Öyle ağırım ki kendimden, sen benden gittin gideli. Oysa ne kadar mutluydum seninle. Huzur vardı, umut vardı sesinde!
Bir renk olarak gelmiştin, büyüdün gökkuşağım olmuştun serin ve şirin günlerime.
Gecelerde daha lacivertti, yıldızlar daha kırmızı, al kopart ye beni dercesine. Sepetler dolusu yıldızlar toplardım elma niyetine. Al can kırmızı!
Umut vermiştin kucak kucak. Aldım, kana kana içmiştim sahradan vahaya çıkan bir çöl bedevi misali.
Ben mi değiştim yoksa sen mi?
Perde senin mi yüreğine indi yoksa benim gözlerime mi?
Var bir karalık var bir yanlışlık. Ve bu yanlışlıktan daha büyük bir yalnızlık.
Neydi neydi bizi ayıran, Neydi bizi böyle fırkalara lime lime doğrayan? Birlik olalım, bir olalım dedikçe bölündük, daha da bölünüyoruz. Mitoz bölünmenin tanımını değiştiren cinsten, bölündükçe küçülüyoruz derinden.
Televizyon ekranları pembe yağıyor, gazeteler taş plak misali hüzzam makamında zafer şarkıları çalıyor.
Çalıyor, alıyor, buluyor. Ve yine çalıyor. Makam hüzzam, yüreğim hüsran!
Kim kaldırdı dört mevsimi? Neden hep hazan? Sarardım soldum, düşüyorum dolana dolana. Düşüyorum, kalkıyorum ve yine düşüyorum!
Uzuyorum bir nokta gibi kıvrım kıvrım. Kıvrım kıvrım sorular beynimi kemiren: nasıl düştüm bu dipsiz kuyuya? Bulduğum her cevap daha büyük bir soru oluyor bilinmezlere.
Sus, dur düşünme diyor beynimin bir yarısı. Yüreğim fırtınalarda! Olur mu düşünmemek? Olur mu susmak?
Olur diyor beynim, boğul öyleyse diyor yüreğim. Yüreğim rengini veriyor aziz bayrağıma.
Kim böldü bizi kim böyle lime lime? Sağcı solcu, nurcu, ışıkçı! Tarikatçı, ulusalcı! Sünni alevi! Milliyetçi, demokrat! Türk Kürt! Komünist bir tarafta, diğer tarafta dinci! Ve hepsi haklı, hepsi doğru yolda(!) !
En çok da ne gidiyor zoruma biliyor musun ey beynim? Diğerlerini anlarım belki de, yahu kim böldü bizi fenerli cimbomlu diye?
Nasıl olur da kimse düşünmez, vatanımı sevmek için neden şu taraftan olmalıyım? Neden secdeye değdiği an çıkmıyor da miraca da ruhum, bir şeyhin eteğini muhtaçlık? Haklının yanında olmak, mazlumun elinden tutmak, garibanın aşına katık olmak, insanlığın gereği iken, neden illa da bu top sakal? Neden neden neden?
Veda hutbesinde buyurmadı mı Peygamber Efendimiz; "Arap'ın Acem'e, Acem'in Arap'a üstünlüğü yoktur!" diye! Öyleyse kim üstün kıldı sarı laciverti, sarı kırmızıya?
Bunlar Peygamberimizden daha mı büyük güç(!)? Yoksa biz mi çok küçüğüz bunların yanında?
Her şeyde dış güçlerin parmağını arayan akıllara kimse sormaz mı, bu iki takımın düşmanlığı da mı dış güçlerin işi?
Başkalarına icara verdiğimiz aklımızı, onurumuzu geri almaktan başka çare yok! Çare yok silkinip uyanmaktan başka bu gaflet uykusundan!
Başkalarının verdiği aklı alıp aklımız ettikten sonra, çok binen olur sırtımıza. Uyan uyan! Ve bil ki, bu toprak gerçekten aziz ve gerçekten kutsal. Ve senin saltanatın, makamın hatta servetin bir çakıl taşı dahi etmez bu kıymet yanında.