Dinci denilmesinden hiç hoşlanmıyorum.Bana kalıplar konulmasına karşıyım.Kalıplar beni sıkıyor.Maaş da 14 yıldır sıkmakta.Bir ay da rahatım, huzurum olurmu dedim, göremedim.
Okulda ki hayat, öğrenci merkezli eğitime geçeli, iyice güzelleşmesinin aksine çirkinleşti. Öğrenci dünyanın kendi insiyatifiyle döndüğünü düşünmeye başladı. Nasıl olsa öğretmen bize birşey yapamaz felsefesinde. Öğretmen dövemez, sövemez (kötü söyleyemez). Babalarda evlatlarına bakışlarını yansıtmaktalar. Kimmiş o, benim oğlum bir tane. Kimse sana kızamaz, dövemez. Sen benim biricik oğlumsun, kızımsın.
Sınavlarda öğrencinin başarısızlığından da öğretmen sorumludur. Veli çocuğuna yüksek puan beklemektedir. Bunu her vesile ile dile getirmekten de çekinmemektedir. Geçen de Matematik Öğretmeni arkadaşıma, resmen rüşvet gibi bir teklifte bulunmuştular. "Bizim çocuğa özel ders ver.Yeterki notu yükselsin.Ücreti ne ise veririz." kabilinden sözler...
Ücretin kadar adamsın. Adam olmamızı ücretle gideren, ücretle bitiren bir zihniyete kavuşmuş bulunuyoruz.
Ücretlendirilmekten, sözleştirilmekten, kadrolanmaya giden yolda da öğretmenlerimizin kafası karman çorban. Sıkıcı şeyler. Nedir bütün bunlar; sınıfsal ayrışmaların devlet eliyle icrasıdan başka. İkinci, üçüncü sınıf öğretmen ihdas ederseniz, 3.sınıf bir ülke olmaktan kurtulma ihtimalimiz olamaz. Eğitime verdiğimiz değer(!) ilkelliğimizin ifadesidir. İlerlemiş ve gelişmiş bir dünyanın insanları olabilmemiz için, eğitim sistemimiz daha gerçekçi ve bilimsel temellere dayandırılmalıdır.
Öğretmenler gününe az kala, mutlu öğretmenler görmek isterdik. Parasal sorunlardan, sınıfsal ayrışmalardan, dayatılmış bilimsellikten uzaklıktan kurtulmuş olmak gerektir. Öğretmen olmanın dayanılmaz cazibesinde kalarak, bu işe girenlerin, ömür boyu maddi sıkıntı çekmesi, sürünür vaziyette yaşaması mukadderdir. Kendinden kaç kat maaş alacak öğrenciler yetiştiren bir nesil öğretmenle erdemli bir toplumu yetiştiremezsiniz.
Öğretmenlik kutsal olmaktan çıkarılmıştır. Kutsalları öldüren dünyalıklar, despotça, hoyratça kullanılmış, eşitsizlik eğitimden ücrete doğru dalga dalga yayılmaktadır. Nesilleri bozmanın yolu, öğretmenliği değersizleştirmekle mümkündür. Öğretmeni değersileştirerek eğitime önem vermiş olamazsınız. Öğretmenin kutsallığını vermeden de toplumda gerekli gelişmeleri istenilen seviyeye ulaştıramazsınız.
Hamaset duygularıyla öğretmenleri anmak ve gününü kutlamakla bir yere varılacağı yoktur. Bugün öğretmenlerin % 70'inde ikinci bir meslek ve gelir getirme gayreti, çalışması muhakkak olmuşsa, eğitimi ağza alacak bir hali kalmamış demektir. Bitiş ve kokuşma, sınıfsal ayrışmaların ittiği kutsalını yitirmiş toplumu doğurmuştur.
Eğitim politikaları açısından bazı güzel keşfedilen şeylerde omaktadır. Ama çocuklarımızı yarış atına çeviren bu sınavların çoğaltılması da yanlış bir durumdur. Daha fazla sınav daha fazla stres ve hayatı zehir etmek demektir. Sınavlar da ülkenin eşit olmayan şartlarını ve hükmü yok sayılacak sonuçlarına, bizi adaletsizliğin sınıfsal ayrışmanın kol gezdiği bir uçuruma doğru itmektedir.
Eğitimde açılımlar da olmuştur. Kitapların orta öğretimde bedava dağıtılıyor olması güzel bir çıkıştı. Eşitsizliği, maddi hatalardan birazcık olsun kurtarmıştır. Sınav sisteminde ki nisbi temsil sistemine geçilememesi de adaletsizliği ayrıcalıklı aile ve sınıflar lehinde olmaktan kurtarmamıştır. Bunların düzeltilmesini de talep etmek çocukları ve gelecek düşüncesi olan eğitimciler açısından önemlidir. Şimdi de sabah birinci ders saatinde öğrenci-öğretmen birlikte kitap okumaya başlanılması beklediğim fakat geç bir kara olmuştur. Ama kitap sınırlandırılması kaldırılmalıdır.
İlk öğretmenlerimizin ayağının altına gizlenen cennetleri taşıyası öğretmenlerimizin öğretmenler gününü kutluyoruz. Sorunsuz bir eğitim yılı geçirmelerini, sıkıntılarına çözümler üretecek bir yapılanmaya gidilmesini, Sendikalarının grev ve lokavt haklarının verilmesini bekliyoruz; AHİM kararları çerçevesinde