“Bir oda dolusu yorulmuşluğum
Çekilir damarlarımda kalabalıkların kanı... “
sözleri ile oldukça derinlik ve hayâl edilemeyen imgelerin peşine düşmüş genç şair Sedat Emrem.
Bilinen değerlerin peşine düşerek, hep onları meşhur etme yarışında olarak belki de gözden kaçırdığımız, gizli hazineleri keşfetmek ve ülkemize kazandırmak oldukça kıymetli değil mi?
Yahya Kemal, Sezai Karakoç, Sabahattin Ali, Necip Fazıl, Özdemir Asaf, Attila İlhan ve daha nice bilinen hazineleri yeniden keşfetmek ya da onları daha da meşhur yapmanın artık bir önemi var mı? Zaten bahsettiğimiz söz ustaları birer kıymet ve zenginlik...
Bunlar kadar söz ustası olacağından emin olduğum, onları bize anımsatan Sedat Emrem adlı şairimiz içimizde, bize ait olan, kalemi ve sözü ile mısralarda benliğini hissettiren dizeleriyle yanı başımızda.
Türkiye Yazarlar Birliği Erzurum Şubesinin genç şairi Sedat Emrem’in şiirlerini güzel bir haziran günü birkaç öğrencimle okurken onlara duygularını ve fikirlerini sordum. Gelen cevaplar oldukça mutlu etti, sözler oldukça anlamlıydı.
Şairin kalemi mısralara yön verdikçe hayat şiir imbiğinin içinde parlatılmıştı. Yaşanan şeyler, hatıralar, hayâller, umutlar ve özlemler... Bir şiiri şiir yapan her şey...
62 şiirin yer aldığı “Masamdaki Kelimeler” kitabıyla bizleri karşılayan Emrem, arka kapaktaki şiiriyle İkinci Yeni’den Mavi’ye uzanan bir yolculuğa çıkarıyor.
“Ve aslında beklemeyi severdim çocuk!
Beklerken de severdim aslında.
Yolumun tenhasına biriken özlemlerim vardı benim...
Yâr saçı taşırdım cüzdanımda”
(...)
diyerek mısralarıyla şiirseverlere Turgut Uyar’dan, Cemal Süreya’dan ve biraz da sanki Orhan Veli’den ortaya karışım şahane bir resital yapıyor.
Nisanur ve Dilara adlı kızlarına ve eşine ithaf ettiği şiir kitabının açılışında bizleri “Gülüşünde Bir Şiir Var” adlı mısralar karşılıyor. Sayfalar ilerledikçe birbirinden anlamlı mısralar ile “Masamdaki Kelimeler” okuyucuyu duygu dehlizinin ve okyanusunun içine alarak sürükleyip götürüyor.
Özellikle ilgimi çeken bir şiir de “Yağmur Kaçağı” adlı şiir oldu. Acaba Attila İlhan’a nazire mi yaptı, diye düşündüm. Ya da İlhan’ın unuttuğu ve devam ettiremediği yerleri Sedat Emrem mi devam ettirdi, diye defalarca okudum.
“Resimlerinden koparmışlar sesini
Eskimeyen gülüşünü ya da salmışlar
Sonra allayıp pullamışlar öpüşlerini
Yağmur kaçağı gözlerine sürmüşler... “
(...)
dizeleri ve devamı bana böyle bir hayâl yaşattı.
Kitaba adını veren ‘Masamdaki Kelimeler” adlı şiir ve karşıma çıkan “Beklenen” şiiri beni oldukça mutlu etti.
Beklenen şiiri için de Necip Fazıl’ın şiirine bir gönderme diye düşündüm.
“Kapı gıcırtılarına aldırma
Aldırma her koştuğuma
Beklenen sensin
Sensin b’eklenen günlerime... “
Birbirinden güzel onlarca şiirin yer aldığı şahane bir şiir kitabı edebiyat dünyamızda, Sedat Emrem Hocamızın imzası ve özgünlüğü ile yerini aldı.
Şairin dize kurmada başarısı, heceye ve ölçüye aldırmadan hayâl ve duygularını özgün kalemiyle ve yılların eskitemediği bazı şairlere meydan okumasıyla göze çarpıyor. Şiirlerini yoğun sanata boğmadan, akıcı ve sade bir tarzla kaleme alması gayet başarılı oluyor.
Belki kitaba Sedat Emrem değil, 2.Yeni ya da Mavi şairlerinden birinin adını yazsak ve bu şairlerden birinin kitabı desek kimse şaşırmaz. Kitaptaki şiirler o derece usta işi ve birbirinden değerli şairlerin duygu dünyalarının harmanlanmasıyla kendi özgünlüğüne kavuşmuş bir genç şairin mürekkebinin yansıması.
Şiirleri okuyunca bir yaşantı, şairden bir iz ve bir hüzün ile karşılaşacak; yalnızlığa, ölüme, karanlığa, hüzne, kavuşmaya, ayrılığa ait imgeler bulacaksınız.
Ben genel anlamda Sedat Emrem’e ne şairidir diye sordum ve cevabını kendim verdim:
“Yalnızlıklar Şairi. “
Sezai Karakoç’un Mona Roza şiirine şairden gelen Roza Meri’den dizeleri oldukça anlamlı:
“Bir ince sızı,
Uyan sevgili, uyan Roza Meri
Yakmaya gelmişler beni
Yakmaya senin külünden
Beni yeniden yapmaya
Roza Meri... “
(... )
Sedat Emrem de her şair gibi bir Mona Roza’dan etkilenmiş, kalemindeki damlalarda tesir altında kalmış gizli ruhu taşıyor gibi. Yüreğini ve hislerini yansıtmak için elindeki diviti mürekkep şişesine batırdıkça şişeyi sarsacak hüzünleri şiirseverlere aktarıyor.