Moskovada Stalin tarafından yaptırılmış ve yedi kız kardeş ismi verilen yedi adet çok görkemli bina var, bu binalardan iki tanesi bakanlık olarak kullanılıyormuş, binalardan üniversite ve otel olanlarda mevcutmuş.
Moskovadan, Volganın bir kolu olan Moskova Nehri geçiyor ve şehirde 70 köprü ile iki demiryolu köprüsü ve 16 büyük park bulunuyormuş.
1930 yılında Stalin tarafından yaptırılan ve içerisinde uzay mekiği olan Gorki Parkını görüyoruz.
Buradaki parklar bizim ölçülerimizin bir hayli dışında olan bir alana sahipler, yani "Ucu var bucağı yok" denilen cinsinden parklar.
Ortodoks dünyasının en büyük kilisesi olan İsa Mesih Katedrali haklı bir unvana sahip güzellikte görenleri büyülüyor.
Sağda askeri akademiyi görüyoruz, bu arada askerliğin 12 ay olduğunu da öğrenmiş oluyoruz.
Sol tarafımızda Rus Bilimler Akademisini ve tepesindeki güneş reaktörlerini görüyoruz.
Karşımızda duran Moskova Devlet Üniversitesinin heybeti aklımızı karıştırıyor.
40km koridorlarının uzunluğu olan bu binanın yüksekliği 240 metreymiş, binanın ortasında SSCB arması bulunuyor.
Binanın içerisindeki oda sayısı o kadar fazlaymış ki yeni doğan bir çocuk her odada bir gün kalmış olsa, tüm odalar bittiğinde emekli olabiliyormuş.
1949-1953 tarihleri arasında yapılan bu üniversite de 50.000 öğrenci ve 5.000 hoca görev yapmaktaymış, okulun bahçesi Huş ağaçları ile bezeli ve çok muntazam, binanın bir kısmında hocaların lojmanları bulunuyor.
Bu ihtişamlı üniversiteden ayrıldıktan sonra, Moskovanın en yüksek tepesi olan Serçe Tepelerine geliyoruz.
Tepe dediysek bizim tepeler aklınıza gelmesin, buranın deniz seviyesinden yüksekliği ancak 110 metreymiş.
Tepenin altından nehir geçiyor ve sağ tarafımızda çocuklar ve büyükler için yapılmış kayakla atlama kulelerini görüyoruz.
Erzurumdaki kulelerin yanında bu kulelerin çok sönük olduğunu etrafımızdakilere bir güzel duyurup, memleket propagandası yapıyoruz.
Moskovada her şey disiplinli ve plânlı, 1980 yılında hazırlanan bir proje ile tüm elçilikler bir araya toplatılmış ve şu anda bu proje ile 46 büyükelçilik bir arada çalışıyorlar.
İsveç Büyükelçiliğinin yanındaki caddeye Olef Palme ismi verilmiş.
Uzaktan mebus lojmanlarını görüyoruz ve 2. Dünya Savaşı için canlarını verenler için yaptırılmış Zafer Parkına geliyoruz.
Burada üç dine ait Cami, Kilise ve Sinegog bulunuyor.
Moskovada altı adet cami varmış, bu camilerden birisi de Şüheda Camiiymiş.
Sağa döndüğümüzde Ruslar için tarih boyunca çarpışmış askerler için yaptırılmış üç süngü şeklinde üç asker anıtını görüyoruz.
1941-1945 yılları arasındaki savaş 1148 gün sürmüş, bu yüzden parka 1148 fıskiye yapılmış.
Aracımızla Kutuzov Caddesinden geçiyoruz, cadde ismin Napolyonun ordularını püskürten Rus Generali Kutuzovdan almaktaymış.
Çiçeklerle bezenmiş emsalsiz görüntüler eşliğinde Napolyonun Moskovaya girdiği ve çıktığı yerde yapılmış olan Zafer Takını seyrediyoruz.
İkinci Dünya Savaşı kahramanlarından Mareşal Jukofun heykelini gördükten sonra, Alexandra Parkında duruyoruz.
İlk alman bozgununun olduğu yerdeyiz.
1945 yılında Berline giren bu komutanın atının ayağı altında gamalı haç ve kanadı kırık Alman Kartalı bulunuyor.
Arkamızda Moskov Cıty denilen iş merkezi bulunuyor.
Bu arada Enka ve Rönesans gibi başarılı Türk şirketlerinin yaptığı işler takdirle söyleniyor.
Sağımızda 1941-1945 zaferini simgeleyen Kahraman Moskova Anıtını seyrediyoruz, sol tarafta ise hükümet binası var.
Burası Yeltsinin tankın üzerine çıkıp "Süngülere dayanan iktidar uzun sürmez" dediği yer olarak tarihi bir olaya tanıklık etmiş.
İktidar hırsı gereği aynı Yeltsin, 1993 yılında parlamentonun önüne tankları getirip parlamentoyu bombalatmıştı, tarih bu olaya da tanıklık etmişti.
Sosyalist ülkeler arasındaki iş birliği için kurulmuş olan Comecon örgütünün binasını da gördükten sonra Yeni Arbat Caddesine geliyoruz.
1960 yılındaki Kurucev döneminde eski binalar yıkılarak yenileri yapılmış, burada bir zamanlar kumarhaneler varmış ama onları daha sonra kapatmışlar.
Sol tarafımızda Avrupanın en büyük kitapevi olan Moskova Kitapevini görüyoruz.
Yol boyunca içerisinde 40 milyon kitabın olduğu Rus Milli Kütüphanesini, onun sağ tarafında Doğu Dilleri Enstitüsünü ve Monej Meydanını, sol tarafında ise Bolşevik Tiyatrosunu ve Karl Marxın heykelini görüyoruz.
Moskovada 200den fazla tiyatro bulunuyormuş ve tiyatrolar hiç seyircisiz kalmıyorlarmış.
Yolda Kremlinin Kulelerini görüp KGB Meydanına geliyoruz.
1793 yılında Petro döneminde yapılmış Moskovanın en eski sağlık merkezini görüyoruz.
DEVAM EDECEK...