İçerisinde yaşadığımız dünyanın hâli pürmelalini ya da insanoğlu denilen bu varlığın bitmek tükenmek bilmeyen ihtirasını anlamak için illa da "veli" olmaya gerek yok belki, ama bu menzilini şaşırmış gidişatı lisan-ı halle izah edebilmek için bazen Sümmani olmak gerekir.
2018-2019a dair bir kaç kelam etmek muradıyla çıktığımız yolda, işte bu sebeptendir ki, Sümmani'nin o dizesini başlığa çektik.
Türkiye 15 Temmuz 2016'da, yalnızca üzerlerine üniforma giymiş teröristlerin kanlı kalkışmasına hedef olmamış, aynı zamanda tarihinin en tehlikeli güvenlik zaafını yaşamıştı.
Bu meşum vakanın üzerinden iki yılı aşkın bir zaman geçti. Türkiye, bu süre içerisinde bir yanda üniformalı FETÖ militanlarıyla esaslı biçimde mücadele etti, bir yanda sınırlarımızın ötesinde gelişen ancak ülkemizi ciddi biçimde tehdit eden küresel tuzakları boşa çıkarmaya çalıştı ve diğer yandan da yine ipin ucunu elinde tutan uluslararası puştların ekonomi üzerine kurdukları oyunu etkisiz kılmaya çalıştı.
Bu kadar büyük oyun ve tuzak hangi milletin başına geçirilmek istenseydi, eminiz olunuz ki, bir çoğu Türkiye kadar dirayetli, Türkiye kadar basiretli, Türkiye kadar cesur ve Türkiye kadar inançlı olamazdı.
Onlar tuzak kurdu, Türkiye bozdu...
Onlar suret-i haktan görünüp yüzümüze gülerek arkadan hançer saplamaya çalıştı, Türkiye ani bir hamleyle kalleş saldırılarını başlarına geçirdi.
Onlar sahte haberler ve düzmece görüntülerle, Türkiye'yi dünya insanlığının gözünde "kanlı ve baskıcı bir ülke" olarak göstermek istedi, Türkiye ise, inadına başta Suriyeli, Afganlı, Iraklı ve Afrikalı olmak üzere nereden gelirse gelmiş olsun tüm muhacirlere kucak açarak, mazlum insanların son sığınacağı bir liman olduğunu dünya aleme ilan etti.
Velhasıl dostlar, son iki yıldan buyana Türkiye, belki de bir kaç asra ancak sığabilecek çapta devasa saldırılara maruz kalıp, akla ziyan oyunlarla boğuşup durdu.
Buna rağmen hamdolsun ne devletimizin milli yapısına ve kuruluş amacına bir halel geldi, ne vatanımızın bir karış toprağı düşman çizmesi altında çiğnendi, ne de her türden etnik yapıya rağmen etle kemik olmuş bu milleti bir arada tutan çimento bozuldu.
İnadına ülkemiz, ( son bir iki yıldan beri yaşanan ekonomik sorunları saymazsak) her açıdan büyüdü, gelişti ve dünya ölçeğinde söz sahibi ülkeler arasında en üst sıralara yükseldi.
Elbette kimse, "Türkiye'de her şey güllük gülistanlıktır" demiyor. Yaşanan iktisadi sorunları görmemek için ya kör ya da inkarcı olmak gerekir.
Fakat "ümitsizlik iman zayıflığından gelir" düsturundan hareketle, her şeyden önce yarınlara gülen gözlerle ve sağlam bir umutla bakıyor ve geleceğin ülkemiz için çok daha hayırlı olacağına sıtkı bütün bir kalple inanıyoruz. Öte yandan müşahhas gelişmelere bakarak, her gelen yeni bir yılda, bardağın dolu tarafının geçen yıla göre daha fazla olduğunu müşahede ediyoruz.
İyimser olmamız ve geleceğe güvenle bakmamız için, tüm bu datalar sizin için de kafi miktar değil midir?
Hemen hemen dünyanın hiç bir köşesinde, şöyle dört dörtlük bütün sorunlardan azade, iki yakası bir arada ülke yoktur. Her milletin büyük yahut küçük ama kendine göre illa ki bir meselesi var.
Türkiye'ye de dünyadan bağımsız bir yerkürede olmadığına göre, kimi zaman büyük kimi zamanda küçük sorunlarla mücadele ediyor, bundan böyle de (hele ki bu coğrafyadaysanız) aynı ya da farklı senaryolarla yine sınanmak isteneceğiz.
İnsanlık tarihi bu tekrarlarla dolu...
Bütün dünya gibi Türkiye de yeni bir yıla giriyor.
Yarın veda edeceğimiz 2018, hemen hemen her kıtada olduğu gibi ülkemizde de sancılı, sorunlu, tartışmalı, endişeli ve üzüntülü geçti, ama çok şükür ki onulmaz yıkımlar bırakmadan geçti.
2019'da aynı manzaraların tekrarlanmamasını temenni ediyoruz.
Şehrimiz açısından da durum, genel fotoğraftan bağımsız ve bağlantısız değil tabii ki...
Aynı dileklerimizin güzel şehrimiz adına da tutuyoruz:
Yarınlar bugünlerden daha az sorunlu olur inşallah...
Merhum Sümmani, "Ervah- ezelde"de şöyle tarif etmiş hem dünyayı hem de insanoğlunu:
Ervah-ı ezelde levh-i kalemde,
Bu benim bahtımı kara yazmışlar.
Bilirim güldürmez devr-i âlemde,
Bir günümü yüz bin zâra yazmışlar.
Gönül gülşeninde har oldu deyû,
Hasretlik cismimde var oldu deyû,
Sevdiğim, sevdiğin pîr oldu deyû,
Erbab-ı garezler yâre yazmışlar.
Dünyayı sevenler velî değildir,
Canı terk edenler deli değildir,
İnsanoğlu gamdan hâli değildir,
Her birini bir efkâra yazmışlar.
Nedir bu sevdanın nihayetinde,
Yâdlar gezer yârin vilayetinde,
Herkes diyârında muhabbetinde,
Bilmem bizi ne civara yazmışlar.
Arif bilir aşk ehlinin hâlini,
Kaldırır gönlünden kîyl-ü kâlini,
Herkes dosta yazmış arz-ı hâlini,
Benimkini ürüzgâra yazmışlar.
Olaydı dünyada ikbâlim yaver,
El etse sevdiğim acep el ne der?
Bilmem tecelli mi, yoksa ki kader,
Beni bir vefasız yâre yazmışlar.
Yazanlar Leyla yü Mecnûn kitabın,
Sümmâniyi bir kenara yazmışlar.