Bilgi kirliliği kavramı; bilişim çağı olarak nitelendirdiğimiz 21. yüzyılda, gerek küresel gerek de bölgesel çaptaki en ciddi problemlerden biridir. Yazılı basın yayının yanında gelişen sözlü ve görsel iletişim araçlarının insan yaşamına birçok fayda sağladığı su götürmez bir gerçektir. Ancak başta facebook, twitter, çeşitli forumlar gibi sosyal medyayı oluşturan araçların, kitlelerin duygu ve düşünce dünyalarında belirsizliklere neden olarak insanların güven duygusunu zedelediği de göz ardı edilmemelidir.
Diğer bir deyişle, her gün değişen bilgilerle kırılgan hale gelen zihinlerin muhakeme mekanizmalarının zayıfladığı görülebilir. Bugünkü kadar hızlı ve çeşitli bilgi yayma araçları olmasa da her çağda bildiklerini paylaşmak yahut bilgi ile insanları etkilemek; kitleleri manipüle aracı olarak kullanıldığından, bilgi kirliliğinin insanlık tarihi ile denk bir geçmişe sahip olduğu söylenebilir.
Kuşkusuz ki bir insan hakkı olan doğru haber-bilgi almanın önüne konulan her engel, çıkarılan her yanlış haber hak ihlali niteliğindedir. Lakin kirli bilginin yayıldığı zaman ve konjonktür söz konusu kirliliğin yarattığı etkinin, hasarın boyutları ile doğrudan ilintili olacaktır.
Seçim dönemleri gibi ülkelerin siyasi, sosyal ve ekonomik olarak viraja girdikleri dönemler, kirli bilgilerin çoğaldığı ve sapla samanın karıştığı dönemler olarak yakın tarih çizgisinde yerini alır. Türkiyenin de sosyal medya kullanımında nüfusunun büyük çoğunluğunun aktif katılımıyla ilk onda yer aldığı düşünüldüğünde; sanal ortamda dolaşan bilgilerin, Türk toplumu üzerinde büyük bir etkisi olduğu ileri sürülebilir.
Nitekim, bu bilgi kirliliği, hükümet sisteminin değişeceği ve seçilecek cumhurbaşkanını yürütmenin yetkileriyle donanacağı bir seçim sürecinden geçen Türkiyede seçmenin iradesinin sağlıklı bir biçimde oluşabilmesinin önünde bir engeldir. Yalnızca cumhurbaşkanı adaylarının değil, milletvekili aday adaylarının, parti başkanlarının, meclis üyelerinin hakkında çıkan aslı olmayan haberler; şahsiyete yönelik aşağılamalar, hakaretler içerdiğinden kişilik haklarının ihlali olmasının yanında, siyasi ahlakın ve politik kültürün de zarar görmesine neden olmaktadır.
Kimi zaman bir kişiyi hedef alan karalama çalışmaları, kimi zaman gerçeği yansıtmayan istatistikler ile insanlarda çeşitli konular hakkında yanlış intiba oluşturma çabası; bu süreçte sıkça rastlanan kirli bilgi örneklerindendir. Ancak bu yanlış bilgi yığınlarının uzun vadede adeta gözün gözü göremediği dumanlı bir hava yaratarak kitleleri umutsuzluğa, kaosa sürüklemesi de olasıdır. Bu nedenle başta basın yayın kuruluşları olmak üzere kitlelere hitap eden kişilerin ve kurumların yayınladıkları bilgilerin doğru olduğundan emin olmaları ahlaki ve hukuki bir sorumluluktur.
Öte yandan bizlerin de twitter, facebook aracılığıyla maruz kaldığımız bilgilerin de bizler gibi beşerler tarafından iletildiğini unutmadan bilgilere şüpheyle yaklaşmamız çağın gerektirdiği bir reflekstir. Nihai olarak, muhalifi olduğumuz bir kişiye, bir görüşe ilişkin düşünce dünyamıza aldığımız bilgilerin ne kadar da haklı olduğumuzu bize hatırlatarak kibrimizi kaşımasına izin vermeyerek doğruluğunu sorgulamamız, hakkaniyet süzgecinden geçirmemiz adil seçimler için gerekli olduğu kadar toplum olarak ruh ve düşünce sağlığımız için de önemlidir.