Naim Gölleroğlu, nam-ı diğer Naim Hoca, Erzurumun en renkli simalarından biriydi.
Klasik hoca kavramının dışındaki tavırları ile Naim Hoca şimdi olduğu gibi gelecekte de isminden en fazla bahsedilecek aydın bir din adamıydı.
Hoca, açık sözlülüğü, samimi ve içten yaklaşımları, esprili kişiliği ve sempatik tavırları ile gönüllere taht kurmuştu.
Onun farklı kişiliği gibi farklı bir cemaat kitlesi vardı.
Uzun yıllar vaaz verdiği Zeynel ve Şeyhler Camilerine şehrin en uzak yerlerinden insanlar gelirdi.
Dini konuları kendisine has bir üslupla anlatırken, Nasrettin Hoca gibi insanların hem düşünmesini hem de tebessüm etmesini sağlardı.
Şehrin bitirim tipleri,ötekileştirilenleri, garip gurabası Hocanın cemaatini oluştururdu.
Geçimini küçük bir dükkan da sarraflık yaparak sağlayan Hoca, din üzerinden siyaset ve ticaret yapan din sarraflarından değildi.
Cumhuriyetin kazanımlarıyla her zaman gurur duyar, olayları çağdaş bakış açısı ile yorumlar her farklı kesime hitap ederdi.
Şiirle arası çok iyi olan Naim Hoca, vaaz esnasında özellikle Fuzuliden örnekler verir, sık kullandığı Ellem gullem yok,dıkkat et Müslüman gibi ifadelerle cemaatle samimi
Bir bağ kurar, hoşuna giden her şey için möhebbetim geldi tabirini kullanırdı.
O sosyal hayatın her alanında vardı. tiyatroya gider, futbol maçlarını kaçırmazdı.
Kıvrak zekası ile vaazlarında ve sohbetlerinde öyle ince mesajlar verirdi ki insanları kendine hayran bırakırdı.
Naim Hocayla ilgili anlatılan ve günümüze kadar gelen bir hayli hatıra vardır.
Ramazan ayında Şeyhler Camisinde vaaz veren Hocanın cemaatinin bir kısmını şehrin bitirim tipleri oluştururdu.
Üç ayların başında kötü alışkanlıklarını terk eden bu grup, Ramazanda Hocanın vaazlarını kaçırmazdı.
İşte böyle bir ramazan gününde bu grup başında takkeleri, ellerinde tespihleri ile boyunlarını bükmüş, huşu içerisinde vaaz dinliyorlarmış.
Hoca, bu samimi tabloyu görünce birden Ola uşağ bazan serhoşlara ele mohabbetim gelir ki
demiş.
Bu söz bitirimleri memnun ederken cemaatin ön safında oturan softalardan homurtular yükselmiş.
Durumu anlayan Hoca, Bu serhoşlar ele ey adamlar ki akşam içir sabah uyanırler ama ele adamlar var ki bir ömür uyur gezirler bir türlü uyanmirlar diyerek tabir yerindeyse taşı gediğine koyar ve mesajını verir.
Camiler, zengin, fakir, amir, memur her müminin eşit şartlarda omuz omuza bir araya geldikleri kutsal mekânlardır.
Bu mekânda statü farkı, güçlü güçsüz ayrımı olmaz.
İslâmın ilk günlerinde birçok fonksiyon üstlenen camiler, zaman içerisinde bu özelliklerinin büyük bir kısmını kaybetmiş, caminin ruhuyla örtüşmeyen görüntüler ortaya çıkmıştır.
Son zamanlarda bazı üst düzey insanların gittiği camilerde protokol uygulamasını çağrıştıracak uygulamalar olmakta hatta işin boyutu daha ileri taşınarak vaaz kesilip içeri giren yetkilinin ismi ve makamı anons edilmekte ve böylece caminin ruhu incitilmektedir.
Naim Hoca, bir ramazan günü, teravih namazından önce Ulu Camide vaaz verirken içeri Eski Başbakanlardan Mesut Yılmaz girmiş.
Karşılarında Mesut Yılmazı gören cemaatin bir kısmı hürmeten ayağı kakmış, dolayısıyla caminin içinde bir hareketlenme olmuş.
Cami ruhuna uymayan bu davranışı gören Naim Hoca, gerçek bir din adamı sorumluluğu içinde, cemaate OLA MÜSLÜMAN OTUR,BURASI CAMİ,BURADA KİMSEYE AYAĞA KALKILMAZ, BURADA SADECE ALLAHIN HUZURUNDA AYAĞA KALKILIR diyerek uyarıda bulunur.
1925 yılında alevi vatandaşların çoğunlukta olduğu Mehdi Efendi Mahallesi, Gümüşgöz Sokakta dünyaya gelen hoca, berber çıraklığında edindiği Berber Naim unvanını, zekası, bilgisi ve Alvarlı Muhammed Lütfi Efendiden aldığı feyzle Naim Hoca unvanına taşımıştır.
1999 yılında aramızdan ayrılan Naim Hocayı, medrese arkadaşı Diyanet İşleri Eski Başkanı M.Nuri Yılmazın O adem değil bir alemdi. ifadesiyle, sevgiyle, özlemle, muhabbetle hatırlayacağız.
Kaynakça. Özden, Ömer, Erzurumun Yüzleri, Atatürk Üniversitesi, Erzurum, 2015