Haber Girişi : 11 Eylül 2014 21:54

Koş Ali Bey koş...

Koş Ali Bey koş...

Rahmetli Nihat Kitapçı belediye başkanlığı döneminde, şayet o Morkov binasını bir gecede yıkmamış olsaydı, bugün hala hiç birimiz şu muhteşem Yakutiye Medresesi’ni bu haliyle göremiyor olacaktık.

Nihat Kitapçı yıktı, Necati Güllülü de çevre düzenlemesini yaptı. Ancak kabul edelim ki bugünkü hali tamamen Yakutiye Belediye Başkanı Ali Korkut’un eseridir.

O Ali Korkut ki, statükonun saçma sapan presine ve kimi aklı evvellerin itirazına rağmen, büyük bir cesaret göstererek şimdiki Yakutiye Kent Meydanı’nı açmayı başardı.

Kötü mü yapmış?

Bu şehrin varsa yoksa işte bir tane kent meydanı var; o da Ali Bey’in eseri...

Eskiler şöyle derdi:

Sinesinde mangal gibi yüreği olmayan adamdan şehremini olmaz...

Bu sözün altını doldurmak gerekirse şunları sıralamalıyız:

Zalim değil, adil olacak...

Korkak değil, cesur olacak...

Kendi aklına tapmak yerine, ortak akıla hürmet edecek...

Bilime ve uzmanlığa saygı gösterecek...

"Ben yaptım oldu" demek yerine, halkın talep ve beklentilerine öncelik verecek...

Hukuka saygı gösterip, demokrasinin ilkelerine yürekten inanacak...

"Bu makamlar geçicidir, önemli olan Hakk’ın rızasını kazanıp halkın sevgisine layık olmaktır" diyecek...

"Yahu be adam, sen bu tarifinle Hz. Ömer’i anlatıyorsun; nereden bulacağız biz bu devirde Hz. Ömer’i?" diye itiraz edenlere diyorum ki...

Evet; Müslüman bir yöneticinin rol modeli Hz. Ömer’dir.

Çünkü; Hz.Ömer, bu ölçünün nirvanasıdır.

Hadi bu ölçü için, "Kafdağı" diyelim. Hatta bu ölçüyü bugüne tatbik etmenin "çok güç olduğu" tezini de kabul edelim. Lakin hiç olmazsa diyelim ki, "Müslüman bir yönetici bu uğurda mücadele etmek zorundadır."

Adı boşuna "deli"ye çıkmadı...

Hakk’ın hatırı karşısında babasının hatırını bile ayaklarının altına alabildi...

O yüzden o meydanı ve Üç Kümbetleri açmayı başardı.

Şimdi de, Yakutiye Kent Meydanı’na bakan Boyahane mevkiini temizlemek için kolları sıvadı.

Orada saklı bir tarih var...

Etrafındaki çıkıntılar temizlendikten sonra, tarihi Boyahane Camii ve Hamamı’nı herkes çıplak gözle görebilecek...

Ali Korkut, "yapacağım" diyorsa yapar...

Ama bu arada unutmayalım ki, Ali Korkut’un arkasında da O’na desteğini esirgemeyen Mehmet Sekmen var. Dün Ali Korkut, o destek olmadan bu çapta işlere imza atmış bir başkandır. Bugün büyükşehir belediye başkanının desteğini arkasına alarak yola çıktıysa artık gerisini hayal edin...

Erzurum’un imar açısından ıslahı öyle akşamdan sabaha olacak kadar kolay bi şey değil. Zira, çekirdek Erzurum adeta bir virahane...

Tarihten kopmadan ama eskinin mezarlığına da gömülmeden, yeni bir çekirdek Erzurum vücuda getirmek istiyorsak...

Rahat olun, emanet doğru ellerdedir.

O isim, Ali Korkut’tur...

Çünkü; arkasında Mehmet Sekmen var...

Boyahane Camii ve hamamının ortaya çıkarılacak olması, bu şehre yapılacak en çaplı hizmetlerden biridir.

Nasıl ki düne kadar, Üç Kümbetler etrafı gecekondularla sarılmış saklı bir mücevherdiyse ve o mücevheri Ali Korkut ortaya çıkardıysa, şimdi de aynısı Boyahane’de olacaktır.

Yeter mi?

Yetmez elbet...

Daha Murat Paşa ve İbrahim Paşa da var...

Hatta Gürcükapı da sabırsızlıkla bekliyor...

Yeni bir şehir vücuda getirmek için olmazsa olmaz üç şey lazım:

1- Yürekli ve vicdanlı bir belediye başkanı...

2- İmardan ve estetikten anlayan bir irade...

3- Kimseyi mağdur etmeden herkesin hakkını ödeyebilecek bir mali yapı...

Erzurum’da artık bu üçü de mevcut.

Kaptan köşkünde Mehmet Sekmen, dümende Ali Korkut...

Şayet ortada bir art niyet ve şeytani bir plan yoksa, görün bakın bu şehir üç-beş yıl içinde hakiki anlamda bir şehir olmaya başlayacak.

Hz. Ömer olmak zor, ama o uğurda koşmak bizlerin elinde...

Sizi bilmem ama ben; Ali Korkut, "yapacağım" diyorsa inanıyorum. Çünkü geride kalan beş yıl, bu adamanın yalan söylemediğini anlatıyor.

Düşünün ki Erzincankapı’da Muratpaşa’nın, Gürcükapı’da da İbrahim Paşa camilerinin etrafı açılmış, çevresi park olarak düzenlenmiş...

Allah aşkınıza fena mı olur?

Hele bir de Alipaşa ve Ayazpaşa da aynı kapsama alınsa tadına doyum olmaz...

Haydi Ali Başkan...

Şair, büyük Üstat ne demişti:

Tohum saç, bitmezse toprak utansın!

Hedefe varmayan mızrak utansın!

 

Hey gidi küheylan, koşmana bak sen!

Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!

 

Eski çınar şimdi noel ağacı;

Dallarda iğreti yaprak utansın!

 

Ustada kalırsa bu öksüz yapı,

Onu sürdürmeyen çırak utansın!

 

Ölümden ilerde varış dediğin,

Geride ne varsa bırak utansın!

 

Ey binbir tanede solmayan tek renk;

Bayraklaşamıyorsan bayrak utansın! şiirinden ne anlam çıkarırsınız?

Unutma Ali Başkan sakın unutma; kimileri kar’ın yüzüne kimileri de tarihe not düşer.

Biri güneş vurur vurmaz erir, öteki asırlar sonra da unutulmaz.

Sen asırlar sonrasına mektup yazıyorsun; böyle devam et...

Unutma ki, herkes herşeyi unutabilir ama tarih asla unutmaz.

Bak bugün rahmetli Nihat Kitapçıyı, Allah sağlıklı ömürler versin Necati Güllülü’yü, Mehmet Ali Ünal’ı, Ersan Gemalmaz’ı unutmuyoruz...

 

Daha öncesi yok mu dersen; işte orada dur. Çünkü ona da bu sütunun hacmi yetmez.

Ali Başkan unutma ki, devrimi yiğit adamlar, dedikoduyu da korkaklar yapar...

Sen tercihini devrimden yana yapan biri olarak devam et; bu halk arkanda...

 

Nasılsa önünde arkanda bir de Mehmet Sekmen gibi bir usta var...