Abiş Hopikoğlu adam gibi adam olmasının yanı sıra yürekli bir Dadaştır da
Nerden icap etmişse etmiş Abiş Beye sormuşlar:
Erzurumspora başkan adayı olacak mısınız?
Öyle ya Süper Lige çıkmış bir takıma kim başkan adayı olmak istemez ki
Hakkını yemeyelim, Abiş Hopikoğlu da ciddi piarı olan bir hemşerimiz.
Ülkenin en büyük holdinglerinde CEOluk yapmış bir insan
Yani hiç kimse çıkıp da Birader bu Abiş Hopikoğlu nereden çıktı diye soramayacağı biri
Hal böyleyken Abiş Bey, tuzağa düşmüyor, kendisine atılan tüm pasları taca vuruyor.
Hayır diyor. Başkanlık Hüseyin Üneşin hakkıdır.
Muhtemeldir ki İstanbuldaki Erzurumlular camiasında, Hüseyin Üneş ile Abiş Hopikoğlu abi kardeş mesabesindedir.
Bizim için şaşkınlık yaratan bir durum yok ortada
Öyle ya biz kim bilir kaç zamandan beri Ev danası öküz olmaz deyişini kendi hayatımızın pratiklerine yerleştirmiş bir şehiriz.
Elin tavuğu oldum olası bize kaz görünmedi mi?
Biz anlıyoruz da anlamayanlar için bir alarm üretelim istedik.
Soru şu:
Kimler niye bu iki değerli hemşerimizi ve de kardeşimizi birbirine vurdurmak istiyor?
Erzurum kendi öz evladına ne yazık ki kırıcı ve yaralayıcı davranan bir şehir
Memleket bizim, istesek de atamayız, istesek de yok sayamayız.
Ama kabul edelim ki, iklim şartlarından mıdır, rakımdan mıdır yoksa tarihte ortalama elli yılda bir işgale uğramamızın bıraktığı travmadan mıdır bilinmez
Kendi eniğini yiyen pisik misali evlatlarımızı biçiyoruz, incitiyoruz, küstürüyoruz.
Erzurumspor Süper Lige çıktı.
Daha bu güzel gelişmenin mutluluğunu doyasıya yaşayamadan nedir Allah aşkınıza bu saçma sapan arayış
Erzurumsporun bir başkanı var
Adam takımını şampiyon etmiş, bir üst lige çıkmasını sağlamış.
Yetmiyor mu bu kadarı ki, illa da bir başkanlık çekişmesi istiyorsunuz?
Her iki ismi de yakından tanıyorum ve her iki isimle olan hukukuma dayanarak söylüyorum:
Ne Abiş Hopikoğlu bu ucuz numaraları yer, ne de Hüseyin Üneş bu saçma tekliften ötürü Abiş abisine karşı tavır alır.
Ne demek istediğimi anlatmak adına gelin bir anekdotla bitirelim bu yazıyı..
1990lı yıllardı, Ankarada çok üst düzey bir devlet yöneticisi olan hemşerimizin odasında oturuyorduk. İki kişi girdi makama
Biri, bir kamu bankasının genel müdürüydü, diğeri de o gün için çok büyük bir müteahhitti.
Laf lafı açtı.
Banka genel müdürü, o müteahhide, hemşerisi olan bir Karadenizli müteahhidi sordu.
Müteahhit, hemşerisini öve öve bitiremedi.
Neyse banka genel müdürü gittikten sonra, o hemşerimiz Karadenizli müteahhide sordu.
Hakikaten o kadar yakından tanıyor musun?
Hayır dedi, Laz müteahhit. Hiç tanımıyorum, değil mi ki benim hemşerim.
Muhterem hemşerilerim
Gelin ne Hüseyini Abişle yarıştıralım ne de kendi hemşerilerimiz arasına fitne sokmayalım.
Hüseyin de bizim, Abiş de