Din olgusu, ölümlü bir varlık olan insanın en duyarlı olduğu konulardan biridir.
İnsana, eşref-i mahlûk olduğunu hatırlatan ona, doğruyu, güzeli, sevgiyi, vicdanı, merhameti, barışı, adaleti, hakkı, hukuku, dürüstlüğü öğütleyen dinler ne yazık ki insanoğlu tarafından istismar edilerek savaşın, siyasetin, ticaretin aracı haline getirilmektedir.
Tarih bunun sayısız örnekleriyle doludur.
Bir yanağınıza vurulduğunda diğer yanağınızı da uzatın diyen Hz.isanın bağlıları, kurdukları Haçlı orduları ile kutsal amaç uğruna yola çıkıp, ortalığı yakıp, yıkıp kan gölüne çevirmişlerdi.
Bakir Afrikanın tüm zenginliklerini sömüren emperyalist güçler, bu yağmalarını haçın gölgesinde yapmışlardı.
Beyaz adam geldiğinde elinde haç vardı. Bizim ise topraklarımız. Beyaz adam geri döndüğünde bizim elimizde haç, onun elinde topraklarımız kalmıştı sözü bu istismarı ifade eden en güzel örneklerden biridir.
Orta çağ Avrupası, din papazlarının elinden ve kiliseden az mı çekmişti. Aziz Bartolomeo katliamında on binlerce Protestan yine din adına Katolikler tarafından katledilmişti.
Sapık emellerini din üzerinden yürüten Hasan Sabbah, vaat ettiği sahte cennet ile az mı insanın kanına girmişti.
Kerbelâda, Hz. Hüseyinin mübarek başını gövdesinden ayıranlar, işledikleri cinayetleri din adına yaptık diye savunmuşlardı.
Efendimizin dünyayı terk etmelerinden sonra entrikalarla iş başına geçen Ümeyye Oğulları, saltanatlarını dini siyasete alet ederek uzun yıllar sürdürmüşlerdi.
Geçmişte olduğu gibi günümüzde de bu istismar artarak devam etmektedir.
Ülkemizde, din, ticaret, siyaset üçgeni içerisinde faaliyet gösteren emperyalist güçlerin güdümündeki bazı cemaat ve tarikat adı altındaki organizasyonlar, gönül kazanmak, nefisleri terbiye etmek gibi amaçlarla yola çıkmış olduklarını söyleseler de, kutsal değerlerle avladıkları insanlarla güç kazandıkça, hedeflerini devlete sızma, parayı yönetme ve seküler bir hayat kurmaya çevirmişlerdir.
Liderlerine, asrın müceddidi, gavsı azam, mehdi gibi kavramları yükleyen bu organize guruplar şeyh uçmaz, müridi uçurur sözü gereği, saf ve cahil kitleler üzerinde büyük bir etki yapıp insanların dini hassasiyetlerini kullanıp, takkeli organize suç örgütleri haline gelmişlerdir.
Bu organizasyonlardan biri olan FETÖ terör örgütünün din kisvesi altında yaptığı ihaneti 15 Temmuzda millet olarak görmüş ve işin vahameti karşısında dehşete düşmüştük.
Geçen hafta buna benzer bir yapılanma daha deşifre edildi. Şizofren bir sapığın uzun yıllardan beri din şemsiyesi altında yaptığı kepazeliklere karşı ciddi bir operasyon yapıldı.
İşin garip tarafı, kendini mehdi olarak ilan eden ve İslâmla ilgisi ve alâkası olmayan bu delinin pornografik programlarını 80 milyon kişi uzun yıllardan beri TV ekranlarından izlemişti.
Kedicik ismi verdiği çıplak kızlarla Ankaranın bağlarını oynayıp göbek atan, İnşallah ve Maşallah diyerek programlarda hadislerden örnek veren, Kurandan ayetler okuyan bu meczubu başta diyanet olmak üzere, ilahiyat fakülteleri dahil tüm dini cemaatler, tarikatlar ve İslâmi hassasiyet gösteren çevreler görmüştü ama ne hikmetse kimse ne tepki vermiş, ne de ses çıkarmıştı.
Adnan Oktar ve kediciklerinin tüm pislikleri ortadayken buna göz yuman ve ses çıkarmayan dini otoritelerin, operasyondan sonra TV ekranlarında bu yapılanmayla ilgili yorumlarda bulunmaları ve akıl vermeleri Biz zaten biliyorduk gibi savunma içinde olmaları samimiyetsizliğin bir ifadesi değil de nedir.
Amerikanın Yeşil Kuşak Projesi ile hayat bulan bu organize çetelerinin ortak özellikleri, dini kavram ve değerleri kullanmaları, arkalarında emperyalist güçlerin olması, devlet birimlerinin içine sızma gayretleri, ekonomik güçleri ve siyaset uzantılarıdır.
Din üzerinden rant elde eden bu düzenbazları, siyaset, ticaret gibi hayatın aktif alanlarında gördük ve görmeye devam edeceğiz.
Siyaset sahnesinde dini kavramları kullanıp insanları en hassas yerinden avlayanlarda elbette ki dini istismar konusunda masum değillerdir.
Başına kavuk takıp, cübbe giyerek milletin önüne çıkıp, İslami devre mülk satan Jet Fadıl, bu sahtekarlığını dini istismar ederek yapmıştı.
Bir devre mülk alana, beş yıldızlı umre bedava kampanyası ile Müslümanları milyonlarca dolar dolandıran Jet Fadıl, yeniden sahneye çıksa, tahmin edilir ki aynı taktikle yine büyük bir vurgun yapabilir.
Yurt dışında çok zor şartlarda çalışıp alın teri ile kazandıkları paraları İslami holdinglere kaptıran gurbetçilerde yine din istismarının kurbanıydılar.
Allah rızası adına verdikleri paraların, başkaları tarafından lüks bir yaşam için kullanacağını hiç düşünmemişlerdi.
Bir lokma, bir hırka öğretisiyle ortaya çıkan, bu cemaat ve tarikatların başında bulunanların Karun kadar servete sahip olmaları istismarın somut göstergesidir.
Hurma liflerinden yapılmış bir yatak üzerinde yatan ve açlıktan midesine taş bağlayan Hz. Peygamberin yolunda gittiklerini söyleyen ve onun varisi olduğunu iddia eden sahtekarların, mal varlıkları ve lüks yaşam tarzları ne gariptir ki saf Müslümanları uyarmaya yetmemektedir.
Mehdilikle yetinmeyip, bana vahiy geldi deyip, kendini peygamber ilan eden ve etrafında kurduğu haremi ile saltanat gemilerinde gezen İskender Evrenosoğlu da bu istismardan hayat bulanlardan biridir. İşin garip tarafı oda tenkitlerden uzaktır.
Ben, size şah damarınızdan daha yakınım kutsal mesajına rağmen, Müslümanların kendilerini Allaha yakınlaştıracağına inandıkları insan kılığındaki putlara teslim etmeleriistismarın asıl kaynağıdır.
Kurandan beslenmeyen ve sağlam Allah inancı olmayan kesimleri kapsam alanları içine alan bu yapılanmaların biri, devlet tarafından saf dışı edilirken, bir başka organize gücün oluşan boşluğu doldurması çok düşündürücüdür.
Kuran hakikatlerinden uzak, peygamber öğretilerinden haberdar olmayan, dini şekil ve ritüellerde gören cahil kesimlerin din üzerinden istismar edilmeleri kaçınılmazdır..
Bu istismarın geçte olsa farkına varan bunların üzerine korkusuzca giden yetkilileri tebrik ederken, boşluğu doldurmak için sırada bekleyen başka istismarcılarında önü kesilmelidir diyor, gayesi Allah yolunda yürümek ve niyetleri halis olan hasbi Müslümanlara da muhabbetlerimi sunuyorum.