Dün, şüpheli bir helikopter kazasında kaybettiğimiz rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu'nun ölüm yıl dönümüydü.
Lalapaşa Caminde Alperen Ocakları tarafından okutulan mevlit de bir avuç idealist gencin dışında kimsenin olmaması, toplumun vefasını göstermesi açısından oldukça manidardı.
Aynı heyecanı taşıyan gençlerin Atatürk Üniversitesi Kültür Merkezinde yapmış olduğu anma gecesi de yine bir avuç samimi insanın iştirakiyle yapıldı.
Ölçüsünden ve ilkesinden asla vazgeçmeyen yiğit Anadolu evladını bu etkinliklerde bir kez daha anarken,siyasetin iyice seviyesizleştiği ve bel altı vuruşların mubah sayıldığı bu günlerde ,Muhsin Yazıcıoğlu'nun eksikliğini siyaset sahnesinde bir kez daha hissettik.
Muhsin Yazıcıoğlu, bu ülkenin ihtiyaç duyduğu, özü sözü doğru insanlardan biriydi.gençlik yıllarından beri, liderlik vasfı olan,güvenilir, ilkeli,dürüst,çalışkan ,vefalı,ahlaklı,erdemli Allah ve Peygamber sevgisiyle yanan,vatan ve bayrak aşkı ile coşan yiğit bir Anadolu evladıydı.
Samimi bir Müslüman'dı, Allah ile aldatanlardan değildi.Onun kişiliği, Ahmet Yesevi'nin öğretileri ve Yunus'un hoş görüsüyle bezeliydi.
Türk Milletine mensup olmanın bilincini ve gururunu taşıyan asil bir vatanseverdi.
O siyaset sahnesinin ender simalarından biriydi,elinden ve dilinden emin olunan bir şahsiyetti.
Ömrü boyunca akçeli işlerle hiç uğraşmadı,parası,pulu olmadı ama parayla satın alınmayacak kadar güzel bir isim ve itibar bıraktı.
1980. ihtilalinden sonra işkence gördü,5.5 yıl hücrede yattı ama bunu hiçbir zaman siyasetin duygusal boyutuna taşımadı. 7.5 yıl gibi uzun müddet Medreseyi Yusufiyede çile çekmesine rağmen sohbetlerinde ve konuşmalarında "Ben hapisteyken diye başlayan" hamaset sözlerini hiç kullanmadı.
Yani, hapishane hikayelerini sermaye yapan ve bunlarla bir ömür geçinenlerden olmadı.
Haramdan uzak durdu,devlet malına hiç yaklaşmadı, özelleştirmelerden nemalanan ve ihale peşinde koşanlardan olmadı.
Sevdi sevildi, gönüllerde taht kurdu,insanlara güven verdi.Emir olunduğu gibi dosdoğru olmaya gayret etti ve öyle yaşadı.
Onu sevenlerin ve onunla beraber yürüyenlerin yüzlerini kızartacak,başlarını önlerine eğdirecek en ufak bir yanlışı olmadı.
Ahde vefası olan, mütevazi bir insandı,ezilenlerin sesi,mazlum kulların tercümanıydı.Emperyalist güçlerin ve onların lobilerinin etkisi altına asla girmedi.
Yerli ve Milli duruşu ,ilkeli ve dürüst kişiliği ile Alperenlik kavramının günümüzdeki örnek temsilcisi oldu.
Ülkesinin ve inancının temel değerleri uğruna önemli bir misyon üstlenmişti, bu misyonu yaşadığı müddetçe layıkıyla yerine getirdi.
Yazıcıoğlu, marka siyasetçiydi ve çok geniş bir çevreye sahipti. toplumun her kesimi tarafından sevildi ve sayıldı, cenazesinde her kesimden cemaatin olması bu sevginin bir ifadesiydi.
Başı dik anlı açık bir hayat yaşadı. Kendi ifadesi ile bir saniyesine bile hükmedemediğimiz bir dünyada ne fırıldaklık yaptı,ne eğildi,nede taviz verdi.kimseyi muhbirlemedi, arkadaşlarını satmadı.
Kavgalardan geldiği için kavganın hiçbir işe yaramadığını,darbeler gördüğü için tek kişinin yönetim biçimini insani bulmadığını,toprağı saksıda,köylüyü sinemada,çileyi edebiyat kitaplarında okumadığını söyledi.
Bu özelliklerinden dolayıdır ki kendisi Türk toplumunun saf yüreklerinde silinmez izler bıraktı.
Onu seven ve takdir edenler, ülkenin kendisine çok ihtiyacı olduğu bir dönemde helikopter kazasıyla aramızdan ayrılmasına şüphe ile bakmaktadırlar.
Temennimiz, bu yiğit Anadolu evladının ölümü üzerindeki şüphelerin kalkması olayın netleştirilmesidir.
Türk toplumu kendisini Allah için sevdi ve bağrına bastı. Yolu açık, mekanı cennet olsun.
Onu özlüyoruz ve özlemeye devam edeceğiz?