Erzurum Kongresi'nin 99'uncu yıl dönümünü idrak etmenin mutluluğu içindeyiz. Hep böyle deriz mutat hale gelen, sağanak sağanak kutlama mesajlarında.
Her yıl dikkatle takip ederim bu masajları. Yeni bir fikir, yeni bir analiz gördüğümde sevinir, hemen kopyalayıp saklarım özenle.
Yüksek yerel yöneticilerin, şehirlerinin şanı şerefi olan bir mevzuda ne düşündükleri, ne söyledikleri de önemlidir çünkü ne yaptıkları kadar.
Şehir çapında neler yapılması gerektiği konusunda bizim de önerilerimiz olmuştu geçen yıllar içinde. Şimdi tekrarlayıp yormak istemem sizi, sadece ana fikrini söylemekle yetineyim: Hem 12 Mart, hem de 23 Temmuz, ulusal ölçekte muhteşem etkinliklerle kutlanması gereken bayramlardır.
Çünkü her şeyin başladığı şehrin 12 Martta kurtuluşu da, Erzurum Kongresi ile Kurucu Şehir haline gelişi de fevkalade mühim ayrıcalıklardır.
Kıyamete kadar övüneceğimiz kadar hem de.
Bu hakikati şehirliler olarak koro halinde her yıl dönümünde hepimiz cümle cihana ilan etsek emin olun ayakta alkışlanırız, kabullenmeyen olmaz, itiraz eden çıkmaz.
*
Şimdi çok sayıda devlet adamı, yazar, düşünür gibi yüksek şahsiyetin sarf ettiği yüzlerce takdir cümlesini sıralayabilirim.
Onun yerine, Sayın Cumhurbaşkanımızın kongrenin ruhunu veciz bir şekilde yansıtan bu yılki mesajından şu cümleleri birlikte tekrarlayalım istiyorum:
Erzurumda ilan edilen, manda ve himayeyi kesinlikle reddeden milli irade doğrultusunda, aziz milletimiz topyekûn bir mücadele başlatmış ve Kurtuluş Savaşının nihai hedefini ortaya koymuştur."
Erzurum'da ortaya konan azim ve kararlılık, bugün bizlere de ilham kaynağı olmakta, geleceğe yürüyüşümüzde bizlere güç katmaktadır.
*
Bir kongre düşünün ki, orada 99 yıl evvel ortaya konan irade topyekûn mücadelenin başlangıcı, Milli Mücadelenin besmelesi olmuş.
Erzurumda bir asır önce ortaya konan azim ve kararlılık, bugün Devleti idare edenlerin ilham kaynağı.
*
Bizim kültürümüzde yok, malumunuz Amerikalılar seviyor bu tabiri. Devlet kurucularına Kurucu Babalar (founding fathers) diyorlar.
Onlara göre Kurucu Babalar ülkelerinin tohumlarını atan kişiler, güçlükler içinde bir ülke tesis eden büyük adamlar.
Ülke kurma, kurtarma faaliyeti tohum atmaksa eğer, o kurucu eylemin tohumlarının atılacağı bereketli bir tarlaya ihtiyaç var.
İşte Erzurum, büyük imparatorluğumuzun devamı olan yeni devletimizin tohumunun serpildiği, ilk filizlerini verdiği mübarek tarladır, diye düşünürüm hep.
*
Erzurum Kongresi bana hep suyu arayan adamın öyküsünü hatırlatır.
Şevket Süreyya Aydemirin Suyu Arayan Adam kitabına adını veren, o kitabın hemen girişinde yer alan kısa öykücük, büyük destanları anlatmaya çok elverişli bir öykücüktür. Buyurun birlikte hatırlayalım.
«Bir adam vardı. Suyu arıyordu. Toprağı üç kulaç, beş kulaç kazdı. Suyu bulamadı. On kulaç, on beş kulaç kazdı. Gene suyu bulamadı.
Sonra yerin derinliklerinde kara kaya tabakalarına rastladı. Yeis'e düştü, gücü sona erdi ve Suyu bulmaktan ümidini kesti.
«Fakat bir ses ona:
Daha derinlere in, daha derinlere! Dedi.
Daha derinlere indi ve suyu buldu.»
*
Erzurum, kurucu kahramanların suyu aramaya başladıkları Kurucu Şehirdir.
Ve buldukları!