Müslüman olarak hepimiz için en önemli mesele, Müslüman kalıp, Müslüman olarak ölmektir. Bu husus “Hüsn-i Hatime (Mutlu son)” olarak tabir edilir.Bu günkü yazımızda Hüsn-i hatime için bilmemiz ve yapmamız gerekenlerden bahsetmek istiyorum.
Her şeyden önce Müslüman sağlam bir itikada sahip olmalıdır. Çünkü en büyük tehlike ve huzur bizzat imandan doğmaktadır. Kafir için zaten iman söz konusu değildir.
Müslüman olarak can vermek de Allahın bizden istediği çok mühim bir şeydir. Yüce Allah şöyle buyurur: "Ey müminler, Allahdan hakkıyla korkun ve ancak müslüman olarak ölün!" (Âl-i İmran, 102)
Şu ya da bu şekilde ölmek kulun kendi iradesine bırakılmış bir şey değildir. Buna rağmen yüce rabbimizin verdiği bu emir, bize, "Müslüman olarak ölebilmek için müslüman olarak yaşamaya devam edin" mesajıdır. Müslüman yaşamanın yolu da bir sonraki ayette, habl-i ilahi olan Kurana toptan ve sımsıkı yapışarak tevhid üzerinde toplanmak, ayrılık ve ihtilaflardan uzak kalmak olarak gösterilmektedir.
Müslüman olarak ölmek Hz. Peygamberin de tavsiyesidir. Abdullah b. Amr b. el-As Hz. Peygamberin şöyle buyurduğunu bildirmiştir: "Kimin cehennemden kurtarılıp Cennete konulmak hoşuna giderse, ölümünü Allaha ve ahirete inanmış olarak karşılasın..." (Ahmed b. Hanbel, 11, 192) Çünkü, "İşler, sonuçlarına göre değerlendirilir" (Buharı, rikak 33), "Her kul öldüğü hal üzere diriltilir" (Müslim, iman 186).
İmandan dönmek doğrudan ateşe atılmak demektir. Müslüman kalabilmek için, imansızlığın ateşe atılmak ile aynı olduğu unutulmamalı ve aynı şekilde çirkin görülmelidir. Peygamberimiz, imanın tadına varmak için "Allah kendisini küfürden kurtardıktan sonra tekrar küfre dönmeyi ateşe atılmak gibi kötü görmek" gerektiğini bildirmiştir.
Kuran-ı Kerim bu konuda Hz. İbrahim ve Hz. Yakubun tavsiyelerini şöyle haber vermektedir: "Rabbı, İbrahime "teslim ol" buyurunca O, "Alemlerin rabbına teslim oldum" dedi. İbrahim bunu oğullarına da tavsiye etti. Yakub da, -Oğullarım, Allah sizin için (İslâm) dini(ni) beğenip seçti. O halde siz de ancak müslümanlar olarak can verin" dedi.” (Bakara, 131-132)
Bu ayetler, müslüman olarak ölebilmek için, Allahın seçip beğendiği, ikmal ettiği dini yaşamak ondan ayrılmamak, yani müslüman kalmak gerektiğini vurgulamaktadır.
Bu hususta Hz. Yusufun şu duası dikkat çekicidir. "Rabbim, bana hükümranlık verdin, rüyaların yorumunu öğrettin. Ey göklerin ve yerin yaratıcısı, dünya ve ahirette koruyucum sensin. Beni müslüman olarak öldür ve iyilere kat!" (Yusuf,101)
Müslüman kalmak için açık gizli bütün tesir odaklarına karşı da uyanık olmak gerekir.İnsanı şaşırtacak, müslümanı olumsuz yönde etkileyecek nefis ve şeytana karşı sürekli bir teyakkuz halinde bulunmak gerektiğini söylemeye hacet yoktur.
Firavuna rağmen Hz. Musaya inanan sihirbazlar, Firavunun işkence ve ölüm tehditlerine karşı imanlarında sebat göstermişler ve "yapacağını yap, sen ancak bu dünya hayatında istediğini yapabilirsin" diyerek, Allaha şöyle iltica etmişlerdir: "Rabbimiz, bize sabır ver ve bizi müslüman olarak öldür!" (Araf, 126)
Hz. Peygamberin sıkça yaptığı dualardan birisi de şudur: "Ey kalbleri halden hale (renkten renge, şekilden şekile, imandan küfre, küfürden imana) çeviren Allahım! Benim kalbimi dinin üzere sabit kıl!"
Müslüman kalmanın Hz. Peygamberin arzusu olduğunu gösteren bu dua, müslümanın dilinden hiç düşürmemesi gereken bir yakarıştır.
Bununla birlikte Müslüman kalıp Müslüman olarak ölebilmek için amel-i salih gerekir. Bu da Kur’an ve sünnet doğrultusunda hayatını sürdürebilmektir.
Cenab-ı Hak’tan hepimize Hüsn-i Hatimeler nasib etmesi temennisi ile yazımızı Elmalılı Muhammed Hamdi YAZIR’ın duasıyla bitiriyorum:
İlahi!
Hamdini sözüme sertac ettim,
Zikrini kalbime mirac ettim,
Kitabını kendime minhac ettim.
Ben yoktum var ettin,
Varlığından haberdar ettin,
Aşkınla gönlümü bîkarar ettin.
İnayetine sığındım, kapına geldim,
Hidayetine sığındım lütfuna geldim,
Kulluk edemedim afvına geldim.
Şaşırtma beni doğruyu söylet,
Neş’eni duyur, hakikatı öğret.
Sen duyurmazsan ben duyamam,
Sen söyletmezsen ben söyleyemem,
Sen sevdirmezsen ben sevdiremem.
Sevdir bize hep sevdiklerini,
Yerdir bize hep yerdiklerini,
Yar et bize erdirdiklerini.
Sevdin habibini, kâinata sevdirdin;
Sevdin de hilat-i risaleti giydirdin
Makam-ı İbrahimden makam-ı Mahmuda erdirdin.
Server-i asfiya kıldın.
Hatem-i enbiya kıldın.
Muhammed Mustafa kıldın.
Salât-ü selam, tahiyyat-ü ikram, her türlü ihtiram ona,
Onun Al-ü Ashab-u etbaına ya Rab!