Haber Girişi : 28 Ekim 2016 10:59

MÜSLÜMANIN BİTMEYEN GÖREVİ

MÜSLÜMANIN BİTMEYEN GÖREVİ
Hüzeyfeİbnü'l-Yeman(ra) den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Canım kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki ya ma'rufu ısrarla emreder ve münkerden alıkoyarsınız, ya da Allah, kendi katından üzerinize büyük bir azap gönderir. Sonra siz (o azaptan kurtulmak için) dua edersiniz de duanız kabul olunmaz."
Hadiste öncelikle şu husus dikkat çekmektedir. Peygamberimiz söze yeminle başlamıştır. Yemin, değer verilen şey üzerine yapılır. Efendimiz de Allah'a yemin etmektedir. Böyle bir başlangıç, hiç şüphesiz her şeyden önce, açıklanacak olan konunun çok önemli olduğunun göstergesidir ve bir ön ikazdır. 
Ayrıca hadiste ortaya konan çok ciddî bir tehdit bulunmaktadır: Ya siz emir bi'l-ma'ruf ve nehiy ani'l-münker yaparsınız ya da Allah azap gönderir de o azabın giderilmesi için yapacağınız dua ve niyazlar kabul görmez. Bir üçüncü ihtimal yoktur. 
İnsan çaresiz kaldığında, bunaldığında, dara düştüğünde başvurabileceği bir kapının olduğunu bilmekle son derece rahatlar, teselli bulur. Dinsiz inançsız gibi görünen insanlar bile dara düştüklerinde mutlaka bir üst güce sığınırlar. Müslümanlar için bu üst güç, hiç şüphesiz her şeye kadir olan Allah Teala'dır. Biz hep O'na sığınarak, Ondan yardım dileyerek teselli bulur, rahatlar ve kendimizi dayanıklı ve güçlü hissederiz. 
Hadiste işaret edilen irşat ve uyarı görevini ne pahasına olursa olsun, elinizden geldiği, gücünüzün yettiği ölçüde yerine getirin demektir. Bu ise, Müslümanların her zemin ve zamanda değişmeyen görevlerinin emirbil-ma'ruf ve nehiyani'l-münker olduğunu gösterir. Hiç bir zaman hiç bir gerekçe ile Müslüman bu görevden kaçamaz, kaçmamalıdır. Aksi halde açmaza düşer, çıkmaza girer.
Emir bi'l-ma'ruf ve nehiy ani'l-münker elbette bir bilgi, birikim, tecrübe ve dostça bir yaklaşım ister. Kaba, katı ve kırıcı bir üslup ve düşmanca bir yaklaşımla kimseye bir şey kabul ettirmek mümkün değildir. Özellikle yöneticiler böyle yaklaşımlara hiç mi hiç tahammül edemezler.
Eğer insanlar yüreğinizdeki dost sıcaklığını hissederlerse, sözünüz odun gibi de olsa, alınmayıp size kulak verebilirler. Toplum hayatının düzeni, doğruların ve güzelliklerin duyurulması, yanlış ve zararlıların önlenmesi kaidesinin sağlam bir şekilde ve sürekli olarak işler halde tutulmasına bağlıdır.
İslâm toplumunun genel karakteri "kardeşler toplumu" olmasıdır. İlişkiler bu doğrultuda yürütülmelidir. İnsan, kardeşlerinin yanlış yapmasına göz göre göre sessiz kalamaz, kalmamalıdır. Aksi halde hadiste açıklanmış olan tehdit ile karşılaşmaktan başka yol kalmaz.
Müslümanlar şimdi, her zamankinden daha fazla birbirlerini anlamak ama aslî görevlerini de ihmal etmemek gibi çok ciddi iki hizmeti birlikte götürmek durumundadırlar. Ya da Allkorusun hadiste açıklanmış olan acı sonuca katlanmak zorunda kalacaklardır.
Ne diyelim? Duaların kabul görmediği bir ortama düşmemek en büyük duamızdır.

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.