Yumurta mı tavuktan çıkar, tavuk mu yumurtadan?
Bunca zaman cevap bulunamadı diye nasılsa bu sorudan dolayı kıyamet kopmadı.Bu sebeple...
Şimdilik bu soruyu unutalım.
En iyisi mi gelin şu soruya cevap arayalım:
Şiddetperest bir toplum olduğumuz için mi Meclisimiz de yumruklu kavga hiç eksik olmuyor, yoksa Meclis bu haliyle kötü örnek oluşturduğu için mi şiddetperest bir toplum olduk?
Cevaplarınızı şimdiden duyar gibiyim. Bir kısmınız Meclisin bu haliyle, kötü örnek oluşturduğunu bu nedenle toplumun, şiddet konusunda Meclisi örnek aldığı şeklinde düşünüyorsunuz. Haliyle bir kısmınız da Meclisi oluşturan insanların bu toplumdan çıktığını dolaysıyla da Meclisteki bu şiddetin, aslında toplumun bir yansıması olduğu görüşünü savunuyorsunuz.
Yani ne Meclis toplumdan daha masum, ne de toplum Meclisten daha suçlu...
Hani zina yaptığı için bir kadını taşlamak isteyenler, Hz.İsanın yanına gelip kadının taşlanarak öldürülmesi gerektiğini söylemişlerdi de Hz.İsa da onlara, "günahsız olanınız ilk taşı atsın ona" demişti.
Ve kimse yerden taş alıp da o kadına atamamıştı.
Çünkü kimse kimseden daha az günahsız değildi.
Dün Meclisteki yumruklu ve bi o kadar da kanlı kavganın fotoğraflarına bakarken aynı şeyi düşündüm:
Meclis mi bizi bu hale getirdi biz mi Meclisi?
Kesin olan şu ki; artık iliklerimize kadar şiddet illetinin müptelasıyız.
Uyuşturucu ve alkol bunun yanında solda sıfır kalır.
Gündelik hayatımız çepeçevre şiddet tapınaklarıyla kuşatılmış.
Başınızı hangi yana çevirseniz şiddet ayinleri...
Nasıl ki kalkınmışlık da geri kalmışlık da bir bütün ise, şiddet de aynı...
Toplumun bir kesimi çok çok medeni, diğer kesimleri çok barbar diyemeyiz.
Medeniyet eğitimse -ki öyledir- üniversitelerimizin hali ortada...
Medeniyet kentleşmekse-ki büyük oranda öyledir-şehirlerimizin hali ortada...
Medeniyet refah düzeyi ile alakalı bir standartsa eğer en zengin olanlarımız bile tavuk boğazlar gibi adam kesmiyor mu?
Dolayısıyla...
Gündelik hayatımıza bu denli sirayet eden şiddetin, sokakta olması ile Mecliste olması arasında çok da büyük bir fark olmamalı...
Çünkü sonunda her iki yerde de ana unsur insan...
Birinde sokakta, ötekinde ceylan derili koltuklarıyla ünlü Mecliste...
Değil mi ki insan aynı insan ve değil mi ki vurmaya kırmaya azmetmiş; şu halde nerede olduğunun hiç bir önemi yok...
Meclis de olur, üniversite anfisi de..
Sokak da olur, stadyum da...
Ev de olur, kışla da...
Dün saatlerce bu kanlı yumruklu Meclis haberlerini takip edip durdum.
Yayın organları, "nasıl olur Meclis bu hallere düşer" diye sormak yerine, ya ilk yumruğu kim attığını merak ediyordu yahut da hangi partinin ötekine göre daha cevval olduğu bahsine tutuşmuştu!
Bu da gösteriyordu ki şiddet, bizi adam akıllı esir almış.
Mecliste yumruk, sokakta cinayet...
Haydi bakalım ilk taşı günahsız olanımız atsın...
Başlar önde dudaklar sıkı sıkıya kapalı...
Çünkü şiddet konusunda birimiz ötekimizden daha masum değiliz
Bakınız vaktiyle Sezen Aksu o meşhur şarkısında tam da bugün ihtiyaç duyduğumuz o şeyi nasıl özetlemiş.
Haksız mı "masum değiliz hiç birimiz" demekle....
Kan ter içinde uykularından uyanıyorsan eğer
Her gece
Yalnızlık sevgili gibi boylu boyunca uzanıyorsa
Koynuna
Olur olmaz yere ıslanıyorsa kirpiklerin artık
Her şeye
Anneni daha sık anımsıyorsan hatta anlıyorsan
Kalbini bir mektup gibi buruşturulup fırlatılmış
Kendini kimsesiz ve erken unutulmuş hissediyorsan
İçindeki çocuğa sarıl, sana insanı anlatır
Eller günahkâr
Diller günahkâr
Bir çağ yangını bu bütün
Dünya günahkâr
Masum değiliz hiç birimiz