Şimdi buradan anlatacak değilim ya; 99 yılının nisan aylarında yaşadığım ilginç ve bir o kadar da komik hatıramı.. Bakın ki o olay nerelere getirmişti beni.
İçimde fırtınaların koptuğu, boyumu aşan dalgaların altında nefes almakta zorlandığım günlerdi. Defter kağıtlarından kaseler yapmış, içine içimi doldurduğum günlerden söz bahsediyorum. Sevgili Dostum Hanifi İSPİRLİ bir kaçının tadına bakıp da, " Aman Allah'ım.. Ne kadar lezzetli şey bunlar! Ver bunları bana.. köşemde yayımlayayım" dediğinde benimle dalga geçiyor sanmıştım? Her ne kadar bir tomar defter kağıdını çantasına koysa da, inanasım gelmemişti, içinde içimin olduğu yazıların baskı makinesinin mürekkebiyle yoğrulacağına. Çünkü kendimi ne yazar görüyordum ne de bir köşede yazacak kadar birikimi olan biri..
Yine de pazartesini iple çekip, sabahın köründe Palandöken Gazetesini alarak sayfalarını hızla çevirdiğim günü daha dün gibi hatırlıyorum. Her ne kadar Hanifi'nin köşesinde olsa da; çıkar mıydı yazım? Olabilir miydi acaba?
Aman Allah'ım! Olacak şey değil. Arka sayfalarda kendi adımı ? Kendi resmimi görünce? Ve altında benim bir yazımı!
Susuyorum burada? O gün beni hiç tanımadığı halde, yazılarıma teveccüh gösterip, benim adımla bana köşe tahsis eden Sayın Mehmet Şener'e Beye elbet minnet doluyum?
Yazdım. Yazdım yazdım? on iki yıl sürekli yazdım.. Yazdıkça, eskiye oranla ustalaştım. Ustalaştıkça, yazma şevkim azaldı. Şevkim azaldıkça yazamamaya, yazamayınca da? O kadar da ustalaşmadığımı fark ettim. Kısır bir döngü. Yorulmuştum..
Müsaade istedim.. Verdiler. Neredeyse iki yıl oldu.. Sustum. Susup bir köşeye çekileli?
48 yaşındayım. Memleket meseleleriyle içimin hiç bu kadar üzülüp bunaldığı bir dönem hatırlamıyorum! At izinin it izine karıştığı tozlu yollarda koşan kahpelerin ardından toz yerine ihanet bulutlarının yeri göğü kapladığı bu zamanda değil yazmak; insanın feryatlar koparması gerekirken.. Ben çekildiğim köşemden sadece cılız ifadelerle mırıldanıyordum.
Yazmak ta laf mı; haykırmak gerekirdi. Yine de ne yazmayı, nede bunu teklif etmeyi aklımdan geçirmiştim.
Geçen gün. Ziyaretine gittiğim Berna Hanım? Sevgili kardeşim Ramazan; hadi be Hocam hadi. Sen yaparsın ? Sen edersin diyip bana yeniden yazma heyecanını verince;
"Ve bir de.. Bir yürek atımı mesafeden bana derin ve anlamlı heyecanlar yaşatanım da olunca. Ah Can.. Ah Can Azerbaycan? Selam olsun sana.."
Bismillah dedim.. Başladım yazmaya.. Özlemişim .. Fark ediyorum ki, hem de çok fazla! Ah bir de bu özlemimin coşku ve heyecanını kalmasaydı kahpelerin, kalleşlerin, asalakların gölgesinde. Yoksa böyle bir yazıyla mı girerdim gazetedeki köşeme?
Umut ediyorum, umudumu yaşamayı istiyorum.. Sizleri daha doyurucu, dolu ve lezzetli yazılarla buluşturmayı? Tabii hala oradaysanız! Oradaysanız ses verin ses verin bana! (?) Sesiniz sesim olsun! Seslenelim şu uyan ve uyuyan cenaha!