Prof. Dr. Yıldız, “Bugün çiftçimizi desteklemezsek yarın doktorlara bedel ödemek zorunda kalırız” dedi.
Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Nesrin Yıldız, çiftçimizin güvende olmasıyla gıdamızın da güvende olacağını söyledi. Prof. Dr. Yıldız, “Bugün çiftçimizi desteklemezsek yarın doktorlara bedel ödemek zorunda kalırız” dedi.
Tarımın, çiftçiliğin, balıkçılığın ve çobanlık mesleği ile bir bütün olarak ele alınması gereken bir sektör olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nesrin Yıldız, “Çiftçiler Günü; çiftçi, balıkçı ve çobanın tarımsal sürdürülebilirlik, gıda güvenliği ve karşılaştıkları zorluklara dikkat çekmek için bir fırsattır. Nitekim Tarım sistemi güçlendikçe medeniyet de gelişecektir. Diğer bir ifadeyle; Bugün, her öğün yediğimiz gıdayı sağlamak için rahat ve huzurunu büyük bir emekle feda eden Çiftçilerin gerçek önemini idrak etme günüdür. Rahmetli, Gazi Mustafa Kemal “Türkiye'nin gerçek sahibi ve efendisi, gerçek üretici olan köylüdür.” ifadesinde kırsal kesimde yaşamakla üretici olunmadığını, üreten çiftçi ve çobanın bağımsızlığa kılıçla değil, sabanla dünyaya kafa tutulabileceğini vurgulamaya çalışmıştır” dedi.
Tarımın insanlık tarihinin en eski zamanlarından beri hayatımızın vazgeçilmez bir parçası olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Nesrin Yıldız, “Toprağın derinliklerine ekilen bir tohumdan yeşeren hayat, milyonlarca kişinin sofrasında bereket olur, insanlığın gelişiminde önemli bir role sahiptir. Bu rol, doğa ile insan arasındaki karşılıklı bir denge kurmayı gerektirir bu dengeyi de çiftçiler kurar.
Dünyadaki gıdanın yaklaşık yüzde 80'ini aile çiftçileri üretiyor... ve onlar ki üretiyor göründükleri için işsiz sınıfında anılmazlar… Oysa ki açlık sınırında yaşayarak toprağını ve biyoçeşitliliği koruyan ve zenginleştiren yüce yüreklere sahiptirler… Küçük ölçekli aile çiftçilerimiz samimi üreticiler olduğu için sürdürülebilirlik olgusu onların haysiyeti ve kimliğidir.
1960'dan bugüne dünya nüfusu iki kat, küresel gıda üretimi üç kat artarken tarım arazisi %15 artış gösterdi. Nüfus artıyor, talep artıyor, gıda tüketimi çeşitleniyor, işlenmiş gıdaya talep büyüyor Oluşan bu talebi karşılayacak sürdürülebilir tarım ve gıda yönetim sistemi şarttır
Günde 3 öğün anmak ve teşekkür etmek gerektiği için Çiftçileri, her yıl bu özel günde özellikle onların sıkıntılarını vurgulama amaçlı olmalıdır. Çiftçinin (özellikle aile çiftçisinin) güçlenmesi “hem iklim kriziyle mücadelede hem de güvenli gıda üretiminde” başarıya ulaşmasını garantiler.
“Toprakla barış, dünya ile yarış”, mottomuzda, öncelikle tarımın topraktan güç aldığına işaret ederken toprağın da çiftçiden güç aldığının altını çizeriz. Nitekim, en değerli sermayemiz olan toprağı işleyen eken biçen kısacası yöneten, çiftçilerimizdir… Aralarındaki sinerji ne kadar bilimsel doğrulara göre ve sağlıklı olursa hasatla kaldırılan ürünler de sağlıklı olur. Doğru beslenme doğru toprak yönetiminden geçer. Bu nedenle “ne yersen O’sun” derken arka plan önderleri olan toprağın şeflerine yani çiftçilere atıfta bulunuruz. Bugün çiftçimizi desteklemezsek yarın doktorlara bedel ödemek zorunda kalırız..! İlk insan çiftçidir. Çiftçilik, en eski ve en zorlu işlerden biridir.
Kavurucu sıcağa veya fırtınalı yağmura ve hasat için gereken eğilme ve çömelmeye aldırış etmeden her türlü iklimde uzun süre dışarıda çalışan cefakar kahramanlarımızdır çiftçiler
Medeniyet çiftçiler tarafından kurulmuştur. Artan nüfus ve tarım alanlarının azalmasıyla birlikte çiftçinin önemi daha da artmıştır. Nüfus geometrik hızla artarken açlık aritmetik hızla artar. Çiftçinin Yıllar önce doyurduğu insan sayısı bugün katlamış durumdadır” şeklinde konuştu.
Özelikle pandemi, savaşlar, siyasi çekişmeler, iklim krizleri derken bütün bu doğal veya insan eliyle ortaya çıkan afetlerde mağdur olan kesimin savunmasız çiftçiler olduğuna anlatan Prof. Dr. Nesrin Yıldız, açıklamasını şöyle sürdürdü;
“Zaten uğraşları belirsizlikler ve risklerle doludur. Ziraat zar anlamında, kısmen kumar oynamak gibidir, tohum ekip fide diktikten sonra gelişmeler iklimsel/ çevresel belirsizliklerle doludur. Özellikle iklim krizleri, ani hava olayları, seller, kuraklıklar, don olayları veya olası pandemi veya savaşlar, zararlı istilaları vs gibi acı sürprizler durumunda en savunmasız meslek grubu çiftçilerdir.
Bizim çiftçimiz Avrupalı gibi yarınından emin ve güvende değildir. Dolardaki dalgalanmalar, mazot fiyatı, gübre fiyatı, ürününü pazarlama garantisi vs hep şansa veya tesadüflere bağlı kalmıştır. Avrupalı çiftçi gibi yaşam kalitesi ve refahı da iyi değildir.
Oysa çiftçimiz için bütün planlamalar sürdürülebilir ve istikrarlı olmalıdır. Semptomatik tedavi gibi geçici çözümlerle sevindirmek yerine yarına umutla bakacakları güven sağlanmalıdır. Çiftçi için en acı şey ; alın teriyle gece gündüz çalışarak ürettiğinin karşılığının ne olacağı konusunda kaygı içinde olmasıdır, ister “emek yoğun” isterse “teknoloji yoğun” üretim olsun, çiftçi için bayram yok tatil yok, cefakar çiftçi özveriyle çalışıp ürettiğinin karşılığını almalı, ayrıca motive edici teşvik edici ödüller veya ikramiyeler de verilmelidir
Çiftçiler genellikle gün doğumundan gün batımına kadar çalışırlar. Dahası gün batımında bile işi bırakmayabilirler. İşleri bitene kadar devam ederler. Özellikle kadın çiftçiler için durum daha da vahimdir. Kadın çiftçilerimiz tıpkı toprak ana gibi özveri tevazu sahibi sessiz kahramanlardır. Arka planda emeklerinin karşılığını almayan yüce yürekli emekçilerdir. Büyük bir kesiminin sosyal güvenceleri veya emeklerinin bedeli olmayan üreten ama çalışıyor görünen işsizlerdir.”
Çiftçiler Günü toprağın bereketini bizlere sunan, her gün emeklerini doğayla harmanlayarak hayatımızı sürdürmeye yardımcı olan çiftçilik mesleği ve görevini onurlandırmak ve takdir etmek için kutlandığını söyleyen Prof. Dr. Nesrin Yıldız, daha sonra şunları söyledi; “Tarım, medeniyetin temel taşıdır ve çiftçilerimiz bu değerli taşları dikkatle işleyen usta el sanatkarlarıdır. Her bir tohumun toprakta yeşerdiği an, bir çiftçinin emeğinin meyvesidir. Çiftçilerimize minnettarız. Çiftçilerimiz, doğayla uyum içinde yaşayan ve topraktan hayat çıkaran kahramanlarımızdır. Gece gündüz, yaz kış demeden çalışan çiftçilerimize, bize sundukları taze ve sağlıklı gıdalar için teşekkür ederiz. Çiftçilik, sadece bir meslek değil, aynı zamanda bir yaşam biçimidir. Çiftçilerimizin emekleri ve fedakarlıkları için teşekkür ederiz.
Bir çiftçiye saygı duymanın en iyi yolu, üretimini israf etmeyerek ona saygı duymaktır. En prestijli bilim, sanat ve zanaat elbette çiftçiliktir. Çiftçi bilmeden, bilinçlenmeden ve örgütlenmeden, tarımın önemini hissettiremez. Bu nedenle Tarımsal faaliyetlerde de küresel ölçekte dünya ile yarışmak için çiftçilerimizin yanında olmalıyız. Gelecekte tarım sektörünün en büyük çıkmazı tarım işçisi bulunamaması olabilir.” Tarım alanları dünyanın her yerinde tehdit altında. Çiftçi eğitilmelidir.
Eğitim metotları; Kişisel görüşme, Tarla günleri, Geziler, Kurslar, Köy toplantıları, Sirküler mektuplar, süreli broşürler, Videolar Radyo TV, Demostrasyonlar, İnternet eğitimleri, Toplu Mesajlar, Sosyal medya aracılığı ile, Konferans ve Sempozyumlar vb olmalıdır.
Robot işçiler, Robot çobanlar, Robot ustalar, Robot… dijital teknoloji vb. Yapay zeka, sensörler ve robotik teknolojiyle ürün gelişimi, hasat tahmini, zararlı tespiti ve su ihtiyacının ölçülmesi vb yenilikçi tarımsal teknolojilere uyumda da çiftçilerimizin yanında olmalıyız.
Ülkemiz tarımının en önemli sorunu olan parçalı arazi sorunu mutlaka çözüm bulmalıdır. Çevre Planları bir önce tamamlanmalı ve Tarım Alanlarının sınırları belirlenmelidir. Üretim ve satış modellerini belirleyen yasal mevzuat kesinlik kazanmalıdır.
Tohum düşünür Toprak konuşur... Çiftçinin emeği ve bilgeliği ile toprak hayat bulur…
Çiftçilerimiz, ülkemizin kalkınmasında, ekonomimizin büyümesinde, sofralarımıza ulaşan türlü nimetin üretiminde alın teri dökerek, yoğun emek sarf eden en değerli yurttaşlarımızdır.
Türkiye tarım gibi önemli bir üretim faaliyetini sürdürmeye devam etmek zorundadır. Türkiye çok farklı coğrafi bölgelere ve farklı iklim yapılarına sahip olup, yetişebilecek ürünlerin çok büyük bir bölümünü yetiştirecek iklim ve toprak yapısına sahiptir. Çiftçimizi özellikle İyi tarım konseptine kanalize etmelidir. Ürün bazlı üretim deseni ve sözleşmeli modele göre planlamalar yapılmalı, Çiftçi ile Tarımsal Araştırma Kuruluşları ve Üniversiteden bilgi almaları noktasında mesafeler kısaltılmalıdır. Çiftçinin bilgiye kolayca ulaşabileceği bilgi sistemi kurulmalı ve Üniversite bir şekilde sahaya indirilmelidir. İklim değişikliği veya yağış rejimindeki düzensizliklere karşı savunmasız kalan çiftçilere sulama sisteminde kuraklığa karşı ( damla sulama) ve bitki çeşidine özel düzenlemeler yapılmalıdır. Nesilden nesile çiftçilik konseptinde gençleri çiftçilikle uyumlandıran her tür destek verilip cazip hale taşınmalıdır. Tarımsal araştırma kurumları aktive olmalı, çiftçilere yerinde gözlemleyecekleri ikna olacakları demostratif uygulamalarla aydın çiftçiler yetiştirilmeli, çiftçi akademileri kurulmalıdır. Kentsel tarım ve kırsal kent yaklaşımları ölçeğinde yaşam koşulları, imkanlar arasındaki mesafe de daraltılmalıdır. Köylüler ve çiftçilerin refahı her alandaki hizmet anlayışında mutlaka iyileştirilmelidir.”
çiftçiden köylüden bi haber birisinin sırçalı masasından evde yazdığı yazı. çiftçi el sanatkarıymış siz çiftçiyi ancak senede 1 defa oda tvden görmüşssünüz sanırım. Çiftçi el sanatkarıymış bilmem neymiş bu nedenle ziraati öğrenciler tercih etmiyorlar toplumdan kopmuşsunuz. sadece siz değil tüm hocalar kopmuş bir defa arabalarınıza binip bir köye gidin bakın ki çiftçi rezilin rezili durumda ne yapıyor. çiftçi mi maraba mı hizmejkar mı belli değil.
Hanımefendi, o süslü koltuklarda oturup ahkam kesmeyiniz. Üniversite tüzel kişiliktir. Görevi bilim, bilişim yapmak patent almak, icat etmek KDV'si yüksek teknolojik ürünler üretmektir. Sürekli kendisini yenilemek dünya universiteleriyle rekabet edip yerini almaktır. Bunlar bu ülke üniversitelerinde yoktur. 5,5 milyon Danimarka'da her yıl, dünyanın başarılı 100 üniversitesi içerisine 3 üniversitesi girerken bu ülkenin, 203 üniversitesinden, bırakın ilk, 100,200,300,400,500 üniversitesi içerisinde bir üniversitesi neden yok ? .. çünkü yenilen miyorlar. Nanoteknoloji, prototiplerden neden üretimleri yok ? ... Bu şehire, çok ok sevilen, çağ kebabın eti, Çanakkale ve Bursa'dan geliyor. Marka olan kırmızı mercimek Kanada'dan geliyor. Erzurum'un kendisine mahsus bir koyun, sığır cinsi, kendisine mahsus diğer tarım ürünleri , sebze ve meyvelerini neden üretemiyorsunuz ? Sizin milyarlık laboratuarlariniz, teknoparklariniz var, ARGE ' nin yüzde yetmiş beşini alıyorsunuz. Neden bir üretiminiz yok ? Artık o klasik eğitimi bırakınız, akleden, sorgulayan, eleştiren, üreten eğitime geçiniz. Artık kendinizi yenileyiniz. Unutmayalim ki teknolojiye dönüşmeyen bilimin bir değeri yoktur. Lütfen çok çalışınız üretip satınız bu ülke insanının hayat seviyesini yükseltip onları mutlu ederek refah seviyelerine katkıda bulununuz, lütfen, lütfen. Üniversitelerin asli görevi budur. Selamlar, saygılar. Hoşça kalınız.
Çiftçilerimizin yaş ortalaması 55 i geçmiş durumunda 5 yıl sonra çiftçilik yapan insanımız olmayacak neredeyse .dışa bağımlık dahada artacak asıl büyük tehlikeyle karşılaşacağız.Ilgili bölümlerin bu konuda çalışmalar yapması gerekir çünkü nüfusu fazla olan bir ülkeyiz gıdada dışa bağımlı kalamayiz. Çiftçilerimizi tekrar toprakla bulusturmamiz gerekir hayvancılıkla birlikte.. Aksi takdirde dünyada gıda sorunlarınınım artacağı bir süreçte paranız olsa bile markette gıda bulamayacağız.
Hanım efendi, zaten fazlasıyla bedel ödüyoruz. Bu ülkeye büyükbaş ve küçükbaş hayvan etleri , pirinç, mısır, buğday, arpa, nohut, kırmızı ve yesil mercimek, her çeşit fasulye, nohut vb. hepsi dışarıdan ithal ediliyor. 2002 yılından önce bu saydıklarımızi hep fazlasıyla üretir, ihtiyacımızı karşılar, fazlasını satar, bütçemize koyar, rahat rahat yaşardık. Şimdi neden bu hale geldik, üretimi yanlış politikalar yüzünden bitirdiğimiz için, bu hale geldik. Bu durum daha böyle devam eder. Selam ve saygılar. Hoşça kalınız.
Siz erzurum ovası katledilirken ne yapıyordunuz. çiftçinin merası bim deposu olurken ova otogar olurken ovadan çevre yolu geçerken çiftçinin merası tarlası ne olacak demediniz şimdi her şey gitti çitçiyi destekleyelim diyorsun. ekecek tarla olmadıktan sonra mera olmadıktan sonra neyi destekleyeceksin sayın hocam. geçti bitti köylü çitçi.