Bakmayın sosyal medya çukuruna yuvalanmış bazı alçakların birkaç densiz paylaşımına. Diğerlerinde olduğu gibi İzmir depreminde de milletimiz örnek bir dayanışma sergiledi.
Devletimiz çok kısa bir sürede hızır gibi yetişti İzmir'imize. Sayın Cumhurbaşkanımızdan bakanlara, bürokratlara kadar herkes felâket alanına koştu.
Kurtarma ekipleri, ilgili bakanlık ve kuruluşlar insanüstü bir gayretle çalıştılar, taşın toprağın altında soluksuz kalan canları hayatla buluşturdular. Allah hepsinden razı olsun.
İzmir'deki can kayıplarımızda da önceki depremlerde olduğu gibi ağır ihmal emareleri var. Hemen bitişiktekiler dimdik ayaktayken bazı apartmanlar neden yerle bir oldu? Sebebini herkes biliyor. Nitekim nice cana mezar olan iki apartmana çürük raporu verilmiş daha önce. Raporlar dosyada, manzara ortada.
Depremin değil, çürük binanın öldürdüğünü bilmesine biliyoruz da gereğini yapıyor muyuz, ne gezer! Tıpkı pandemide maskeye, mesafeye boşverip bile bile hayatımıza kast ettiğimiz gibi depremin enkaz altına açılan kapısını da gaflet içinde biz çalıyoruz. Bazı müteahhitler, yapsatçılar üç kuruşluk kirli dünya serveti için çürük yapılar inşa etmekten vazgeçmiyor, bizler de dikkatsiz davranıp sakat konutlar satın almaktan imtina etmiyoruz. Hem kendi canımıza hem günahsız çoluk çocuğumuza yazık oluyor.
Erzurum da diğer illerimiz gibi yatay ve dikey şekilde hızla büyüyor. Müthiş bir konut üretimi patlaması var. Allah için işinin erbabı müteahhitler, firmalar muhteşem ve muhkem evler, villalar yapıp satıyorlar. Diyelim konut ihtiyacımız ve paramız var. Veya ihtiyacımız var da gelirimiz sınırlı. İmkânlarımızı seferber edip peşinimizi tedarik ediyoruz, bankanın kapısına dayanıyoruz. Emeğimizi, geleceğimizi ipotek edip muradımıza eriyoruz. Çok güzel, hayırlı olsun. "Ahrette iman, dünyada mekân" buyurmuş atalar. İkisinin birarada bulunması ne büyük saadet.
Kamunun, özellikle belediyelerin konut üretimi ve kentsel dönüşüm projelerindeki görev ve sorumluluklarının altını önemle çizelim. Uzmanlık isteyen bu mühim meselede kalem oynatmayı erbabına bırakıp, müsaadenizle vatandaşın konut satın alırken dikkat etmesi gereken hususlar üzerinde bir iki kelam edelim.
Geçen gün bir mühendis arkadaşımın aktardığı şu bilgi ilgimi çekti. Bizde birkaç saate bitirilen konut alışverişi işlemleri bazı ülkelerde birkaç aya ancak tamamlanabiliyormuş.
Mesela İngiltere'de bu süre yaklaşık iki ayı buluyormuş. Kişi belediyeden
konut ile ilgili her türlü risk raporu alıp ibraz etmekle yükümlüymüş.
Konutun zemin durumu, inşaat kalitesi, imara uygunluğu, sel basma, deprem benzeri durumlarla ilgili raporlar isteniyormuş kişiden.
Genelde kredi kullanarak aldıkları için, bankalar da çok ince eleyip sık dokuyormuş kredi talebini karşılamadan önce. Hoş bizde de bankalar ön inceleme yapıyorlar. Bilinçli tüketiciler bir servet ödedikleri konutlar hakkında bilgi sahibi olmaya çalışıyorlar. Çok hızlı şekilde tamamlanan bu işlemler kâfi ise mesele yok.
Belediyelerin konut üretimi aşamalarında daha ciddi ve kapsamlı denetimler yapmaları gerektiğine vurgu yapan mühendis dostumun konut alıcılarına da bazı tavsiyeleri oldu. Elçiye zeval olmaz deyip aktarayım.
Öz imkân ve birikimleriyle konut edinmek isteyenlerin depremlerin acı sonuçlarından ders çıkarmaları gerekiyor. Daha titiz ve dikkatli davranarak kötü konut üretenlerin mallarının ellerinde kalmasını sağlayabiliriz.
Herhangi bir konuta müşteri olan vatandaşın müteahhidin daha önce yaptığı işlere şöyle bir bakmasında yarar var. Bu birinci basamak. Sonra işin evrak tarafına yönelmek lazım.
Her binanın bir nevi teknik kimlik kartı mevcut, bunu sorgulamak hiç de zor değil. Zemin etüdü, yönetmeliğe uygun mudur? İmar, iskân durumlarında sıkıntı var mıdır? Yapı denetimi usulüne uygun yapılmış mıdır? Müteahhidin "çimento, demir, ticaret ahlakı vesair" sicili nicedir? Peki, biz binanın makyajından, şeklinden şemayilinden gözümüzü alıp bunlara bakıyor muyuz?
Bir konutu satın aldığımızda ya gerçekten konut alıyoruzdur, yahut süslü, manzaralı, pahalı bir tabutluk.
Depreme karşı Erzurum'da neler yapılması gerektiği üzerinde epey yazılar yazmış bir dostunuz olarak bu sefer çoğunuzun düşündüğü, dile getirdiği 'Konutta müşteri denetimi' hususuna dikkat çekmek istedim.
Lütfen 'ölmeden mezara girmemek' için tedbirde kusur etmeyelim, takdiri Mevlâ'ya bırakalım.