Haber Girişi : 26 Ekim 2015 09:38

Keşke Bir Köşe Yazarı Olabilseydim!

Keşke Bir Köşe Yazarı Olabilseydim!
Samimi bir ortamdı. Ki, samimiyet ortamdan değil, o ortamın oluşmasını sağlayan Sayın Bakan Recep AKDAĞ'dan kaynaklanıyordu.
Anlatacağım olay dört yıl evveldi. Altı veya yedi kişiydik. Esprili, sıcak, babacan daha önemlisi samimi haliyle Sayın AKDAĞ hoş bir ortamın doğmasına vesile olmuş, tatlı tatlı sohbet ediyorduk.
Elbet "havadan sudan konular"! Yani hava kadar kıymetli su kadar aziz konulardı.
Sohbetimizin bir yerinde Sayın Bakandan şöyle bir ricada bulunmuştum;
"Benim inancım o ki Sayın Bakanım, bir memleketi her ne kadar iktidar partisi yönetiyor görünse de, gerçekte itici güç muhalefettir. Bu itici güç bazı noktalarda onu lokomotif olma durumuna da getirir. Memleketimizin onca problemi varken, ben hepsinin önünde yıllardır (belki de hiç) Türkiye'de yetkin bir muhalefetin olmamasını görüyorum. Zaten etkili ve yapıcı bir muhalefet olsaydı, şimdi bu konuştuğumuz problemlerin birçoğu olmayacaktı.
Oldu ya, bir gün siz de muhalefete düşerseniz; Allah Billah aşkına, iktidarın yaptığı iyi şeylere " helal olsun, evet memleket için hayırlı bir iş" deyin ki, başka bir işe de kötü veya yanlış yapıyorsunuz dediğinizde, vatandaş eğriyle doğruyu? Kime inanıp kime inanmayacağını ve memlekette nelerin olup bittiğini bilsin. Hatta böyle bir dururum iktidarla muhalefetin güzel ve doğruda birlik olabileceği hissiyatı yaratacağından, hangi görüşten olursa olsun, "Vatan gibi ortak bir payda için" ahalide de bir milli şuur, bir milli birlik olgusu oluşturacak" demiştim. Sonra sohbetimiz uzayıp başka konulara kaymıştı.
Elbet bu bir zincir halkası gibi, muhalefetin muhalefeti ise" basın" olmalı.
Diğer dünya ülkelerinde de hal böyle mi? Bilmiyorum(!) Yani siyasetin politikalar üreten bir makam olması gerekirken, bir geçim kapısı veya kaliteli(!) bir kişiliğin tescil makamı görülmesinden olsa gerek, siyasete ve siyasilere güven "hak ile yeksan"
Ya görsel ve yazılı basın çok mu farklı durumda?
Siyaset politika üretme makamı iken, aydın kesim diye tanımlanan köşe yazarları ise kimsenin göremediğini göstermek, görmek istemediklerini göstermek ve problemlere fikir bazında yeni pencere ve siyasilere memleketi daha ileriye taşıyacak ufuklar açmak makamıdır. Gerçekten böyle mi?
Kimdir TV kanallarını yönetenler? Kimdir kaptığı köşeyi köşe dönmek amacıyla kullananlar?
Şahsi ihtirasların, milli değerlerin çok önüne geçtiği, herkesin "ya bu taraf ya bir taraf" olma durumunda kaldığı, at izinin it izine karıştığı günleri yaşadığımız ortamda bir tarafa daha şirin görünme adına, diğer tarafı yerle bir eden; genel profili netleştirmek yerine, şeytani zekasıyla olabildiğine bulanıklaştırmayı yetenek sananların memleketi nasıl çıkmazlara soktuğunu kim kalkıp haykıracak?  
Çıkmayacak mı cesur bir yürek?
Allah adına, hak hukuk vicdan adına, insanlık adına yazacak konuşacak sağlam bir el, sağlam bir kalem olmayacak mı bu memlekette?
Her gün yangına birer çalı gibi düşen canların kırılmasını kaleminin kırılmasından daha mühim görecek bir göz, görmeyecek mi bu yazıyı?
Doğrunun, güzelin, huzurun, barışın, kardeşliğin dini dili ırkı milliyeti sağı solu akı karası olmaz diyecek bir cesur kalem, çıkmayacak mı?

Ah! Keşke ben de bir köşe yazarı olabilseydim de yazsaydım! 
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.