Bir zamanlar Kırkıncı Cemaati'nin "arka bahçesi" olan Atatürk Üniversitesi, yeni dönemde bu gayri insani ve gayri ahlaki duruma son vermek için çırpınıp dururken olmadık presle
karşılaşıyor.
Vaktiyle üniversite yerleşkesindeki cami derneklerini ele geçiren Kırkıncı Cemaati, yasaların da boşluğundan yararlanarak, ha bire yeni mevziler kapmaya ve üniversite içindeki etkinliğini sürdürmeye çalışıyor!
Yalnızca Diyanet'in yönetimi ve denetimi altında olması gereken her iki üniversite camisi de, tıpkı şehrin değişik semtlerinde ve değişik cemaatlerin kontrolünde olan camiler gibi belli bir oluşumun ve düşünce yapısının tahakkümü altında...
15 Temmuz kanlı darbe girişiminden önce, Paralel Yapı'ya verdiği destek yüzünden halen yargılanan ve bu yüzden muvazaalı bir satışla FETÖ'den elde ettiği binayı Milli Emlak'a hibe etmek zorunda kalan Kırkıncı Cemaati, kurduğu uyduruk dernekler üzerinden, şimdi de Atatürk Üniversitesi üzerinde yeni bir etki alanı yaratmaya çalışıyor.
Bir zamanlar FETÖ'ye de bazı çevreler tarafından toleranslı yaklaşılmış ve her istedikleri adeta kanunmuş gibi yerine getirilmişti; fakat ne var ki Türkiye, bu orantısız destek ve layık olunmayan hoşgörünün faturasını çok ağır ödedi: 258 şehit, iki bin gazi ve uçurumun ağzından dönen bir Türkiye...
Türkiye, henüz bu acı tecrübenin yaralarını sarmamışken bugün de suret-i haktan görünerek yine kamu kurumlarını ele geçirmeye çalışan ve buralarda örgütlenmek için sinsi planlar devreye sokan kimi tarikat ve cemaatlerin olması, haklı olarak vatandaşı ve hepimizi ciddi biçimde tedirgin ediyor.
Yarın birgün bu tarikat ve cemaatlerden birinin ya da hepsinin benzer bir eylem içerisine girmeyeceğini kim nasıl garanti edebilir ki...
Kim neye inanıyor yahut da hangi tarikat veya cemaatin peşine gidiyorsa gitsin. Ne devlet ne de bireyler buna itiraz edemez. Lakin kim ki o inandığı ya da peşine gittiği tarikat ya da cemaatin öğretilerini devlet politikası haline getirmeye çalışıyor; yahut da devleti bu düşünce örgüsü içinde dönüştürmek istiyorsa, işte orada hepimiz ayağa kalkmalıyız ve bu tehlikeli gidişata şiddetli bir şekilde dur demeliyiz.
Kırkıncı veya bilmem neci...
Niye bir üniversiteyi ele geçirmek ister ve niye bu üniversitede sadece kendi yanlılarının egemen olmasını diler?
Elbette muratları, Allah rızası için hizmet değil. Muratları ele geçirdikleri kurumlar üzerinden büyük zenginlik imparatorluklar elde etmek ve nihayetinde de FETÖ'de olduğu gibi devleti her ünitesiyle kontrol altına almak vardır.
Artık bunu sokaktaki çocuklar dahi biliyor.
Bir Müslüman aynı delikten iki kere ısırılmaz.
Dün FETÖ, düşmanla işbirliği yaparak bu milletin mukadderatı üzerine senaryolar yazdı, istiklali üzerine sinsi tuzaklar kurdu.
Şuurlu bir Müslüman, devesini sağlam bir kazığa bağladıktan sonra Allah'a tevekkül eden kimsedir.
Vaktiyle, "FETÖ'cülerden bu ülkeye zarar gelecek" diyenlere karşı, bugünün sağcıların, yani neredeyse toplumun üçte ikisi ayağa kalkıp, "anlı secde gören ve Allah diyen bir insandan, bu millete ve ülkeye zarar gelir mi" diye öfke patlamasında bulunuyordu.
Sonuç ortada...
Biz, yalnızca ilim yapılan ve bilim üretilen bir üniversite istiyoruz.
Şucunun, bucunun vesayeti altında olan bir üniversitede ne ilim olur, ne de bilim...
Kırkıncı'nın hâlâ ne işi var Atatürk Üniversitesi'nde?
Gitsin kendi alanında ne yapıyorsa yapsın...
Vaktiyle yaptığı gibi kitapevlerinde FETÖ'nün kitaplarını mı satar, Kırkıncı'nın asrın kutbu olduğunu mu anlatır... Bilemem ne yaparsa yapsın; ama dernek adı altında artık bu üniversitede insanları zehirlemekten ve genç dimağlara zulüm etmekten vazgeçsin.
Tam bu noktada, başta Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Ömer Çomaklı, Valilik ve Başsavcılık olmak üzere, ilgili tüm makamlara ciddi görevler düşüyor.
Sayın Çomaklı...
Biz, adında da belirtildiği gibi evrenselden gelen bir üniversite istiyoruz. Kırkıncı veya yüzüncü diye kimse bu üniversitede dilediği gibi at oynatamaz, ok atamaz.
Sayın Çomaklı...
Sizin duruşunuzu, olaylara bakışınızı, devlete ve millete olan bağlığınızı, cemaat ve tarikat vesayetine karşı kurumunuzu nasıl korumaya çalıştığınızı biliyoruz...
Endişemiz sizden değil, üniversite bünyesinde size rağmen oynanmak istenen oyunlardan ötürüdür.
O dernekleri hemen güvenli kimselerin uhdesine geçirmelisiniz, eğer bunu başaramıyorsanız derhal üniversite içerisinde faaliyet göstermelerine son vermelisiniz.
Sayın Çomaklı...
Çünkü: Tarih size bu misyonu yüklüyor. Maşeri vicdan ise, sizden Atatürk Üniversitesi'ni ilim ve bilim üretilen bir kurum haline getirmenizi bekliyor.