Malumu ilama hacet yok, manzara tüm çıplaklığıyla ortada:
Tsunamiye dönüşen Korona, yurdu bir baştan bir başa yere serdi.
Her gün binlerce vaka, yüzlerce ölü
Hastaneler dolup taşıyor, sağlık çalışanları alarm zilleri çalıyor.
Ve en vahim olanı ise, bu gidişatın nereye evrileceğini kimse kestiremiyor.
Elbette hükümet eli kolu bağlı olup biteni izlemiyor, başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere, devletin tüm kurumları canla başla mücadele veriyor.
Lakin tsunami bentleri yıkıp geçiyor.
Ağzı olan herkes konuşuyor konuşmasına da, işin asıl uzmanları var ki işte onların feryadına kimsenin kulak verdiği yok!
Özetle dedikleri şu:
En az üç haftalık bir kapanma!
Yani tavizsiz sokağa çıkma yasağı
Geçen haftadan başlayarak onlarca ülke yeniden bu yolu seçti ve böylece pik yapan vaka sayısını nispeten kontrol altına alabildi.
Bizde de olması gereken tam olarak buyken hükümet, iş dünyasının kaygılarını ve kayıplarını göz önünde bulundurarak kısmi yasaklarla meseleyi savuşturmayı planlıyor.
Keşke bu tedbir bir çözüm olabilse
Çok zor!
Görünen şu ki salgın,tedbirden daha baskın
İstanbul, Ankara ya da İzmirle mukayese edilmeyecek kadar iyi durumda olan Erzurumda bile Korona,tüm tahminlerin ötesinde bir seyre kavuştuysa varın siz nüfusu kalabalık şehirlerin vaziyetini hesap edin.
Keşke imkanlar yeterli miktarda olsaydı da, bu küresel illetle mücadele sırasında devlet herkese yardım edebilseydi, iş dünyasının zararlarını karşılasaydı.
İşte o durumda, üç hafta da on hafta da tam kapanma yapılsa dahi zararı olmazdı.
Hakikat şu ki
Salavat kuvvete bağlı
Hasılı iki ucu berbat bir çubuk elimizde, hangi tarafını çevirsen çevir, kötü
Tam yasak, maddi yıkım
Kısmi yasak, artan can kaybı ve milyonları bulacak yeni hasta
Eskiler ne güzel demiş:
Gel sen bu deliyi bu sudan geçir.