Millet olarak, tarihte fazla devlet kurduğumuzla övünür dururuz.
Kimse çıkıp da kurduğumuz bu kadar devleti nasıl yıkmayı başardığımızı söylemez.
Aslına bakılırsa, devlet kurmak kadar devleti yıkmakta beceri isteyen, yani hüner isteyen bir şeydir.
Koskoca cihan imparatorluğunun ıskatına oturduktan sonra, elimizde kala kala bir Anadolu kalmıştı. Birileri çıkıp Anadolu toprakları üzerinde ırzımızı, namusumuzu koruyacağımız bağımsız bir devlet kurmuş, bize teslim etmişlerdi.
Şimdi; bu devletin çivisini nasıl çıkarırız diye didişip duruyoruz.
Elin oğlu da bu işte oldukça mahir, kaşıdıkça kaşıyor.
Önce kutsal kavramlarımızın içini boşaltarak ve onları hafife alarak işe başlamışlardı.
“İstiklal Marşı’nda ırkçı ifadeler varmış, bayrak olmasa da olurmuş, Türk diye bir millet yokmuş, TC kelimesi rahatsızlık vericiymiş”diyerek fitnelik çıkardılar.
Adalete güveni sarsıp, hukuku yerlere serdiler.
Askerin başına çuval geçirip, silahlı kuvvetlere kumpas kurdular.
Devleti içten çürüten rüşvet, irtikâp, yolsuzluk gibi kavramları meşrulaştırdılar.
Bu arada literatürümüze yeni kavramlar sokmayı da ihmal etmediler.
İlkokul sıralarında paralel kavramıyla tanışmıştık.
İlerleyen zaman içerisinde bu tabiri tam unutmuştuk ki Körfez Savaşı’nda çokça kullanılan 36 paralel kavramıyla onu tekrar hatırladık.
Savaş bitti, başımıza birde çekiç güç belası çıkmıştı.
O günlerde yine bu 36 paralelin kuzeyi ve güneyi ile ilgili haberler dinliyorduk.
Neyse, yıllar çabuk gelip geçti, yine bu paralel kelimesi aklımızdan çıkmıştı.
Ne yazık ki bu kavram sanki de kader yazgımız olmuştu.
Bu sefer güney doğudaki terörist yapının vergi topladığı, trafik cezası yazdığı gibi haberler yaygınlaşınca, devlete rağmen böyle bir illegal uygulamaya, paralel devlet denildiğini öğrenmiş olduk.
Niye yalan söyleyelim, derin devleti duymuştuk, amma paralel devleti bilmiyorduk.
Zaman her şeyin ilacıdır derler, ne kadar doğru bir sözdür.
Barış süreci, iyimser temenniler, İmralı’ya gidip gelmelerle paralel devlet kavramını tam unutuyorduk ki 17 Aralık depremiyle bu kavramla yeniden tanışmış olduk.
Bu arada yeni bir paralel devletimizin olduğunu devlet büyüklerimiz tarafından öğrendik.
Hayırlı olsun, bir devletimiz vardı, şimdi üç devletimiz olmuş.
Nasrettin Hoca’nın kazanı gibi, devlet doğurmuş.
Ortalıkta bir garipliktir ki dolaşıyor.
Çok uzun yıllardan beri devletin derinliklerinde devlet arıyorduk, derin devlet ortaya çıkmadı, ama nur topu gibi iki tane paralel devletimizin olduğu söyleniyor.
Derin devlet, paralel devlet derken, gerçek devleti arar olduk.
Kayıp ilanı mı versek?
Ünlü TV sunucusunun söylediği gibi…
“Alo… Nerede Bu Devlet, Nerede Bu Millet?”mi desek.