ERZURUMHaber Girişi : 22 Aralık 2019 23:16

Prof. Mehmet Alpertunga AVCİ..Erzurum Ne Kadar Uzak? -2

Prof. Mehmet Alpertunga AVCİ..Erzurum Ne Kadar Uzak? -2
Babam ve annem gençlik yıllarında Erzurum’un her ne kadar çok yoksul ve pek çok gelişmişlikten yoksun olsa da kültürel olarak çok zengin ve hareketli olduğunu anlatırlar.
Öğrencilerimiz Erzurum hakkında yoruma başlarken sosyal etkinliklerin eksikliğinden yakınırlar.
Aslında çok da haksız sayılmazlar. Sadece tiyatro özelinden bir örnek vermek gerekirse, TÜİK verilerine göre Türkiye genelinde 736 tiyatro salonu bulunurken Erzurum’da 2 tiyatro bulunmaktadır. Açıkçası ikinci tiyatro salonunun nerede
olduğunu TÜİK’den öğrenebilirsem çok mutlu olurum.
Bu ruh halinin ve mevcut durumun doğumuna bizlerin de sebep olduğu gerçeğini ihmal etmiyorum.
Fakat cadı avının halihazırda hiç kimseye faydası olmadığını en az benim kadar
her bir hemşehrimiz gayet iyi bilir. Zira bu bilgiye pek çok acı tecrübeyle sahip olunmuştur.
Aynı zamanda müflis tüccar misali eski defterleri karıştırmak suretiyle
geçmiş güzel günlerin özlemiyle avunmanın ve hasretiyle yanıp kavrulmanın da faydası olduğunu pek düşünmüyorum. Fakat bu demek değildir ki geçmişimizi
unutalım veya görmezden gelelim.
Aksine bizlere düşen, tırnaklarını bu mübarek şehrin topraklarına geçirerek var olmuş ve bir çınar misali kök salmış atalarımızın mirasına yaraşır vakurlukta,
hak ve mükellefiyetlerine vakıf ahfatlar olduğumuzu muamelemizde göstermek ve
yaşamaktır.
Erzurumla dertlenenlerin ve Erzurum için çırpınanların sayısının en az boş vermişler kadar çok olduğuna da kaniyim. Nitekim ERVAK gibi son derece faal ve girişken bir sivil toplum kuruluşuna sahibiz. En basit bir örnekle, ERVAK’ın “Ovit Tüneli”nin
inşasına yönelik süreçte oynadığı rol dudak ısırtır cesamettedir.
Akademik camiadaki özgül ağırlığı yüksek yarım asırlık Atatürk Üniversitesine ve genç ancak gelecek vadeden Erzurum Teknik Üniversitesine ev sahipliği yapan bir şehiriz. Hatta yakın zamana kadar “üniversite şehri olma” nitelemesi Erzurum’u emsallerinden pozitif yönde ayrıştıran bir imtiyazdı. KUDAKA kısaltmasıyla tüm Kuzey Doğu Anadolu bölgesine havi bir kalkınma ajansının Erzurum’da konumlandırılmış olması da yadsınamaz önemdedir. 2011 Kış Oyunlarının kazandırdığı spor kompleksleri, yap-işlet-devret modeli dışında doğrudan kamu
kaynakları ile inşa edilerek tamamlanma aşamasına gelen Erzurum Sağlık Kompleksi (Şehir Hastanesi), son dönemlerin dolaylı turizm kazanımı olan Şark
Ekspresi, Doğu Anadolu Gözlemevi (DAG) ve daha sayamayacağım nice yüksek potansiyelli altyapı kapasitesi Erzurum’un insan eliyle inşa edilen tabi kaynakları
gibidir.
Akıl gücü, yetişmiş insan potansiyeli, folklorik ve kültürel zenginliği, ulaşım ve lojistik imkanları, coğrafi konumu, iktisadi ve mali potansiyeli, alt ve üst
yapı olanakları Erzurum’un küresel manada bir marka olması için gerekli zemini fazlası ile sağlıyor.
Ancak en temel sorun; farklı pencerelerden dahi olsa aynı resme bakamamamız yani müreffeh Erzurum hayalini kuramıyor olmamızdır. Var olmak, yerlileşmek, şehirleşmek ve şehirlileşmek için kavgaları, küskünlükleri, bireysel ikbal
kaygılarını hiç olmazsa bir süreliğine askıya almamız bu şehre karşı borcumuzdur.
Aklında göç hayalini hep diri tutan ve dengi terkisinde bir ahali olmak, ortak karar almayı imkânsız hale getirirken, mevcuda dahi sahip çıkamamamıza neden oluyor. Bir zamanlar 12 vekil çıkaran Erzurum’un, nüfus yeterliliğini her geçen gün kaybetmesi nedeniyle 6 vekille iktifa etmesi bu göç olgusunun nihai sonucudur. Mecliste temsil nispetinin bu denli hoyratça aşındırılması göze alabileceğimiz bir
maliyet midir? Elbette değil. Nitekim yakın zamanda gerekli önlemler alınmazsa Büyükşehir olma durumunun da tehlikeye düşeceği beklenen bir akıbettir.
Bu yazdıklarım kesinlikle bir şehir asabiyeti ve mikro milliyetçilik değildir. Aslında milli bir meseledir. Marmara bölgesinin Türkiye yüzölçümü içerisindeki
payı ile yarattığı katma değer, sağladığı sosyal, iktisadi ve fiziki imkanlar karşılaştırıldığında ve aynı zamanda demografisinin göç nedeniyle ne denli karmaşık
olduğu dikkate alındığında, yukarıda yazdıklarımın tüm Erzurum emsali şehirleri de havi olduğu açıktır. Ben bir Erzurumlu olarak Erzurum özelinde sorunun
çözüm tarafındayım. Bir akademisyen olarak çözüm önerilerim de yine akademik olacaktır elbette.
Ancak bu demek değildir ki önermelerim gerçeklikten uzak ve saf teknik boyutta olacak.
Yukarıda anlattıklarım muvacehesinde yıllardır şu soru aklımda dolaşıp durmuştur:
“Neden sorunların tespiti ve çözümüne yönelik geniş kapsamlı ve mütemadi bir ’Erzurum Kongresi (veya Çalıştayı)’ düzenlenmiyor?”
Bu sorunun yanıtı son yaşadığım hadise noktasında daha bir anlamlı hale geldi. Erzurum’un kültürel mirası noktasında münferiden pek çok akademik etkinlik düzenlenmiş olmasına rağmen; tüm kurumsal iç ve dış paydaşların, Erzurum’da
veya farklı illerde mukim Erzurumluların katılımıyla benim bildiğim kadarıyla böyle bir faaliyet ne yazık ki tertiplenememiştir.
Ancak hiç de geç değil. Düşünebiliyor muyuz ki bir apartmanda dahi sakinler düzenli aralıklarla bir araya gelerek apartman yönetimini ve sorunlarını tartışırken,
Erzurum gibi kadim bir şehrin sorunlarını bir araya gelmeden tabiri caizse herkes eteğindeki taşları dökmeden çözmek mümkün olabilsin. İşte bu noktada her yıl düzenli olarak ve tüm paydaşların katılımıyla yapılacak uzun soluklu, kısa-ortauzun
vadeli plan ve programları hazırlanmış böyle bir sosyo-ekoakademik toplantı sayesinde Erzurum’un yapısal sorunları tespit edilebilecek, tartışılabilecek ve
çözümleyici ortak bir akıl ile Erzurum mahsuldar kılınabilecektir.
Böyle yüksek katılımlı, uzun soluklu ve maliyetli bir etkinliği kotarabilmek
kolay mı? Elbette değil! En az Erzurum’un sorunlarını çözümlemek kadar
zor. Zira Erzurum’un sorunları çok ve çetin. Bu durumda çözüm için girilen
yolun kolay olacağını düşünmek ne kadar makul olacaktır? Ancak bir yerden başlamak lazım.
Erzurum zihinlerde uzak olduğu için çok uzak. Eğer yakınlığına inanılacak olursa mesafeler seyahat yorgunluğundan öte bir meşakkat taşımaz. Zira uçakla dahi belki günler alan turistik seyahatlerin yorgunluğu, menzile vardıkça tatlı birer hatıra
olarak görülürken; memlekete cismen ve zihnen vasıl olmak neden çetin olsun. Ben
Erzurum’un azat kabul etmez kölesiyim. Erzurum benim dünüm, bugünüm,
yarınım. Atam, soyum, sevincim, hüznüm.
Arzında ciğerlerime ilk Erzurum’un havası doldu. Onda doydum. Ondan bugünlere
geldim. Nasıl olur da ondan yüz çevirir de mahzun bırakırım? Bilirim ki pek çokları benim gibi düşünür.
Gel ey Dadaş! Zihninde, fikrinde, işinde abat eyle Erzurum’u.
Sevgi ve selamlarımla.
Etiketler : yazar
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.