Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi 2014 Sonuçlarını açıkladı. Rakamlara göre Erzurum'dan bir yılda 3 bin 409 kişi göç etti.
Göçün doğal güzergâhı küçük yerleşim merkezlerinden büyüğe; geri kalmış bölgelerden refah seviyesi yüksek merkezlere doğrudur.
"Hadi gel köyümüze dönelim" türküsü bu çağın türküsü değil?
"Aman ha şehrimizde kalalım" temennisi de sosyolojik ve toplumsal dereleri tersine akıtma çabasından öteye geçmiyor.
Kişi başına düşen gelir düzeyinin yüksek olduğu, daha zengin illere gitmeyip ne yapsın işsiz güçsüz, fakir fukara?
Tarlayı eken hani, ekse verim az, bitse biçen yok.
Ekonomik çark önüne katmış ahaliyi savurdukça savuruyor.
Yarının büyük şehirleri, hiç şüpheniz olmasın bugünden daha yoğun "nüfus toplanma bölgeleri" olacak. Kırsal kesim şehirlere, küçük şehirler de daha büyük şehirlere akmaya devam edecek.
Bu aynı zamanda, bir düşünürün söylediği gibi "kırsal sefaletin, kentsel sefalete akması" anlamına geliyor.
Bu tespit, gelişmiş ülkeler için öngörülüyor.
Hele bizim gibi nüfus sirkülâsyonu henüz başlamış ülkelerin halini düşünün bir de?
Zenginlik üretimi bakımından biraz daha gelişmiş durumdaki büyük kentlerin etrafını Çin setleriyle çevirseniz, küçük kentlerden nüfus akışına mani olmanız asla mümkün değil.
***
2008 'de dünya nüfusunun yarısı şehirlerde yaşıyordu. 2025 yılında yeryüzünde nüfusu 10 milyondan fazla 30 şehir olacağı düşünülüyor. 7 devasa şehrin nüfusunun da 20 milyonu aşacağı tahmin ediliyor. Bunun için geleceğin insanı nasıl tedbirler düşünecek?
Bunu bilemiyoruz. Ama görünen o ki, dünyası büyük nüfus hareketlerine gebedir ve bundan Türkiye'nin etkilenmemesi mümkün değil.
***
Jackues Attali, yukarıdaki rakamları da aldığım "Geleceğin kısa tarihi" adlı eserinde şöyle bir tespitte bulunuyor:
"Kırsal kesimden gelenler, ayrıcalıklı sınıfların bazı mensuplarıyla birlikte, insanların hayatında çok somut değişiklikler talep eden toplumsal ve siyasi yeni hareketlerin başlıca aktörleri olacaklardır.
Geleceğin büyük çaplı ekonomik, kültürel, siyasi ve askeri çalkantıları, işçilerden memurlardan, ya da akademisyenlerden değil, şehirlere akın akın göç edip gelenlerden kaynaklanacaktır."
Evet, bence de kavimler göçünün tarihi sonuçlarından daha çok? Bu iç göçler geleceğin toplumsal yapılanmasında belirleyici olacak.
***
Aramızda çokça konuştuğumuz gibi Erzurum gerçekten nitelikli göç verip, niteliksiz göç mü alıyor?
Şehrin sermayedar, müteşebbis seçkin kesimi midir, tasını tarağını toplayıp giden?
Göçenlerin ekseriyetinin nitelikli olduğu nereden belli?
Netice olarak, göç önüne geçemeyeceğimiz toplumsal, sosyolojik ve ekonomik bir olgu.
Önüne geçemeyeceğimiz bu gelişme karşısında moralimizi bozmaya, ellerimizi çaresizlikle ovuşturmaya gerek yok.
Peki, ne yapacağız?
"Giden gider, kalan nüfus bizimdir." Diye düğün bayram edecek halimiz de yok, gidenlerin peşinden ağlayacak halimiz de?
Daha müreffeh, daha yaşanır bir şehir inşa etmeye çalışmak lazım.
Göç alarak bunalan bir şehirdense, biraz göç veren şehri bazı hizmetler bakımından çekip çevirmek daha kolay olabilir. Öyle ya nüfusu en azından sabit kalan bir şehirde kişi başına düşen konut, altyapı ve diğer hizmet giderleri daha düşüktür. Az nüfuslu şehirde altyapı hizmetlerini ve büyük projeleri planlamak, kapısına yüzbinler dayanan şehirden daha kolaydır.
***
Göç konusunda Erzurum açısından asıl iki mühim mesele var.
Birincisi; konut, arazi ve sermaye dengesinin yerleşik ahali lehine bozulmaması.
Arazi, konut, iş yeri tapularındaki sirkülasyonu dikkatle takip etmek gerekiyor.
Küçük bir şirkete, yahut bir kamu kuruşuna eleman alırken kılı kırk yarıyor, güvenlik soruşturmaları yapıyoruz.
Aynı özeni, yüzük kaşı gibi iş yerimizi, evimizi, arazimizi satarken de göstermeliyiz.
Ata dede yadigârlarımız, parayı kim bastırırsa el sıkışacağımız bir ekonomik enstrümandan ibaret değil. Alan kim, neci, neyin nesi? Hırlı mı, hırsız mı, vatan millet düşmanı mı?
Bir bakmak gerekmez mi?
Demem o ki, menkul ve gayrimenkulün, sermayenin el değiştirmesi, üç beş bin nüfusun il değiştirmesinden çok çok daha önemli.
Göç meselesinde şehrin yerleşik ve hâkim nüfusu ile şehir eşrafına düşen çok önemli bir görev ve sorumluluğa da işaret etmek istiyorum:
Çevre kültürün kadim merkez kültürü istilasını mümkün olduğunca geciktirmek ve yeni hemşerileri "Erzurumluluk" kalıbına dökmek?
Son olarak diyeceğim o ki;
Nüfus azalmasını takmayın fazla kafaya, yeter ki nüfuzumuz eksilmesin!