Dinî bayramlarımızdan kurban bayramını inşallah yarın (4 Ekim Cumartesi) idrak etmiş olacağız. Bizi bu günlere sağlıkla eriştiren Cenâb-ı Hakka hamdolsun.
Bugün sizlere öncelikle bu bayramda kesmekle yükümlü olduğumuz kurbandan bahsetmek istiyorum.
Kurban, kurban bayramı günlerinde ibadet niyetiyle belli hayvanlardan birini keserek yapılan bir ibadettir. Buna Arapçada "Udhiyye" denir.
Kurban, Allah Teâlânın ihsan buyurduğu varlığa bir teşekkürdür.
Kurban ibadeti İslâmiyetten önce de vardı. Cenâb-ı Hakkın dostu olma şerefiyle şereflenmiş bir Peygamber olan İbrahim aleyhis-selâm bir adakta bulunmuş, bir oğlu olduğu tekdirde onu Allaha kurban edeceğini adamıştı.
Şimdi konu ile ilgili olarak Kuran-ı Kerîmin açıklamalarını dinleyelim. Allah Teâlâ buyuruyor:
“(İbrahim) “Ey Rabbim, bana iyilerden (bir oğul) ihsan et dedi. Biz de kendisine yumuşak huylu bir oğul müjdeledik. Oğlu yanında koşacak çağa gelince, “Ey oğlum, ben seni rüyamda boğazladığımı görüyorum, bir düşün, ne dersin?” dedi. (İsmail) “Babacığım, sana ne emrolunuyorsa yap, inşaallah beni sabredenlerden bulacaksın.” dedi. Her ikisi de Allaha teslim oldular (Allahın emrine boyun eğdiler). İbrahim, oğlunu şakağı üzerine yatırdı. Biz de ona şöyle seslendik: “Ey İbrahim, rüyana gerçekten sadakat gösterdin, şüphesiz ki bu apaçık bir imtihandı.” dedik ve ona (İsmaile karşılık) büyük bir kurbanlık fidye verdik. Kendisine sonradan gelenler içinde iyi bir nam bıraktık. Selâm olsun İbrahime. İşte biz iyilik yapanları böyle ödüllendiririz. Çünkü O, bizim mümin kullarımızdandır.” (Saffat Suresi:100-101)
İbrahim aleyhis-selâm Allahın emrine boyun eğerek oğlunu kurban etmek üzere şakağı üzerine yatırınca Cenâb-ı Hakk İsmailin yerine bir koyun kurban etmesini emretmiştir. Bu, Allahın insanlığa büyük bir Lütfudur. Allah, insanları Hz. İbrahimin aracılığı ile insan kurban etmekten korumuş olmasaydı muhtemelen insanlar "İnsan kurban etme" gibi korkunç bir geleneğe sahip olabilirdi ve insanları bu korkunç gelenekten kimse de kurtaramazdı.
Kurban, insanın Allaha yaklaşmasına ve Onun rızasını kazanmasına vesile olan bir ibadettir. “Kurban” kelimesinde bu mana vardır. İnsan kurban kesmekle İbrahim aleyhis-selâm gibi Allaha ve Onun emirlerine bağlılığını, gerekirse Onun rızasını kazanmak için her fedakârlığa katlanacağını göstermiş olur.
Allahın hoşnutluğunu kazanmak için yapılan her şeyde esas olan iyi niyettir. Kurbanda da böyledir, iyi niyet ve ihlâs esastır. Bakınız bu konuda Kuran-ı Kerîmde şöyle buyuruluyor:
“Onların (kurbanların) ne etleri ne de kanları Allaha ulaşır. Fakat Ona sadece sizin takvanız ulaşır." (Hacc Suresi: 37)
Sevgili Peygamberimiz de bu konuda şöyle buyurmuştur: “Amellerin kıymeti ancak niyetlere göredir. Herkesin niyet ettiği ne ise eline geçecek olan ancak odur.”
Kurban, İslâmdaki sosyal yardımlaşma ve dayanışmanın bir başka örneğidir. Her gün dünyada sayısız hayvan kesilir ve bundan çoğunlukla varlıklı kimseler yararlanır. Halbuki kurban bayramında kesilen kurbanlardan daha çok yoksullar ve hayır kurumları istifade eder.
Kurban meşru bir ibadettir. Kurban bir gelenek değil, kitap ve sünnetle meşrûiyeti sabit olan bir ibadettir. Kurban da zekât gibi Hicretin ikinci yılında meşrû kılınmıştır.
Peygamberimiz bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır : "Ademoğlu kurban bayramı günü, Allah katında kurban kesmekten daha sevimli bir iş yapmamıştır. Şüphesiz o kesilen kurban kıyamet günü boynuzları ve kılları ile gelir. Hiç şüphe yok ki, kurbanın kanı yere düşmeden önce Allah katında kabul görür. Öyle ise gönüllerinizi kurban ile hoş edin."
İslâm alim ve müçtehitleri kurbanın hükmü hakkında farklı içtihatlarda bulunmuşlardır.
İmam Azam Ebû Hanifeye göre kurban vaciptir. Delili de: "Rabbin için namaz kıl ve kurban kes" (Kevser Suresi:2) ayet-i kerimesinin delâletiyle Peygamberimizin: "Kimin hali vakti yerinde olur da kurban kesmezse namazgâhımıza yaklaşmasın." Hadisindeki vaîd (korkutma) dır. Böyle bir korkutma ancak vacip olan bir ibadetin terki için yapılır. Yani İmam Azam demek istiyor ki, kurban vacip olmasaydı Peygamberimiz onu terk edene böyle bir tehditte bulunmazdı.
Şafiî, Malikî ve Hanbeliler ile Hanefilerden İmam Ebû Yusufa göre ise kurban vacip değil, sünnet-i müekkededir.
Kurban Kimlere Borçtur? Kurban, mukim olan ve sadaka-i fıtır nisabına malik olan her kadın ve erkek Müslümana vaciptir. Bu tariften şu anlaşılıyor: Müslüman olmayana, seferde bulunan Müslümana ve fakir olana kurban vacip değildir.
Hangi Hayvanlar Kurban Edilir? Kurban edilecek hayvanlar; koyun, keçi, deve, sığır ve mandadır. Bu hayvanlardan devenin 5, sığır ile mandanın 2 ve koyun ile keçinin bir yaşını doldurmuş olmaları gerekir. Ancak koyunlar altı ayı tamamladıkları halde bir yaşını doldurmuş gibi gösterişli olurlarsa bunlar da kurban edilebilir.
Bir koyun veya keçiyi ancak bir kişi kurban edebilir. Fakat sığır, manda ve deve yedi kişiye kadar ortaklaşa kurban edilebilir. Ortakların tek veya çift olmalarında bir sakınca yoktur.
Ortakların hepsi ibadet niyetiyle katılmak durumundadır. Meselâ ortaklardan biri vacip olan kurbanı, diğeri adak kurbanı bir diğeri de nafile kurbanı niyet edebilir. Çünkü hepsinin niyeti ibadettir. Fakat ortaklardan biri her hangi bir ibadet değil de et kastiyle katılmış olsa bu sahih olmaz, diğerleri de niyet etmiş oldukları kurbanı kesmiş sayılmazlar.
Hangi Ayıplar Hayvanın Kurban Olmasına Mani Olur? Bilindiği üzere kurban bir ibadettir. Bunun için kurbanlık hayvanların kusursuz olmaları esastır. Her kusur olmasa da bazı kusurlar kurbana manidir. Bu kusurlar kısaca şunlardır:
– İki veya bir gözü kör olan,
– Aşırı derecede zayıf olan,
– Kesim yerine yürüyerek gidemeyecek derecede aksak olan,
– Kulağının, kuyruğunun veya tenasül organının üçte birinden fazlası gitmiş olan,
– Dişlerinin yarıdan fazlası düşmüş olan,
– Doğuştan kulağı ve tenasül organı olmayan,
– Koyun ve keçide bir, sığırda iki memesi kurumuş olan,
– Burnu kesilmiş olan,
– Dilinin çoğu kesilmiş olan,
– Ölüm derecesinde hasta olan.
Böyle kusuru olan hayvanları kurban etmek caiz değildir. Bunun için kurbanlık satın alınırken kusurlu olup olmadığına dikkat etmek gerekir.
Kurban kesilebilecek günler, bayram namazı kılınan yerlerde namazdan sonra olmak üzere bayramın ilk üç günüdür. (Şafiîlerde dördüncü günü de olabilir.)
Arefe günü veya bayramın ilk üç gününden sonra kurban kesmek, kurban olmaz. Peygamberimiz buyuruyor: "Bu günümüzde yapacağımız ilk şey bayram namazını kılmaktır. Sonra evlerimize dönüp kurban kesmek olacaktır. Her kim böyle yaparsa sünnetimize uygun iş yapmış olur. Kim önce kurban keserse ancak ailesine bir et sunmuş olur, bu kestiği kurban olmaz."
Kurbanın Bedelini Yoksullara Vermekle Kurban Kesilmiş Olur mu? Bazı kimseler hemen her yıl kurban bayramında bu soruyu sorarlar. Hayvanı kesmeden canlı olarak veya bedelini yoksullara vermekle kurban kesilmiş olur mu? Kurbanın rüknü, kurban edilmesi caiz olan hayvanlardan birini kesmek olduğundan, hayvanı kesmeden canlı olarak veya bedelini yoksula vermekle kurban ibadeti yerine getirilmiş olmaz, bu ancak sadaka olur.
Hemen her yıl kurban bayramı günlerinde televizyon ekranlarına yansıyan görüntüler, seyredenlere büyük rahatsızlık vermektedir. Bu görüntülerin ortadan kalkması, kurbanların ehil olan kimseler tarafından kesilmesine bağlıdır. Ehil kimse bulamayanlar kurbanlarını mezbahalarda kestirmelidirler.
Kurban Nasıl Kesilir? Hayvan incitilmeden kesilecek yere götürülür. Kıbleye karşı sol tarafları üzerine yavaşça yatırılır. Kolaylık olması için üç ayağı bağlanır. Sonra kesecek olan:
"Allahu ekber, Allahu ekber, lâilâhe illallahu vallahu ekber, Allahu ekber ve lillahil hamd. Bismillâhi Allahu ekber" der, ara vermeden büyük ve keskin bir bıçakla keser.
Sadece "Bismillâhi Allahu ekber" diye kesse de olur.
Usulüne göre bir kesim yapmış olmak için, hayvanın yemek ve nefes boruları ile iki şah damarının kesilmesi gerekir.
Kurban Etinin Taksimi: Deve ve sığır gibi hayvanlar ortaklaşa kurban edildiğinde etleri ortaklar arasında tahmini olarak değil, tartılarak taksim edilir. Ancak bir ailenin fertleri için kurban edilen hayvanın etini taksim etmek gerekmez. Bunun gibi ortaklaşa kurban kesenler kurban etini tamamen yoksullara veya bir hayır kurumuna verecek olurlarsa yine kurban etini taksim etmeleri gerekmez.
Kurban etinin hepsini yoksullara sadaka olarak dağıtmak veya kendisi ve çoluk çocuğu için alıkoymak caiz ise de, en uygun olanı, kurban etini üçe taksim edip, birini kurban kesmeyen yoksullara sadaka olarak dağıtmak, bir bölümünü de akraba, tanıdık ve komşulara ikram etmek, birini de kendi çoluk çocuğu ile yemektir.
Kurban etinden Müslüman olmayan komşulara da vermek caizdir.
Şayet kurban kesen kimsenin çoluk çocuğu kalabalık ve hali vakti de çok iyi değilse bu takdirde kurban etini sadaka ve hediye olarak dağıtmayıp, tamamını çoluk çocuğu için alıkoyması da mümkündür. Çünkü kan akıtmakla kurban vecibesi yerine getirilmiştir.
Ramazan bayramı namazı gibi Kurban bayramı namazı da vaciptir ve Cuma namazının şartlarına tabidir. Yani Cuma namazını kılmakla yükümlü olanlar, bayram namazını kılmakla da yükümlüdür. Ancak Cuma namazı farz, bayram namazı ise vaciptir.
Bayram namazı, güneş doğduktan ve kerahat vakti çıktıktan sonra kılınır. Bayram namazı Cuma namazı gibi ancak cemaatle kılınır. İki rekâttır.
Bayram Namazı Şöyle kılınır: Önce "Niyet ettim Allah rızası için Kurban bayramı namazını kılmaya, uydum imama. Diye niyet edilir. Bundan sonra tekbir alınır. Birinci rekâtta "Sübhaneke" okunur. Sonra imam tarafından açıktan, cemaat tarafından da gizlice üç defa "Allahu ekber" diye tekbir alınır. İlk iki tekbirde eller yukarı kaldırılır, sonra yanlara salıverilir. Üçüncü tekbirin peşinden eller yanlara salıverilmeyip bağlanır. İmam Fatiha ve sûre okur, cemaat dinler. Sonra diğer namazlarda olduğu gibi rükû ve secde yapılır. İkinci rekâta kalkıldığında imam önce Fâtiha ve sûre okur. Sonra birinci rekatta olduğu gibi üç defa tekbir alınır. Her üç tekbirde de eller yukarı kaldırılıp yanlara salıverilir. Dördüncü tekbir ile rukûa gidilir ve secdeler yapılarak oturulur, tahiyyât ve salli barik okunur, sonra selâm verilir. Sonra da hutbe okunur.
Teşrik tekbirleri : Arefe günü sabah namazında başlayıp bayramın dördüncü günü ikindi namazı dahil farz namazlardan sonra 23 vakit "Allahu ekber, Allahu ekber, lâilâhe illallahu vallahu ekber, Allahu ekber ve lillahil hamd.” Demek vaciptir.
Bayram günleri sevinç günleridir. Bu günlerde sevinçli ve güler yüzlü görünmek tavsiye edilmiştir.
Bayramın toplum hayatımızda üstün yeri ve değeri vardır. Bayram günleri toplum şuuru bütünleşir. Toplum fertleri birbirleriyle sevişip kaynaşır. Hayatın bitmek tükenmek bilmeyen sıkıntıları içinde bunalan, bitkin ve yorgun hale gelen insanları bayramlar dinçleştirir ve çalışma azimlerini artırır.
Bu günlerde akraba ve komşularımızla olan ilişkilerimiz kuvvetlenir, birlik ve kardeşliğimiz güçlenir. Bayram sabahı camilerimizi dolduran kalabalıkların hep birlikte ve içtenlikle yüce Allaha yönelmeleri, Ondan af ve bağış dilemeleri ayrı bir önem taşır. Çünkü böyle bir amaçla bir araya gelen, aynı iman ve heyecanı taşıyan toplulukları yüce Allahın rahmeti kuşatır ve onları affeder.
Bu günlerde annemizin- babamızın ellerini öpüp hayır dualarını almalıyız. Dinimizde Allaha ibadetten sonra anne ve babaya saygı ve iyilik emredilmiş, onlara karşı "öf" demek dahi yasaklanmıştır.
Akraba ve komşularla tebrikleşerek, karşılıklı sevgi ve saygı duyguları aktarılmalı, karşılaştığımız herkesle selâmlaşarak tebrikleşmeliyiz.
Tanıdıklarımızı ziyaret ederek hatırlarını almalıyız. Hastahanelerde ve evlerde yatan hastaları ziyaret edip, şifa dileklerimizi sunmalıyız.
Yetimleri ve kimsesiz çocuklarla ilgilenip onları okşamalı ve onlara ana ve baba gibi davranmalıyız.
Çevremizdeki yoksullara ve bakıma muhtaç çocuklara yardım ellerimizi uzatmalı, onların da bayram sevinci yaşamalarını sağlamalıyız.
Bizden hayır dua bekleyen ölülerimizin mezarlarına giderek onlara dua etmeli, ruhları için hayır ve hasenatta bulunmalıyız.
Tanıdıklarımızdan dargın olanları barıştırmaya çalışmalı ve aralarını bulmalıyız.
Her zaman olduğu gibi bayram günlerinde de İslam’ın emrettiği şekilde çevremizdeki insanlara iyi davranmalı, incitici ve zarar verici davranışlardan sakınmalıyız.
Bütün bunlar, toplumu oluşturan fertleri birbirleriyle kaynaştırarak millî birliğin sağlanmasında ve toplumu rahatsız eden ayrılık ve düşmanlıkların yok olmasında etkili olur.
Bu vesileyle hepinizin kurban bayramını tebrik ediyor, daha nice bayramlara sağlıkla, huzurla erişmemizi Cenâb-ı Haktan diliyorum.
Mübarek Kurban Bayramının ülkemize, İslâm âlemine ve bütün insanlığa iyilik ve hayırlar getirmesini, huzur ve barış getirmesini diliyorum.