Ömer Faruk Kızılkaya'nın araştırması
Son günlerde Erzurum'u geleneksel bir heyecan sardı:Binbir Hatimler. Erzurum'da her sene aralık ayının ortalarına gelince "Binbir Hatimler" başlar, ocak ayının ortalarında okunan hatimlerin duası yapılır. Bu sene de gelenek inşallah devam edecek. Buraya kadar her şey Erzurum açısından normal ama insanın aklına ister istemez bir soru gelip takılıyor: BinbirHatim nedir ve BinbirHatim'in Erzurum açısından önemi nedir?
Öyle ya, dünyada sadece Erzurum'da olan bu gelenek 484 senedir devam ettiriliyor. Peki neden başlamış, neden sadece burada kalmış, kim başlatmış? Bu soruların cevabını bulmaya çalışacağız bu yazımızda.
Konuyla ilgili bir tarihi belge şu ana kadar elimize geçmedi, bütün bilgilerimiz rivayetlere dayalı. Rivayetlere göre bundan 484 sene önce (Bu tarih ile ilgili de aklımda bazı soru işaretleri var. Zira miladi takvime 26 Aralık 1925 tarihinde geçtik. Miladi takvime göre yıl 365 gün 6 saattir. Ondan önce de Rumi takvim ve Hicri takvim kullanıldı. Onlarda da gün sayısı Miladi takvimden farklı olduğu için arada oynamış bazı yıllar olacağını tahmin ediyorum. Malumunuz ramazan ayının gelişindeki değişiklik bu durumdan kaynaklanmaktadır. Onun gibi değişkenlik olacağını hesaplarsak 484 yıl önceki tarihin bulunması ufak bir çıkarma işlemiyle kolayca yapılamayacaktır.) şehrimizde depremler meydana gelmiş. İnsanlar depremden ötürü huzursuz olmuşlar ancak çözüm de bulamamışlar. Dergahlarda toplanıp ibadete sarılmış, dualar eder olmuşlar.
Pir Ali Baba, rivayete göre o dönemde yaşayan,Halveti, Rufai, Kadiri ve Nakşibendi tarikatlarında şeyhlik makamına yükselmiş bir Allah dostudur.İnsanların toplandıkları dergahlardan biri de Pir Ali Baba'nın dergahıymış.Dergahta toplanıp sabahlara kadar ibadet eder, Kuran okur, dua ve niyazlarda bulunurlarmış. Bu gecelerden birinde Pir Ali Baba rüyasında Peygamber Efendimiz'i (SAV) görmüş. Peygamberimiz, kendisinden bin bir tane hatim okumalarını istemiş. Böylece depremlerden kurtulacaklarını buyurmuş. Pir Ali Baba uyanınca hemen etrafındakilere rüyasını anlatmış ve hatimleri okumaya başlamışlar. Hatimler bitince de depremler kesilmiş. Bunun üzerine Allah'ın bir daha böyle bir afeti şehre vermemesini umarak bu hatimlerin her sene okunmasını gelenek haline getirmeye gayret etmişler, bunda da muvaffak olmuşlar.
Bu durumla ilgili başka bir rivayet daha var:
Erzurum'da depremler olmaya başlayınca padişah buna bir çözüm bulunması yönünde alimlerden görüş istemiş. Pir Ali Baba bu olayı çözünce onu mükafatlandırmak istemiş. Padişah, Pir Ali Baba'dan istekte bulunmasını söyler, Pir Ali Baba da Dutçu (Tuzcu) köyünden Yarımca köyüne kadarki araziyi ister. Bir alimin arazi gibi dünyalık bir istekte bulunması padişahın garibine gider. Sebebini de sormadan edemez padişah. Bunun üzerine, "Padişahım, bu araziyi kendim için istemiyorum, bunu dergahım için istiyorum. Dergahımın gelirini buradan karşılayıp dergahımda hafızlar yetiştirmeyi istiyorum ki bu hatimleri her sene okutalım." cevabını alınca padişah kabul eder ve araziyi dergaha bağışlar.
Bu konuyla ilgili bir başka rivayet de Pir Ali Baba'nın rüyayı gördükten sonra atına binerek Erzurum'un etrafını gezip ilk hatmi öyle başlattığı yönündedir.
Geçen hafta bu geleneği aslına uygun hale getirmek maksadıyla at sırtında dört hafız Pir Ali Baba Türbesi'nden Kuran- ı Kerim okuyarak şehrin etrafını gezmek suretiyle başlattılar. Allah kabul eylesin ve bu güzel geleneğin daha nice zaman devam etmesini bizlere nasip etsin.
Rivayete göre Pir Ali Baba Dutçu ve Tepeköy tarafından paylaşılamazmış. İki tarafı da kırmamak amacıyla dergahını iki köyün arasında yer alan bir tepeye yaptırmış. Ölünce de kabrini dergahın bulunduğu yere yapmışlar. Kabir Abdurrahman Gazi'nin kabri gibi oldukça uzundur. Aynı olay Söylemez Baba (Lal Baba) kabrinde de görülmektedir.
Kabrinin az altında bir tepecik üzerinde bir de küçük mezar bulunmaktadır. Kabrin kime ait olduğunu kimse bilmemektedir. Rivayete göre kalp gözü açık kimseler ziyaretlerinde buranın bir bayana ait olduğunu söylemişler, bize de inanmak düşer.
Pir Ali Baba tarafından başlatılan Binbir Hatim geleneği 1920 yılına kadar kesintisiz devam etmiştir. 1920 ? 1950 yıları arası kesintiye uğramış. Bazı kaynaklar da bunun üç- dört sene sürdüğünü bildiriyor. Ara verilmesinin sebebi savaştır. 1950'den sonra Erzurum Müftülerinden Solakzade Sadık Efendi tarafından tekrar başlatılmıştır. 1957 yılına kadar Binbir Hatimleri okuyan hafızlara Erzurum tüccarlarından toplanan bir miktar para hediye olarak verilirmiş. 1957'den sonra, camilerimizde gönüllü imamlar ve vatandaşlar tarafından okunmaktadır.
Bu konuyla ilgili başka bir iddia daha vardır. Buna göre Binbir Hatimler I. Dünya Savaşı döneminde kesintiye uğramış, cumhuriyetin kurulmasından sonra Erzurum Müftüsü Hacı Muhammed Sadık Solakzâde(Solakbay) ve o zamanın Erzurum milletvekillerinden Mühirzâde Asım Efendi ile Zihni Bey'ler tarafından yeniden okutulmasının temini için Mustafa Kemal Paşa'dan izin istihsal ettirerek BinbirHatimler yeniden başlayıp devam etmiş ve günümüze kadar gelmiştir.
NEDEN 15 ARALIK 15 OCAK ARASINDA OKUNUR?
Halk arasında bunun hikmeti"BinbirHatim'in manevi himmetinin iki yılı birden kapsaması, yani geçen yılı BinbirHatim'le uğurlamakla beraber yeni yıla da Binbir Hatimle başlamak" olarak bilinir. Ancak bu konuyla ilgili de araştırma yapılması gerekmektedir. Zira Miladi takvime uygulama olarak 1 Ocak 1926 tarihinde geçmiş olsak da 1982 yılına kadar yılbaşı olarak Rumi takvimin yılbaşı olan 1 Mart'ımali yılbaşı kabul ettik, 1983 yılında yılbaşı olarak 1 Ocak uygulamaya geçti. Hicri ve Rumi takvime göre yılbaşı 1 Ocak olmadığı için bu iddianın doğru olmayacağı kanaatindeyim. Bence de Erzurum'da kışların en ağır yaşandığı dönem olması hasebiyle insanların eve, camiye kapanması neticesinde olaya daha iyi yoğunlaşabilmeleri açısından böyle bir tarih belirlenmiş olabilir. Hele hele 25'i 26 Aralık'a bağlayan gecenin Hristiyanlar için kutsal olan Christmas'ı barındırması açısından ve bu tarihin de yılbaşı belirlemede kriter olmasından çok da doğru kabul edilemeyeceğikanaatindeyim. Bunu (bir yılı Kuran'la bitirip yeni yılı Kuran'la karşılama düşüncesini) ortaya atan muhtemelen bir hüsnütalil (güzel nedene bağlama)yapmıştır.
BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ
TESİS YAPMIŞ, BİLEN YOKTU
Erzurum Büyükşehir Belediyesi tarafından 2013 yılında türbenin bulunduğu tepenin güneyine bir tesis yapılmış ve bitirilmemişti. 2015 yılının ramazan ayında yerel bir televizyon kanalı için hazırlayıp sunduğum "Manevi Kahramanlar" isimli programımda Pir Ali Baba Türbesi'ni ve Pir Ali Baba'yı gündeme getirmiştim. Tesisin lavabolarının kapısı, penceresi kırılmış, tesis kaderine terk edilmişti. Programımda buna müdahale edilmesi gerektiğini ve Pir Ali Baba'nın ziyaret edilmesi gerektiğini dile getirmiştim. Hemen ertesi gün Büyükşehir Belediye Başkanlığı düğmeye basmış ve kırılıp dökülen yerleri yaptırarak oraya bir de bekçi atamışlardı. Bu anlamda Belediye Başkanımızı tebrik ediyor, şehrimiz adına kendisine teşekkür ediyorum. Kendisinden önce yapılan tesisten haberdar olur olmaz gerekeni yaptığı için kendisine minnettarım.
MESCİDİN KIBLESİ YANLIŞ
Ahmet KÜÇÜKLER zamanında yapılan tesisin eksikleri oldukça fazla: Mescidin köşesine güvenlik kameraları konmuş ama bir yere bağlanmamış. Tesisin elektriği yok, ışıklandırma yapılmış ama elektrik olmadığı için tesis karanlığa mahkum. Su sıkıntısı yaşanmakta. Mescit yapılmış ama kıblesi yanlış tarafa bakıyor. Yanlış bir bilgi aktarmamak adına bunu yerinde inceledim, kabre göre baktım, telefondaki kıble programlarına göre baktım her yönden hatalı olduğunu gördüm. Tesisi müteahhitten alırken bunlara dikkat edilmediği her halinden belli. Çocuklar için yapılan oyun parkının da biraz geliştirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
1001 HATİM'E 1001 FİDAN
Geçen sene Büyükşehir Belediyesinin yolunu tuttuk, ER-Vak Bilim ve Proje Ekibi olarak "BinbirHatim'e 1001Fidan" kampanyası yapılmasını teklif ettik. Konuyla ilgili birkaç kez belediyeye gittim. Türbenin olduğu tepede bina kalıntısı olduğu için olayın Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu ile görüşülmesi gerektiğini söylediler. Dönemin Kurul Müdürü Lokman KEMALOĞLU ile görüştüm. Orada birkale kalıntısı olduğunu,arkeolojik bir kazı yapılması gerektiğini,izinler için de en rahat şekilde karar aldırdığını söyledi. Sadece bir kazı yapılacak ve çevre düzenlemesi yapıldıktan sonra kabrin bulunduğu yere baldaken tarzı bir türbe yapılması gerektiğini söyledi. Daha sonra da kabrin bulunduğu tepenin yamaçlarına ve tesisin yapıldığı bölgeye ağaçlandırma yapılabileceğini söyledi. Teklifim geçerli orada güzel bir etkinlikle hem ağaçlandırma yapılabilir (Hangi ağaçların dikilebileceği konusunu da Peyzaj Mimarlığı Bölümü Öğretim Üyesi Sayın Prof. Dr. Faris KARAHAN ile konuşmuştuk.) hem de bu vesileyle türbe tanıtılabilir.
TESİSTE YANLIŞ İŞLER YAPILIYOR
Türbede programın çekimini bitirdikten sonra ekip arkadaşlarımla kanala giderken (ramazan ayında iftara yarım saat kala) türbe yolunun tenha kısımlarından birinde siyah bir arazi aracında bir erkekle bir bayanın öpüştüklerine şahit olduk. Bu olayın bekçinin olmadığı saatlerde türbede yine yaşandığına ve içki içmek için de tesise gelindiğine bizzat şahit oldum/oluyorum.
Erzurum'da gün batımının en güzel izlendiği yerlerden birinin bu tesis olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Ağaçlandırma yapılıp doğru insanların oraya gelmeleri sağlanırsa yanlış insanların oradan uzaklaştırılacağını düşünüyorum.