İmanları var mı yok mu bilemem; ama kesin olan şu ki, o küçük adamların sinelerinde öyle büyük bir kin ve nefret var ki, artık
cüsseleri o devasa kin ve nefreti taşımaz olmuş...
Aylardan beri yazıp duruyoruz. Diyoruz ki, Türkiye düşmanları için hiç bir mukaddesin kıymeti yoktur. Onlar için tek öncelik: Tayyip Erdoğan...
Bugüne kadar onlarca yüzlerce kez yazıp durdular. "Türkiye yanarsa yansın, yeter ki Tayyip gitsin"
Ankara'da yüzü aşkın insanımızın
hunharca katledilmesinden sonra da aynı nakaratı tekrarladılar:
"Artık defol git"
Bu öyle bir cephe ki, normal şartlarda bir araya gelmeleri imkansız adamlar aynı safta buluştu! İçlerinde güya dindar olanlar da var, ateist olanlar da... Müşterek yanları: Tayyip düşmanlığı...
Ankara Gar'ını kana bulayıp yüzün
üzerinde insanımızı aramızdan çekip alan o hain saldırı bile bu müzmin
müştekilerin kalplerinde en küçük bir yumuşamaya yol açmadı.
İlla da kaos diyorlar, illa da kan ve gözyaşı aksın diyorlar.
Farkında değiller ki, üzerinde
yaşadıkları ve bizim adına vatan dediğimiz bu toprak
parçası onların da
ayaklarının altından
kayıp gitmekte...
Mesele ne Tayyip, ne de AK Parti...
Türkiye belki de Cumhuriyet tarihi boyunca emsaline rastlanmamış bir büyük saldırı karşısında...
Ya bu coğrafya bize vatan olmaya devam edecek ya da öz yurdundan sürgün edilmiş birer muhacir olacağız...
İşte Irak, işte Suriye...
Bundan beş on yıl önce bu ülkenin insanlarına deseydiniz ki, kendi öz yurdunuzdan kaçıp gitmek zorunda kalacaksınız, acaba kaçı size inanırdı yahut da kaçından tepki görürdünüz?
Bugün aynı şeyler bizim ülkemiz için geçerli...
Ne yazık ki, kini aklının önüne geçmiş çıldırmış adamlar yüzünden Türkiye, bugün tarihinin en büyük ihanetlerinden birine tanık oluyor.
Ankara'da patlatılan o bombaların bir grup insana yönelik değil de bütün bir millete olduğunu hala anlamakta zorluk çeken zevat var.
İngiliz gazeteleri dün ağızlarından salya akarcasına içine düştükleri şehvet çukurundan bağırıp duruyorlardı:
"Türkiye iç savaşa doğru gidiyor!"
Bu çığlık ve nara bizim medyada öyle geniş yer buldu ki, ne Ankara Garı'nda vücutları parçalanmış barış gönüllüleri itiraz edebildi, ne de sağduyu sahipleri...
"Başka Türkiye yok"
Hakikaten durum tam da böyledir.
Yani, istesek de gideceğimiz başka bir ülke yok...
Bizi arkamızdan vuruyorlar, bizi kalbimizden hançerliyorlar.
Çünkü adamlar tetikçi, işbirlikçi ve suç taşeronu...
Onlar için tek öncelik: Ayakları üzerinde duramayıp dize çökmüş bir Türkiye'dir.
Bu gerçeği artık herkes görsün. Kime oy verirse versin ama ülkemizin başına örülmek istenen bu oyunları da bilsin.
Başta kendimiz olmak üzere herkesi eleştirelim, sorgulayalım, hesap soralım.
Eyvallah...
Lakin bunu yaparken dikkat edelim de kinimiz ve nefretimiz aklımızın, izanımızın ve de en önemlisi imanımızın önüne geçmesin.
Çünkü imanı ve vicdanı olmayan bir toplum, her türlü felaketin merkezidir. Orada artık adalet de hukuk da, insanlık da olmaz...
Ankara Garı'nda onlarca insanı mezara gönderen o meşum irade, o eylemle beraber aynı zamanda insanlığın ortak değerlerini de yıkmak istemiştir.
Bu gerçeği görelim yeter, nasılsa gerisini
getiririz.