İsrail ve Filistin arasındaki çatışmaları, İsrailin dünyanın tepkisini aldırmadan orantısız güç kullanmasını bu köşeye daha önce de defalarca taşıdım. Yine aynı husus, 1900lerin ortalarından beri onlarca UN toplantısına, filmlere, kitaplara konu oldu.
Bu haftaki köşede ise 3 Mayıs Cuma günü başlayan karşılıklı füze ve hava saldırılarıyla devam eden çatışmayı ele almak niyetinde değilim. Bu hafta, yalnızca Türk toplumunun değil dünyanın çeşitli yerlerinde toplumların haber alma kaynağı olan medyanın, kitlelerin olaylara bakış açısını şekillendirmedeki gücünü ele almak istiyorum. Zira İsrail Filistin olayına ilişkin devletlerin çoğu zaman niçin sessiz kaldığının politik hesaplarla ilişkisi olduğu düşünülebilir fakat içinde insan nefreti taşımayan toplumların niçin sessiz kaldığının cevabı ne yazık ki o toplumlara durumların nasıl aktarıldığı ile ilgilidir.
Gerginliğin yeniden tırmanması 3 Mayıs Cuma günü Gazzede insanların sınıra yakın yerde İsrailin ekonomik ablukasına karşı protesto eylemleri düzenlemesi ile başlıyor ve ardından Gazzeden İsraile atılan 250ye yakın füze İsrailden hava saldırıları ve ölümcül karşılık olarak dönüyor.
Bu tablo farklı haber kaynaklarından edinebildiğimiz bilgilerin bir cümlelik bir özeti fakat burada detaylarını paylaşmadığım bilgileri tek bir haber kaynağından öğrenmek yahut düşünceleriniz manipüle edilmeden öğrenmek pek mümkün değil. Türk medyasında olaylar, Türk dış politikasını ve halkın çoğunun olaya bakış açısını resmeder biçimde İsrailin saldırılarını kınamaya yönelik. Nitekim Anadolu Ajansının Gazzedeki ofisinin vurulmuş olması Türkiye için elbette başlı başına bir kınama ve protesto nedeni olup İsrailin saldırısının nasıl sivil hedefleri de içerdiğini kanıtlamakta. Buna karşılık Amerikan merkezli CNNi açtığınızda göreceğiniz başlık Türkiyedeki hayatını kaybeden Filistinlileri duyuran başlıkların aksine Gazzeden İsraile füze saldırısı olduğu yönünde olacaktır.
250 füzenin niçin atıldığı, Cuma günkü protestoların sebebinin ne olduğu yahut bu füze saldırısına karşılık orantısız bir güç kullanılarak kesin olmayan rakamlarla 4 Gazzelinin hayatını kaybettiği bilgilerinin kimisine haberin detaylarında yer verilirken kimisine yer dahi verilmemektedir. Diğer bir örnek olarak, Katar merkezli Al Jazeera yayınlarına baktığınızda ise şaşırtıcı olmayan bir biçimde Türk medyasına benzer bir yaklaşım görmek mümkün. Al Jazeeradaki başlık ise İsrailin 4 Filistinliyi öldürmesi üzerine Gazzeden roketlerin ateşlendiğini duyurmakta.
Aynı dünyada vuku bulan, Türkiyeden birkaç saat uçak yolu mesafesinde olan ve bilgilerin son derece güncel olması gerektiği bir olayda bile cümlelerin yeri değiştirilerek, yarım bilgiler aktararak aynı olayı insanlarda bu denli farklı düşünceler uyandıracak biçimde aktarmak mümkün ise 21. yüzyılın sunduğu bilgi ağının bir bilgelik aracından ziyade bir manipülasyon aracına dönüştüğünü söylemek yanlış olmayacaktır. Öyle ki birden fazla yabancı dil bilip farklı haber kaynaklarına ulaşma gayretinde olsanız dahi bu kez de hangisinin bilgiyi doğru şekilde aktardığı sorusuyla mücadele etmeniz gerekmekte. Bu nedenle de yüz yıllardır süre gelen toplumların bilincini şekillendirme çabası, insan hayatının söz konusu olduğu ve belki de dünya devletlerinin kolektif çabasıyla çözülebilecek bir konuda çözümsüzlüğü daha da tırmandırmakta. Bu karmaşanın içinde ise ne yazık ki son bulan hayatlar haber yazarının klavyesinin üstündeki birkaç şekilden fazlasını ifade etmemekte.