Haber Girişi : 11 Haziran 2018 09:37

NECİP FAZIL’IN HAYATINDA ERZURUM

NECİP FAZIL’IN HAYATINDA ERZURUM
Ünlü şair Necip Fazıl Kısakürek’in hayatında İstanbul’dan sonra iz bırakan üç şehirden biri Erzurum’dur.
Necip Fazıl defalarca geldiği Erzurum’dan çok etkilenmiş olup bu duygularını farklı zamanlarda yazdığı makalelerle ifade etmiştir.
İlk defa 25 Nisan 1921 yılında annesiyle birlikte Erzurum’a gelen Necip Fazıl, Emniyet Müdürü olan dayısı Kerim Bey’in yanında 1922 kışını geçirmiştir.
Karın bütün bereketi ile yağdığı bu kış günlerinden birinde genç Necip Fazıl çok sevdiği atına biner ve her iki tarafı adam boyu karla kaplı olan Cennet Çeşmesi’nin önündeki dar yolda ilerler. 
Bir insanın ancak geçebileceği yolun ilerisinde ehrama bürünmüş Erzurumlu bir hanım yürümektedir.
 Necip Fazıl huysuzlaşan atı kontrol edemez ve at önde yürüyen Erzurumlu hanımın omuzuna çarpar ve hırçın bir şekilde koşmaya başlar.
Dizginleri elinden kaçıran Necip Fazıl birden panikler.
Bu esnada yağız bir dadaş delikanlısı Hızır gibi kavuşur ve kartal pençesi elleriyle atın yularını tutar. 
Yağız Erzurum delikanlısının tuttuğu at zıpkın gibi olduğu yerde çakılır. 
Delikanlı, Necip Fazıl’a dönerek “Süremeyeceğin ata ne diye binersin” diye çıkışır.
Mahcubiyet içindeki Necip Fazıl ne diyeceğini şaşırır ve Emniyet Müdürü dayısının statüsüne güvenerek, delikanlıya “Sen benim kim olduğumu biliyor musun?“ der.
Genç dadaş, Necip Fazıl’ın yüzüne küçümseyen gözlerle bakıp, atın sağrısına bir tokat indirir “İstersen Vali Paşa’nın oğlu ol hadi var git!“ diyerek arkasını döner ve gider.
N. Fazıl, kendisini hayran bırakan ve ömür boyu hafızasından çıkmayan  bu cevabı  
 “Ufukları, feza cüsseli bir pehlivanın şişkin kol adalelerini andıran dağlarla sınırlı, geceleri aya merdiven dayamak ve yıldızları yemiş gibi koparmak hissini verici, hiç bir şek ve şüphe karartısı taşımaz, berrak, sonsuz berrak bir madde çerçevesi içinde, işte en basit bir Erzurum delikanlısının tüttürdüğü manadaki saffet ve asalet!..” cümleleriyle  özetler. 
1939, 1943, 1963, 1967, 1969 ve 1975 yıllarında Erzurum’a gelen Necip Fazıl, dadaşlar diyarını “ANADOLU ŞARKININ TRANSİT YOLU VE ŞARK ANADOLU’SUNUN İNSAN VE MADDE MEVCUDU”, olarak tanımlarken Erzurum’da renklerin ve tonların keskin olduğunu ifade eder.
N. Fazıl, Erzurumluyu ise “Şarkî Anadolu Türkü’nün halis örneği, mert, samimî, açık, dürüst ve içli.” bir kişilik olarak tasvir eder.
1943 yılında yedek subay olarak Erzurum’da bulunan Necip Fazıl bu süreçte 20 makale kaleme almıştır. Şairin “Palandöken dağları“ isimli bir de şiiri bulunmaktadır.

PALANDÖKEN DAĞLARI
Bir gün Palandöken dağından geçtim
Artık son ışıklar sönüp çakarken
Tâ uzakta eski bir hanı seçtim
Yolcular önünde ateş yakarken
Bu dağlar ne yaman ne yüce dağlardı
Başında bir bora döner, çağlardı
Derindeki sesler o sadalardı
Köpüklü ırmaklar durmaz akarken
Kat kat bulutları başımla deldim
Çıktım çıktım en dik yerine geldim
Birden bire bir kuş gibi yükseldim
Başımı kaldırıp göğe bakarken

Etiketler : erdalgüzel
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.