MUSA ORHAN DAVASI VE MASUMİYET KARİNESİ

Masumiyet karinesinin geçmişi, dini kaynaklara dek uzanmakta ve bilinen ilk kodifikasyonuna Hammurabi Kanunları’nda rastlanmaktadır. Yüzyıllar içerisinde ise masumiyet karinesi, birçok devletin anayasasına girmiş ve uluslararası sözleşmelerde de temel ilkelerden biri olarak kabul edilmiştir. Bugün masumiyet karinesi, hukuk devletinin gereği olan adil yargılanma hakkının bir parçası olarak özellikle ceza adaletinin sağlanması bakımından önem taşımaktadır.

Anayasanın 38/4 maddesinde, “suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” şeklindeki tanımıyla karşılık bulan masumiyet karinesine kimi hukukçular bu tanımdan yola çıkılarak suçsuzluk karinesi denmesini daha doğru bulmaktadır. Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları ışığında masumiyet karinesinin birden fazla yansıması bulunduğu sonucuna varmak mümkündür.

İlki, hakkındaki iddialar hukuka uygun delillerle ispatlanıncaya dek mahkemeler gözünde sanığın suçsuz olmasıdır. Masumiyet karinesinin bir diğer yönü ise üstünde suç isnadı bulunan kişi hakkında kesinleşmiş mahkûmiyet kararı bulunmaksızın kamu otoritelerinin kişiyi suçlayıcı beyanlarda bulunmaması zorunluluğudur. Masumiyet karinesi ile ilgili güncel gelişmelerden biri de mahkeme kararı kesinleşmeden sanık hakkında basında mahkemenin seyrini etkileyecek ve kişinin onurunu zedeleyecek açıklamaların yer almamasıdır. Masumiyet karinesi ile ilgili tüm bu açıklamaları yapmamın nedeni bu temel ilkenin uygulanmasına hem Türkiye’nin derin biçimde ihtiyaç duyması hem de yine aynı ilkeye sıkça yanlış biçimde gönderme yapılmasıdır.

Türkiye’nin gündemine acı biçimde düşen tecavüz iddialarından birinde yargılanan Musa Orhan için, hakkındaki ceza yargılaması devam ederken tweet yoluyla hakaret içeren söylemlerde bulunan Ezgi Mola’ya Musa Orhan’ın avukatı suç duyurusunda bulunmuş, savcı bunun üzerine iddianame hazırlamış ve iddianame de kabul edilmişti.

Evvela, sosyal medyada masumiyet karinesine gönderme yapan açıklamalar hukuken dayanaktan yoksundur. Zira masumiyet karinesi yukarıda da açıklandığı üzere sıradan vatandaşa bir sorumluluk yüklemez. Kişilerin bu kapsamda kullandığı ifadeler iftira veya hakaret niteliğinde değerlendirilmelidir. Tweette kullanılan “şerefsiz” ifadesinin ise hakaret suçunun yasal tanımına uyduğu doğrudur. Ancak bir yasama politikası olarak hakaretin suç olmaktan çıkarılması ve bir manevi tazminat sebebine dönüştürülmesi beklenirken hakaret sebebiyle hapis istemi ile iddianame hazırlanması ve bunun mahkemece kabul edilmesi hukuk reformu bekleyen bir ülkede anlaşılması güç bir durumdur. Üstelik mültecilerle, kadınlarla, farklı etnik ve cinsel kimlikli insanlarla ilgili nefret söylemleri bu kadar yaygın iken, memleket bir mafya siyaseti ile yönetilirken sessiz kalan savcıların Musa Orhan olayındaki performansı etkileyicidir.

Hukukun ve özellikle ceza hukukunun toplumsal barışa ve onarıcı adalete hizmet etmesi gerektiği öğretisini düstur edinmeye çalışan bir hukuk fakültesi mezunu olarak ideal bir toplumda hakkındaki mahkumiyet kararı kesinleşmeden o dosya ile ilgili bilimsel olmayan yorumlardan kaçınılması gerektiğini düşündüğümü söylemeliyim. Ancak Ezgi Mola’nın ve daha sonra onu desteklediğini açıklayan diğer ünlü insanların tepkisi Musa Orhan davası üzerinden adalet sisteminedir. Hukuk normlarına inancı zedelenmiş, mahkemelerde adalet aramaktan kuşku duyan bir toplumda, toplumsal muhalefet kendini güvende hissedeceği ve ona kendini kıymetli hissettiren değerleri hukukun üstüne koyar, hakarete vücut verdiğini bile bile bu tarz söylemlerde bulunur. İstanbul Sözleşmesini hiçe sayarak, kadın hakları savunucularını terörist ilan ederek yaratılan bu kaotik hukuk sisteminin yalnızca kadınlara ve toplumsal cinsiyet eşitliği düşüncesine değil bu tip davalarda sanık koltuğunda oturan insanlara da zarar vereceği böyle olaylarla ortaya çıkmaktadır. Zira birbirine geri dönülmez biçimde bilenmiş bir toplumda hukukun onarıcı, ıslah edici fonksiyonları da işlevsiz kalacaktır.

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.