Hangi büyük esere bakarsanız bakın arka planında, muhakkak önce gönülleri süsleyen bir hayal yani yüce bir ideal vardır.
İşte o hayalin ete kemiğe bürünmüş şekline proje ya da eser diyoruz...
Ama önce hayal...
Erzurum ölçeğinden meseleye bakacak olursak, misal; 30 yıl önce kime deseydiniz ki, gün gelecek Erzurum’da kış oyunları düzenlenecek. Şu kadar otel, şu kadar tesis yapılacak ve ellinin üzerinde ülkeden binlerce sporcu Erzurum’a gelip yarışacak. Ve Yunanistan Başbakanı da gelip o açılış törenini izleyecek...
İlk karşılaşacağınız tepki muhtemelen "küçük at civcivler de yesin" şeklinde olurdu.
Bu tepkiyi verenler aslında çok da haksız sayılmazlardı. Çünkü insanoğlu içinde bulunduğu zaman ve şartlara göre bakıyor meselelere... Sırf böyle olduğu için değil midir ki, tarihteki bir olayı bugünün gözüyle yargılamaya kalktığımız için doğru teşhis koyamıyoruz.
Fakat bu, şu demek değildir: O günkü şartlar ne olursa olsun, büyük düşünen ve asırlar sonrasına konuşan insanlar olmamıştır.
Olmuştur; hem de çok...
Yakın uzak tarihimiz, böyle bilge insanlarla doludur.
Erzurum’un 2011 Kış Oyunları hayali, 2005’de önce cılız bir sesle başlamıştı. Çok geçmeden o cılız ses, ta binlerce kilometre uzaktan duyulan bir çığlığa dönüştü ve nihayetinde de o çığlık, Erzurum’a tarihindeki ilki yaşatan çığa dönüştü.
"Kış oyunlarını bize vermezler. Verseler bile biz yapamayız. Ortada ne tesisimiz var ne de bu büyüklükteki bir organizasyon için tecrübe sahibiyiz" dediler.
Böyle düşünenlerin içinde elbette ki, iflah olmaz müzmin muhalifler vardı; lakin bir kısmı da iyi niyetinden olumsuz düşünüyordu. Çünkü Türkiye, daha önce benzer bir sınavdan geçmemişti.
Gün geldi; tesisler de yapıldı, yarışlar da düzenlendi ve Türkiye, Erzurum üzerinden dünya genelinde başarılı organizasyonu sayesinde artı puanlar aldı.
İşte şimdi aynı Türkiye ve aynı Erzurum benzer bir fırsatla karşı karşıya...
Şimdilik sadece bir hayal... Daha doğrusu hayalden bir adım öte... Çünkü Erzurum ve Ankara’da dillendirilmeye başlandı.
O hayalin adı:
Avrasya ve Balkanlar Kış Oyunları...
Fikir babası, çok değerli bir hemşerimiz aynı zamanda meslektaşım olan Hasan Cengiz. Ki, O aynı zamanda Moğolistan’ın da Ankara fahri konsolosudur.
Hasan kardeşimiz, bir kaç senedir bu hayalle yatıp kalkıyor.
İstiyor ki...
Bugün her birisi bağımsız birer ülke olan ata topraklarımızdaki devletlerin ve yine her birisi ata yadigarı olan Balkanlar’daki ülkelerin katılacağı, Avrasya ve Balkan Ülkeleri Kış oyunları Olimpiyatı düzenleyelim.
Tamam; bu ülkeler arasında elbette ticari, diplomatik, kültürel ve eğitim alanlarında günden güne daha da iyi giden ilişkiler var. İşte var olan ve genişleyen bu zeminin üzerinde bir de tıpkı FİSU gibi bir teşkilat kurulsun ve o teşkilat spor alanında, adına olimpiyat diyebileceğimiz büyük organizasyonlara imza atsın.
Bugünlerde Türkiye, Moğolistan’la bu mesele üzerine kafa yormaya başladı. Hatta bu oluşuma nüve teşkil edebilecek ön protokoller bile hazırlandı.
Şayet gün gelir de bu hayal kuvveden fiile geçerse, Avrasya ve Balkanlar Kış Oyunları Olimpiyatı’nın ilki Erzurum’da yapılacak.
Elbette ki aynı olimpiyatın yaz versiyonu da olacak.
Türkiye her yönüyle artık bu çapta organizasyonları layıkıyla yapabilen bir ülkedir.
Erzurum, Trabzon ve Mersin sadece birer örnektir.
Bir buçuk milyonu geçen muhacire ev sahipliği eden bir ülke için olimpiyat düzenlemek sıradan bir iş olur.
Erzurum, 2011’de rüştünü öyle bir ispatladı ki, bundan sonra hangi yarış olursa olsun bizde o altyapı ve bilgi birikimi mevcut.
Ben şimdiden tıpkı 2011’de olduğu gibi bu "hayal"e canı gönülden "evet" diyorum. Ve bu yazıyı yazarken gözümde canlandırmaya başladım bile...
Siz de inanın...