Yıl 1924 Mustafa Kemal Paşa (henüz Atatürk soyadını almamıştı) yurt gezisindedir. O
yıl Erzurum ve Hasankalede meydana gelen zelzelede seyahatini yarıda keserek Erzuruma
gelmiş Hasankaleye geçerek felaketi yakından görmüştü.
Yurt gezisinde Kayseriye uğrayan Mustafa Kemal Paşa bir hastane açılışına katılır.
Bu açılıştan önce sizlere yazımızın başlığı daha iyi anlaşılsın diye 1910-1911 yılındaki
Kayserinin sosyal, sağlık, ticari tarihi hakkında kaleme aldığım Kayseri Ve Sivasın
Çağdaşlaşmasında Vali Ahmet Muammer Bey kitabımdan kısa bir bilgi vermek istedim.
Mutasarrıf (Kayseri vilayet değildi) Muammer Beyin yardım ve himmetleriyle yayınlanan
ilk gazete Erciyes Gazetesinin başlığında yer alan Pazartesi Günleri Neşrolunur ifadesi on beşinci sayısından itibaren Pazartesi Günleri Neşrolunur Türk Gazetesi ibaresinin yer alması
üzerine Ermeniler, Mutasarrıf Muammer Beye gelerek gazetenin başlığındaki Türk kelimesinin
kaldırılmasını isterler.
Kayseri merkezle ilgili yapılaşma durumu şöyleydi: .......
Sokakları hava cereyanına müsait olmayan bir surette, gayet dar, binaları sık, evler ve sokaklar arasında bahçe ve meydanlıklardan mahrumdur.
Her ne kadar bir iki bahçe ile meydan mevcut ise de, bunlarda hemen şehir içerisinde sayılmaz. Asıl şehrin yoğun bulunduğu mahalleler, pek sık ve düzensizdir.
Ancak Müslim ve Gayri Müslim vatandaşların çoğunluğunun yaşadığı köylerin yapılaşmasıyla
ilgili bir alt paragrafta da şunlar yazıyordu:
Köylerin ise çoğu dere içinde ve evleri tahtadan ve soğuktan muhafaza olunmak için ufak ve az pencereli, güneş ışığından mahrum, bir kat ve in tarzında ve üzerleri toprakla örtülmüştür. Her evin girişinde ve içinde behemehâl ahır vardır. Şehir evlerinin ekserisinin odalarının
altı ahırdır. Bu, bilhassa hayvanların sıcaklığından istifade için yapılır. Köy sokakları dar,
gayri muntazam, kışın çamur, yazın tozdan, gübreden geçilmez bir haldedir. Gayri Müslimlerin
çoğunluğunu teşkil eden Kayseri livası dâhilindeki Efkere, Talas, Tavlusun, Germir, Ortaköy gibi köy ve nahiye merkezlerinde, Anadolunun birçok kaza ve hatta liva merkezlerinden daha
güzel bir surette inşa edilmiş, büyük ve muntazam evler mevcuttur. Üzerleri yine toprakla
örtülmüş, fakat sokakları düzensiz ise de, ekserisi kaldırım döşeli olduğundan, çamursuz ve o kadar pis değildir.
Çorum ve Yozgat gibi sancak merkezlerinde 1 eczahane olmasına rağmen Gayri Müslimlerin
ağırlıklı olduğu Kayseri Talas ve Germir köylerinde de 1er eczahane vardı. Kayseride halkın çoğu Türk- İslam ahali teşkil ettiği halde maarif/eğitim hususunda en geri kalanlar da onlardır.
Gayri Müslim vatandaşlar okullaşmada öndeydiler.
Bunun yanında İslamların ticarette, Gayri Müslim vatandaşlardan da geriydiler. Ermeni
vatandaşlara ait İpranosyanlılaradıyla iğneden- ipliğe Singer dikiş makinasına kadar ki
bozulduğunda tamir için Avrupaya gönderiliyordu- her şeyin bulunduğu mağaza Kayseride
kurulmuştu. Bu mağazanın satışı, şehirdeki tüm satışın yarısına denkti.
Gayri Müslimlerin zenginliği karşısında Kayseride Müslümanlarca milli eşraf sınıfı
oluşturmak amacıyla Osmanlı İslam Suhulet Şirketinin kurulması sağlandı. Burada İslam kavramı dini olmaktan daha çok şirkete yabancı olan halkın ısındırılması ve şirketin
İslamiyete uygunluğu için kullanıldı. Hatta şirketten kadınların da hisse alması sağlandı.
İpranosyanlılar Mağazasına karşılık Suhulet Mağazası açıldı.
İngilizler, İngiliz Hükümeti güvencesi altında Hayat Sigortasını Kayseride kurmuşlardı.
Kayseri Ereğli arasındaki demiryoluna kadar yaylı atlı araba ile yolcu taşıma hattı
şirketi Gayri Müslim vatandaşların elindeydi.
Hükümet kurban derilerini zorla Hicaz Demiryolu ve Ayn Zübeyde suyollarına topluyordu.
Mutasarrıf Muammer Bey kurban derilerinin toplatılmasını halkın isteğine göre serbest bırakarak isteğe bağlı olarak Osmanlı Donanmasına verilmesi istenmiş ve 55 adet deri toplamıştı.
Kayseri çevresinden toplanan yünler develerle Mersin iskelesine götürülüyordu. Oradan
İngiltereye gemilerle götürülüyor kumaş ya da kullanılmış elbise olarak Osmanlı ülkesine geri dönüyordu.
Kullanılmış elbise giymenin hele ecnebiye benzemenin onursuzluk olduğunu, atalarımızın en iyi çuha kullandıklarını belirten yazılara gazete rastlanır. Ucuz etin yahnisi yağsız olur, ucuzdur vardır illeti, bahalıdır vardır hikmeti, ucuz mal bahalıdan fiyatlıdır gibi
atasözleriyle halkın kullanılmış elbiselere itibar betmesi önlenmek isteniyordu.
İktisadi hayatın millileşmesi ve Avrupayla yarış temel hedefti.
Sanayi ürünlerini kullanılmaya başlanınca sıkıntılar da eksik olmuyordu. Bugünkü Kayseri Lisesi/İdadinin karşısında yün taramak için işe alınan bir genç, elini makinaya kaptırmış ve kolu kopmuştu.
Kanunda böyle bir durumda ne yapılacağı yazılı olmadığı için maaş bağlamak mümkün
değildi.
Hele hele Köylülerin yitilipkakıldığı bir dönemde Ayağı çarıklı bir köylü, Mutasarrıf
Muammer Beyin huzuruna bila-perva girerek halini arz ediyor ve hatta uzun uzadıya
derdini anlatıyor. ifadesi gazetede yer alıyordu.
Fazla uzatmayalım. Bu durum Birinci Cihan Savaşından önceki durumdur.
Şimdi Memleket Hastahanesinin açılışına gelelim.
Kentte 1888 yılında birinci katı yapılmış ancak tamamlanamamış bir memleket hastanesi
inşaatı vardı.
Bu hastanenin ikinci katı 1923-1924 yılları arsında tamamlanarak hizmete hazır hale getirilmişti. Bu hastahanenin açılışını 14 Teşrin-i Evvel 1340 (1924) tarihinde Cumhur
Reisi sıfatıyla Mustafa Kemal Paşa yapar. Açılış törenini önemli bulduğumuz için burada
müsaadelerinizle olayı aynen vereceğim:
Bugün Gazi Hazretleri Hükümet Dairesini, Kumandanlık, Halk Fırkası ve Ticaret
Odasını ziyaret ettiler ve vaz-ı esası (temel atması) 1300 tarihinde icra kılınmış olan ve
henüz ikmal edilen Memleket Hastahanesini küşat/açılışına buyurdular. Reis-i Cumhur
Hazretleri hastahanenin kapısındaki kırmızı ve beyaz kurdeleleri keserek resmi küşadı
yapmak için uzatılan makası eline aldıkları sırada hazirundan biri Zeynel Abidin namında
bir zatın türbedarını işaret ederek: Efendim müsaade buyurursanız bir dua yapsın dedi.
Reis-i Cumhur Hazretleri: Havace/Hoca efendilerin dua yapmasına hacet yoktur.
Cenab-ı Alem ( Çok Bilen) benim lisanımı da bilir, duayı ben yaparım. Buyurdular. Ve
bu müessesenin Kayseri halkı için hakiki bir Darüş-Şifa (Şifa Evi) olmasını temenni
ederek burada çalışan ve çalışacak olan kıymetli Türk etıbbasının/ sağlık çalışanlarının
mesailerinde muvaffak olacaklarını, bu suretle milletin sıhhat ve afiyetine esaslı hizmetler
ifa ederek vicdani bir memnuniyet duyacaklarını, bu hizmetlerinin yalnız Kayser halkına münhasır olmadığını ve bütün Türk Milletinin pek muhtaç olduğu hizmet-i mukaddeseyi ifa edeceklerinden tamamen emin bulunduklarını ve bundan Hâlik/Yüce Yaratan ve Hâfız-ı
beşeriyetin de memnun olacağını beyan ettikten sonra kurdeleleri keserek içeriye girdiler.
İşte savaş ve işgal görmemiş kısa bir Kayseri tarihinde ortaya koyduğumuz bu maddi
mirasla ve bu hayat anlayışıyla bu devlet kuruldu. Gerisin geri cehaletin içine gömülmek ve
vatandaşı bu hayata karşı kör ve sağır yapan zihniyete sözüm ona din adına tutsak etmek ne kötü bir dönüştür.