Kimilerine göre Suriyedeki iç savaş çözülme sürecine girdi.
Yıllardır süren, gergin yayda bekleyen oka benzeyen Suriye deki dengeler,yeniden nasıl kurulacaksa kurulsun, bu belirsizliğin böyle devam etmeyeceği kaydediliyor.
Türkiyenin Suriye politikasının geçtiğimiz dönemde sıkça değiştiği ve hatta bugün gelinen noktada Türkiyenin Davutoğlu sürecinden başlayarak yürüttüğü politikaların büyük etkisi
olduğu söylenir. Oysa Türkiyenin bu süreçte durmadan politika değişikliğine gittiğini söylemek yanlış değilse bile durumu doğru biçimde açıklayan bir yaklaşım da değildir. Türkiyenin politikaları yeri geldiğinde göçmen sorumluluğu, kimi zaman yeni dünya düzeninde söz sahibi olma gayreti kimi zaman ise daha emperyalist ifadesi ile pastadan pay alma çabası olarak yorumlandı.
Konjonktür gerektirdiğinde tüm bu gayelerden esintiler vardı belki de.Ancak temeldeki amaç bir hükümet politikasının ötesinde bir var oluş mücadelesi olarak bölgede Akdenize kıyısı
olan, yer altı ve yer üstü kaynaklarından pay isteyecek bir Kürt devletini
varlığına/güçlenmesine müsaade etmemekti. İşte Türkiyenin Suriye politikası; bu yegâne kaygısını kim kaşıdı ise ondan uzaklaşmaya, kim endişesinianladığını gösterdi ise ona yakınlaşmaya yönelik adımlar silsilesinden ibaretti. Orta Doğuda İsraile yarenlik etmesi için, en az İsrail kadar Amerikaya sadık bir müttefik yaratma çabasında olan Amerika, bu açıdan
Türkiyenin kaygısını paylaşmak bir kenarda dursun ortak bir paydada buluşulmayacağını göstermeye zaten başlamıştı.
Türkiye, Amerika tarafından vermek istemeyeceği tavizlerle sınav olurken bir yandan Rusya, Türkiyenin kırmızı çizgilerine saygılı mı? Son birkaç günün sıcak gelişmelerine bakıldığında
Rusya, müttefik bir Türkiyeden son derece memnun görünse de Suriyenin tamamına yeniden egemen olacak
Esad rejimi önceliği karşısında Türkiyenin politikalarının bir ağırlığı olacak mı kuşkularım var.
Nitekim son bir hafta itibariyle Rusyanın desteğiyle rejim ordusu tarafından kuşatılan beldelerden birinde, Morekte TSKnın gözlem noktası mevcut.
Gözlem noktalarına destek için hareket eden konvoylarımız
Suriye-Rusya işbirliği ile tacize uğratılıyor.
Bir diğer ifadeyle Astana süreci, Soçi zirvesi bir bakıma hükmünü yitirmiş durumda. Amerika da Rusya da terör örgütü hedeflerini vurdukları iddiası ile ateşkesi delmekten geri durmuyorlar.
Türkiye bu noktada PKK ve uzantılarını destekleyen bir Amerika ile olmayacağını her hareketiyle ortaya koyuyor. Yazının başında da belirttiğimiz gibi artık ok yaydan çıkmış vaziyette.
Sınırda bekleyen yüz binlerce göçmen, kuşatma altındaki beldeler, gizli ve açık hesaplarla Suriye çözüm sürecine olmasa da çözülme sürecine girmiş durumda.