Anglo-Sakson hukukundaki jüri sisteminin temel mantığı,halk arasından farklı etnik, ekonomik, entelektüel gruplardan seçilen kimselerin bir uyuşmazlık karşısında halkın vicdanını yansıtmasıdır. Jüriler,yargıç yasaları uygulasaydı çıkacak sonuçtan farklı bir sonucavarıyorsa bu durum yasama organı için bir uyarı niteliğini taşır. Yapılan yasanın halk nezdinde kabul görmediği bu şekilde anlaşılmış olur. Türk hukukunun da dahil olduğu Kıta Avrupası hukuk sisteminde ise malumunuz böyle bir uygulama yok. Fakat ortalama insanın bir günde yüzlerce bilgiyle karşılaştığı, tanıdığı tanımadığı yüzlerce insanın hikayesine, fikrine denk geldiği bu dijital çağda mahkemelerin mahkeme salonlarından başka ortamlara taşınması da elbette kaçınılmaz. Bir sonucun doğal görünmesi ve kaçınılmaz olması ise onun mutlak doğru olduğu anlamına gelmiyor elbette. Sizin de anladığınız üzere kastettiğimiz durum sosyal medya mahkemeleri, her sabah uyandığımızda özellikle Twitterda Türkiyede en çok konuşulan başlıklar arasında yer alan X tutuklansın Y serbest bırakılsın feryatları. Bir yandan medyaya yansıyan,vicdanları yaralayan bir davanın ardından davanın nasıl sonuçlanması gerektiğine etki etmeye çalışan insanlar bir yandan da sırf bu sebeple belki suçsuzken mağduriyet yaşayan yahut suçluyken bilinçsiz bir halk kucaklaması ile işten sıyrılan insanlar var.
Yukarıda jüri benzeri bir işlevin sosyal medya mahkemeleri aracılığı ile görüldüğünü söyledim ancak bu ikisi arasında devasa bir fark var. Jüriler, dava dosyasına giren delillerin tamamından haberdardır ve davanın son derece aktif süjeleridir ancak sosyal medya mahkemelerinde insanlar çeşitli platformlarda paylaşılan videolar,fotoğraflar kimi zaman sanık, mağdur açıklamaları ile bir çeşit kendi dava dosyalarını oluşturuyorlar. Bu durum da elbette gerçek bilgiye ulaşımı neredeyse imkânsız hale getirdiği gibi bilgiler arasında seçiciliği beraberinde getiriyor. Öyle ki X tutuklansın başlığı altında dolaşırken denk gelme ihtimalinizin olmadığı bir bilgiye aynı Xin serbest bırakılması için paylaşılanlar altında ilk bakışta denk gelebiliyorsunuz. Bir taraf için son derece sarih olan, mahkemeler ne duruyor diye hayıflandığımız davalar ile mahkemenin önünde bulunan dosya arasında devasa farklar olabiliyor.
İş bir de kamuoyunda etkili isimlerin konu hakkında yorum yapmasına hatta hüküm vermesine gelince ifade özgürlüğünün sınırları nedir,fikrini beyan etme noktasında doğru bilgi verme, insan onuruna aykırı davranmama gibi insanların ahlaki sorumlulukları nerede başlar büsbütün işin içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Söz gelimi, Aleyna Çakırın cinayet mi intihar mı olduğu hala aydınlatılamayan ölümünün ardından sanığın annesi ile ilgili gündeme gelenlerden sonra geçtiğimiz günlerde sanık annesi yine şüpheli bir intiharla ölü bulundu. Zira hayatını kaybeden anne hakkında da çalıştığı çocuk esirgeme kurumunda kız çocuklarını kötü yola sevk ettiği ile ilgili iddialar bir televizyon programında gündeme gelmiş ve bunun üzerine ilgili bakanlıkça soruşturma başlatılmıştı. Şimdi, hayatını kaybeden kadının ailesi televizyon programına son derece öfkeli ölümden bu programın sorumlu olduğunu düşünüyor. Tıpkı Amerikada 1995de bir izdivaç programında yaşananlardan ötürü kendisine ilanı aşk eden kişiyi öldüren katilin ardından mağdurun ailesinin TheJennyJones Show isimli televizyon programını suçlaması gibi.
Bilginin ve haberlerin bu kadar hızlı ve geniş biçimde yayıldığı bu dönemde sosyal medyada insanlar vicdanlarını rahatsız etse dahi yargıya taşınan herhangi bir olay hakkında yorum yapmasın demek çağın gerçeklerini göz ardı etmektir ancak sosyal medya çalkalansın yargı bundan hiçbir biçimde etkilenmesin demek de insan doğasını inkâr etmektir. Bunun yanında herkes etik sorumlulukla hareket etsin, dava dosyasının içeriği ve gerekli hukuki altyapı ile donanmadıkça konuşmasın demek ise yukarıda anlattıklarımızın çok ötesinde toplumsal bir reform gerektirir. Dolayısıyla,insanlık için yeni olan ve başta aşırılıklara sahne olan her şeyin kendi dengesini bulması gibi belki de sosyal medya mahkemelerinin de makul bir düzeye kendiliğinden geleceği beklenmelidir.