Anatoli yetim bir çocuğun başının okşanması ve önüne bir tabak sıcak yemek konulmasının sevincinde iken, Dimitry olağandışı bir şeylerin geliştiğinin farkında idi. Ne olduğunu ve neler olabileceğini bir türlü kestirememenin sancısını çeken karnını kaşıdıktan sonra ilk defa önemsenmenin keyfiyle bir dikişte şarabını bitirdi. Geğirdi, bıyık ve sakalını tersiyle sildiği elini uzun haki renkli paltosuna sürerek konuştu:
"Saygıdeğer Nikola, öncelikle teklifini dinlemek istiyorum. Eğer aklıma yatan bir teklif ise elbette düşünürüm. Buyurun, sizi dinliyorum."
"Hınzırın oğlu, fare suratlı! Nasılda kasıldı! Şunun oturuşuna bak. Başka zaman olsa, sizi buradan nasıl da defedeceğimi bilirdim ya, neyse; diye içinden geçirdi Niko. Dimitry'nin o ukala oturuşunu görmemek için gözlerini bir kandilin ışığına dikerek konuşmaya başladı;
" Teklifim sana olacak Dimitry. Elbet senin kazancın Anatoli'nin de kazancı olacak!" dedi ve aniden Dimitry'e dönerek sertçe;
"Kulaklarını aç ve beni iyi dinle! Ha, önce şu oturuşunu düzelt bakayım!"
Bu kararlı emir karşısında oğlan ezik şekline dönen Dimitry içmek için elinde tuttuğu kadehini masaya bırakıp, başını hafifçe öne eğerek;
"Beni bağışla değerli Nikola!"
"Bak Dimitry, sizi sevdiğimi bilirsin. Yılların meyhaneme gelir gidersiniz. Size güveneceğimi biliyorum. Sizin de bana ne kadar güvendiğinizi bilmek istiyorum."
"Hangi konuda?"
"Umumi olarak sordum."
"Bilmem ki ne demeliyim kıymetli Nikola. Biz de seni severiz. En kötü günümüzde dahi bir lokma da olsa bir yemek bulduk kapında. Ocağını severek temizledik. Odunlarını da içimizden küfür etmeden kırdık. Tamam, iyi mert ve düzgün bir adamsın. Ama güvenmek diyince? Çar'ın adamlarının sorgusuz sualsiz tutup götürdüğü bu ortamda nasıl ve ne kadar güvenmek olabilir ki? Teklifinizi merakla bekliyorum. "
"Merak etme, kellenizi ortaya koyacak bir teklif değil." Biraz durdu, söyleyeceklerini kafasında yeniden gözden geçirdi, konuşulanlara zere kulak vermeyen ve sonradan fark ettikleri, Stanislav'in masasında oturan o yirmili yaşlardaki uzun boylu gencin çaldığı balalaykadan gelen müziğin eşliğinde neşeyle şarabını yudumlayan Anatoli'ye bir gülüş atarak Dimitry'ye döndü;
"Seni bu meyhaneme ortak edeceğim."
"Ne?!" diye şaşkınlıkla sordu, "Nasıl yani? Beni mi ortak edeceksiniz? Yüce Tanrım! Lütfen bu zavallı kulunuzla alay etmeyin aziz efendim! Cebimdeki 3 ruble 20 kapikten başka parası olamayan beni mi ortak edeceksiniz?"
Güldü Nikola,
"Dalga geçmiyorum. Sadakat ve güven. Bu en büyük sermayedir. İyi düşündüm. Kesin kararlıyım. Ne dersin?
"Bu bir şaka mı? diye kekeledi Dimitry. Size tekrar yalvarıyorum Değerli Nikola. Biz kendi halinde zavallı iki kişiyiz. Kimseye zararımız olmadı şimdiye kadar. Kimsenin bir şeyini çalmadık. Bu dediklerime Aziz Sergius şahit olsun!" dedi ve ilk olarak elini alnına götürerek istavroz çıkardı.
" Bunu biliyorum. Bildiğim için de sana ortaklık teklif ediyorum. Sahi, sen kaç yaşındasın?"
" Kırk yedi ve ya kırk sekiz yaşındayım efendim"
"hımmm. Tamam. Güzel. Daha önce evlenmedin değil mi?
"Hayır efendim. Ne ben ne arkadaşım. Hem kim alır ki bizi?
Sinsice gülümsedi Nikola.
"Karnınızı doyurduysanız, şimdi kalkın. Giderken şu şarabı da götürün. Ha, yarın akşam gelirken yıkan ve üzerine çeki düzen ver. Tamam mı?