Toplumun hızla değiştiği günümüzde artık bayan erkek herkes koşuşturma halinde, eğitim kalitesi gittikçe artmakta, teknolojideki gelişmelere her yeni gün bir yenisi daha eklenmekte bu durum karşısında kadının konumu nedir acaba? Bu tür sorular karşısında toplumda kadının çalışma arzusunun bu denli çok olmasının sebeplerini araştırıyorum ve karşıma daha farklı sonuçlar çıkıyor.
v Acaba bir bayan okurken(okul-fakülte gibi) sadece meslek sahibi olup toplumda belli bir statüye sahip olmak mı istiyor?
v Yoksa kendini yeterli hissetmediğini düşünüp daha çok bilgi edinmeye mi çalışıyor?
İki sorunun cevabı da “EVET” yani ”HEPSİ”..
Meslek sahibi olmak mı ister?
”EVET” çünkü yaşantılarımızın gittikçe lükse dayalı olması, sosyal yaşantının kalite düzeyinin artması, ihtiyaçlar, beklentiler, toplumda kabul görme gibi düşüncelerle kadının meslek sahibi olmak isterken amacının sebepleri artmaktadır
Şu an itibariyle bilgi çağındayız ve bilginin üstün olmasıyla kadının kendini ifade edebilmesi için erkeğin egemenliğine ihtiyaç duyulmamaya başlanmıştır. Artık kaba kuvvetin gücün yerini zihinsel güç almış, kadın bilgisini, zekâsını aklıyla kendini göstermesine imkân sağlamıştır. Kendini iyi yetiştiren kadın birçok alanda faaliyette bulunarak toplumsal statü kazanmıştır. . Çalışma hayatına başlayan kadının kendine olan güveni daha çok artmıştır..
Çalışma hayatında ki kadınların sadece ekonomik özgürlüklerine kavuşmayı düşündüklerini kabul ederek tek sebebe bağlı kalmakta doğru bir düşünce değildir..
Bir yazar kitabında “ önümüzdeki yıllarda bilgiyle birlikte duygunun önemi daha iyi anlaşılacak ve bu da kadına sosyal statüsünde farklı başarılar sağlayacaktır. DUYGUSAL ZEKA kavramından sonra, insanın duygularını yönetip isteklerine dur diyebilmesi için beynin hisle ilgili becerilerini geliştirmesi gerektiği öğrenildi. Bunu da, duygusal zenginlik ihtiva ettiği için, en iyi, kadınlar yapabilecektir” demiştir.
Bu demek oluyor ki kadınların sosyal hayatta daha fazla söz sahibi olacakları ve topluma hareketlilik sağlayacakları zamanlar yaklaşıyor.
Eski çağlarda ve hala günümüzde birçok kesimde kabul gören düşünceler herkes tarafından az çok bilinmekte. Yusuf has Hacip, Kutadgu Bilig’te “kadının evden dışarı çıkarma, çıkarsa doğru yoldan sapar! Ev, kadını kötülükten koruyan kaledir. Kadınlar, bilgi ve edep öğrenmelidir. Kadınlarda vefa yoktur; gözleri nereye bakarsa, gönülleri oraya kayar. Çocukların iyi ve kötü olmasına anne baba sebep olur.” diyor.
Fakat kadın artık evden dışarı çıkmaya başlamıştır. Kendini toplumda kabul ettirmek, belli bir konumda hak ettiği yerde görmeyi istemektedir. Bunun pekte yanlış bir kabul olduğunu düşünmek pek tabi hatadır. Yesevi hazretleri de daha önce hiç uygulanmayan bir konuda çığır açarak kızı Şehnaz Sultan’a eğiticilik, öğretmenlik görevi vermiştir.
Toplumda kadın ve erkeğin daha başarılı olduğu alanlar mevcuttur. Kadınlar daha çok öğretmenlik, hemşirelik gibi kendi duygularını en iyi gerçekleştirdiği yerde kendini güvende hisseder, mesela başka ağır işlerde kadın kendini güvende hissedemez. Ve güven duygusu olmayan bir ortamda kendini ifade edemediği gibi işini ehlince yapamaz. Doğru olan şudur ki; çalışan kadın eğer çalışmak zorundaysa, kendini güvende hissedebileceği alanlara yönelmelidir. Yani toplumda belli bir statüye sahip olayım en üstün ben olayım gibi nefsi düşüncelere kapılıp sonrada “çocukta yaparım kariyerde” diyerek altından kalkamayacağı yükün altına girip, yapamayacağı işe yönelmek akıl karı olmasa gerek.
Diğer soruya gelince yani kendini yeterli hissetmediğini düşünüp daha çok bilgi edinmeye mi çalışıyor?
Bunun cevabı da: Kadın bu durumda daha çok şu soruları kendisine sorar. Çocuklarımıza eğitimleri konusunda yeteri kadar zaman ayırabiliyor ve yeterli olabiliyor muyuz? Aradaki kuşak farkını ne kadara indirebiliyoruz?
Bu gibi sorularla karşı karşıya kalan kadının diploma sahibi olmasına veya eğitimli biri olduğunu ispatlamak için mutlaka çalışmasına gerek yoktur. Bir kadın başarılı bir iş kadını olmak için evliliğini feda edebilir miyim, buna değecek mi? Evliliğe zarar vermeden, çocukların bakımını, eğitimini kısmadan, eşine uyum sağlayarak mutlu bir aile ortamını, İslami yaşantıyı sergileyebilecek mi? Gibi soruları kendine sormalı ve ciddi anlamda cevaplandırmalıdır.
Yukarıda saydığımız nedenlerde bir kadının neden okumak istiyor sorusuna cevaptır.
”Çalışmıyorsan niye okuyorsun “ diye soran milyonlarca insana karşılık her şey iş hayatına atılmakla olmuyor, toplumu tanımak, sosyal beceriler kazanmak içinde önemlidir diyebiliyoruz. Ve de annelik küçümsenecek bir durum değildir. Evlat önce anne eğitiminden geçer. Anne eğitimi toplumun eğitilmesidir, toplumun eğitimi ülkenin geleceğidir.
Kadının okuduktan sonra çalışmamasının diğer bir sebebi de “şu an ekonomik bir sıkıntım yok ama ilerde zor durumda kalırsam nede olsa diplomam var “ diyerek onu bir teminat diye saklayabiliyorlar.
Her iki sorunun cevabı da kısaca ”EVET”
Son olarak şunu da söylemek isterim ki, kadın erkeğe göre, kırılganlık ve duygusal örselenme açısından daha duyarlıdır. Onun için depresyon ve panik bozukluk gibi birçok ruhsal rahatsızlık, kadınlarda erkeklere göre daha fazladır. Genetik gelişmeler gösteriyor ki kadında genetik olarak duygular boyutunun, erkeklerinde matematiksel boyutunun ön planda olduğu ortaya çıkmıştır. Kadın korku ve endişe karşısında zayıf olduğu; erkeğin daha dirençli olduğu da bilinmektedir. Ve rabbimiz kadını öyle bir şekilde yaratmıştır ki iyi annelik yapabilmesi, çocuklarını koruyabilmesi için saldırgan değil, yumuşak ve duyarlı bir şekilde yaratmıştır.
Bu durumda kadın genlerine uygun davranırsa menfaatine uygun davranır. Kadın eğer duygularını incitecek iş alanlarına girerse, duygusal olarak zedelenir. Hisleri zarar görürse, psikolojik sağlığı bozulur, bu yüzden iş alanlarını, duygusal travmalara yatkınlıklarını bilerek seçerlerse daha doğru hareket etmiş olur.
Not: Feminist değilimJ