Mafya, 19. Yüzyılda Sicilya’dan çıkan bir kavram. Bu kavramın anlamı ise devlet dışında organize biçimde şiddeti kullanan örgüt. Tarihçi Emrah Safa Gürkan’ın açıkladığı üzere mafya olgusu, Sicilya’da küçük toprak sahiplerinin kendilerini, emrinde askerler bulunan büyük toprak sahiplerine karşı koruma ihtiyacından çıkmış. Bir diğer ifadeyle, mafyaları ortaya çıkaran ve bugünlere gelmesine olanak tanıyan ihtiyaç, özel koruma, İngilizce yaygın kullanımıyla body guardlık. Yani her yasa dışı faaliyetin organize biçimde yapılması mafya denilen olguya vücut vermediği gibi para karşılığı birilerinin korunması görevini üstlenen grupların her yaptığı iş de kendiliğinden yasa dışı olmuyor. Dikkatinizi çektiği üzere mafya için devlet dışında organize biçimde gücü kullanan örgüt dedik ve Weber’in devlet tanımına gönderme yaptık. Zira Weber, devleti güç kullanma tekelini elinde bulunduran yapı olarak tanımlar. Nitekim ideal bir toplumda şiddet araçlarını yalnızca devlet; asker, polis gibi kolluk güçleri aracılığıyla ve kamu güvenliği, kamu düzeni gibi meşru amaçlarla kullanabilir.
Devletin dışında şiddeti kullanan gruplar ise bunu para karşılığında bir başkasına güvenlik satmak için yapıyor ise mafya, bir ideolojiyi savunmak ve politik/sosyal bir amaca ulaşmak için şiddeti bir araç olarak kullanıyor ise terör örgütü olarak adlandırılıyor. Devletin elinde bulunan güç kullanma tekelinin sınırsız olmamasını ise kuşkusuz hukuk sağlar. Başta anayasa olmak üzere onun altında hiyerarşik olarak dizilen normlar fiziksel güç kullanımının da yetkilerin de sınırlarını çizer. Bir diğer ifadeyle devletin güç kullanma yetkisinin içini doldurup bir de bu yetkinin kullanımını denetleyen hukuk, bu güç üzerinde bir kontrol mekanizması sağladığı için kendi sınırları içinde kalındığı sürece gücün meşruluğunu da garanti eder. Ancak özellikle Nazi Almanya’sının Kıta Avrupa’sındaki tüm hukukçulara acı bir tecrübeyle öğrettiği üzere kimi zaman bizzat devlet kaosun yaratıcısı olabilir. Devlet kaos yaratır ve temel hakları çiğnerken de başta kullanacağı araç, güç kullanma tekeli ve bu gücün tartışılmaz görünen meşruluğudur. Hele Hitler hükümetinin yaptığı gibi yapılan her işlemi yasalarla, kurallarla dizayn ettiğinizde bu güç kullanımı yalnızca devletin tekelinde bulunan bir yetkinin dışa vurumu değil aynı zamanda hukuki ve yasal olma nitelikleri de taşır.
Güç kullanma kudretini devlet adına kullanan egemen (bir devlet başkanı ve onun yanındakiler) yargı mensuplarından kolluk güçlerine kadar herkese kendi doğrularını ve ahlak anlayışını dayatırsa, denge-kontrol mekanizmalarının işlemesi mümkün olmayacak ve egemenin gücünden güç alanların oluşturduğu sistem tıkanacaktır. İşte yukarıda tanımlanan mafya da tam olarak böyle bir boşluktan çıkacak ve söz gelimi, mahkemelere gidildiğinde uzun süren icra dosyalarını kendi adaletiyle tahsil edecek, gözde mekanların korunmasını kendi gücüyle sağlayacaktır. Mafya sorunu ne Türkiye’ye hastır ne de devlet ve mafyanın iş birliği krizleri yalnızca Türkiye’de gündeme gelmektedir. Ancak Türkiye’nin, hepimizin yuvası olan ve ondan başka gidecek başka bir yerimiz olmadığını çok iyi bildiğimiz ülkemizin geçmişten geldiği için kanıksadığımız yahut başka ülkelerden de örneklerini işittiğimiz için normalleştirdiğimiz sorunlara terk edilmesi, tekrar tekrar denenip belki de birçoğunda yanılacağımız olası tutumlardan en kötüsüdür. Bu nedenle pes etmeden erk sahiplerine varoluş sebeplerini ısrarla hatırlatacak ve egemenin ahlak anlayışına sıkı sıkıya sarıldığı için tıkadığı sisteme kendisi de hapsolmuş herkesi sıradan bir vatandaş, bir azınlık mensubu, muhalif bir gazeteci olmaktan da endişe duymayacakları bir Türkiye inşa etmeye davet edeceğiz.