Haber Girişi : 24 Haziran 2014 11:18

Kurumlara çağrı...

Kurumlara çağrı...

Uzun kış günlerini geride bırakmanın ve baharın gelmesinin sevinci içerisindeyiz. Bunu habercisi sabah öten kuşların ve sokakları gece geç saatlere kadar neşelendiren çocukların sesleridir.

Ancak yazın tadını keyiflice ve insana yakışan bir tarzda çıkarabiliyor muyuz?
Yazın tadı gölgelik, temiz eğlence mekânları, çiçeklik ve çimenlikten meydana gelen eskilerin ifadesiyle bahçe ve mesire yerlerinde çıkarılır.
Bir medeniyetin en güçlü yanı insanı önemsemesi, ötelememesi ve araç bir varlık değil amaç bir varlık görmesidir.  İnsan bir şeyin aracı değildir. Kendisi amaçtır, çünkü insan amaç üzere yapıp-etmelerini gerçekleştirir.
Sekiz yıl okul müdürlüğü yaptığım yıllarda zil sesini duyan öğrencilerin ok gibi fırlayarak okuldan eve ve sokağa koştukları gördüğümde hep kendime sorardım: Okul neden mutluluk yuvası değil de kaçılan bir yerdir? Çünkü okul çocuğa mekânıyla mutluluk vermiyordu.
Çocukluğumuzda seve seve camiye özellikle de teravihlere gittiğimizde camide başımız okşanmadı. Bir mevlit şekerini teravih namazı bitene kadar camide bir şey yemenin günah olduğunu öğrettikleri için yemeden elimizde tutmanın acısını ve mutluluğunu,  hele hele bastonlu dedelerin baston sallamalarını, yediğimiz azarı, itilip kakılmalarımızı hiç unutmadım.
"Oyun çocuk için ibadettir" özdeyişimi öğrencilerime ezberletiyorum.   Çünkü oyun yoluyla insan kendini geliştirir ve sosyalleşir. Bir ana sınıfı ve sınıf öğretmeni ne kadar oyun bilir, oyun yoluyla öğreteceğini öğretirse öğretmendir, yoksa dadıdır görüşündeyiz.            
Bizim kültürümüzde kadın ve çocuk için oyun yerleri ihmal edilmiştir. Erkekler kahvehaneleri, stadyumları kendilerine oyun yerleri yaparak eğlenmektedirler.
Kötü kentleşme sonucu çocuğu, kadını niçin önemseyelim ki, otomobillerimiz her şeyimiz, ona yer bulalım yeter,  çocuklar nerede olsa oynar ve eğlenirler!
Okulların, camilerin ve devlet kuruluşlarının ve özel hanelerin bahçelerinin ağacına, çiçeğine ve çimenine bir göz atın neler görünürsünüz neler!
Özel hanelerde kim su parası verir ki yeşillik olsun.  Verse de kavgasız olur mu? Onun için bu mekânlarda çiçekten, çimenden, güzellikten başka her şey görürüsünüz.
Bu sene kaymakamlıklar hangi köyün, milli eğitim hangi okulun, müftülük hangi caminin, sağlık il müdürlüğü hangi sağlık kuruluşunun ve belediyeler ise özel halkın bahçelerinin hangisi daha güzeldir diye ödüllü bir yarışma düzenlese, valililik de bunları teşvik etse, sonuçlarını da duysak ne güzel olur. Örnek devlet kuruluşu diğer kuruluşları harekete geçirir kanaatindeyim.
Geçmişe nazaran Erzurum’a epeyce mesire yerleri (park/Fransızca) belediyelerce yapıldı. Atatürk Üniversitesinin Botanik mesire alanı takdire şayan bir yer, görülmeğe değer.          Özel mesire alanları da kentimiz de oluşmaya başladı. Ancak tuvalet, çeşme, araba park yeri, çocuklar için eğlence aletleri çok yerde eksik.   
Kentin 400.000 bin nüfusu, yüz bine yakın üniversite öğrencisi olmasına, kentin kent merkezinde yani Aziziye’de ya da Pasinler ilçe merkezinde sıcak termal suyu çıkmasına rağmen nasıl olur da büyük olimpik havuzlar, eğlence yerleri olmaz.   
İşte bunlardan mahrum bizim kentimiz, bizim ilçemiz, bizim insanımızdır.
Eğlenmesini, sevinmesini, mutlu ve huzurlu yaşamasınız bilen  toplumlar sağlıklı toplumlardır.