Artık aday gösterilmeyen Milletvekilleri'nin yeni çevrelerini şöyle bir temaşa edin.
Kimler sırra kadem basmış, hangi vefakar, hakiki dostlar kalmış.
Hiç susmayan telefonları, nasıl sükut kutusu oluvermiş.
Bir de listenin seçilebilecek yerindeki zatların etrafına şöyle bir nazar kılın.
Dün hiç ortalarda yok iken bugün kimler temennada!
Yıllardır eli telefona gitmeyenler, nasıl da gece gündüz demeden aramada, hal hatır sormada.
Şu ana kadar adını bile bilmeyenler, tavassut için nice ahbap, yaran bulmada.
Yadırgamıyorum, yargılamıyorum, insan mizacına, siyasetin raconuna aykırı bulmuyorum; sadece ibretle seyrediyorum.
Siz de öyle yapın.
***
Bu mevzuyu dostlarla konuşurken, eski bir yazımda alıntı yaptığım bir kıssayı hatırlayıp anlattım onlara.
Tahammül gösterirseniz sizlere de tekrar edeyim.
***
Bir zaman Şam'a yeni bir vali geliyordu.
Eşraf, memurlar, halk, istasyona biriktiler. Daha tren durmadan, şairlerimizden biri ileri atıldı ve başladı haykırmağa:
- Ya veziriazam!
Yanında bulunan bir başkası kolunu dürttü:
- Yahu, dedi, biraz bekle, fermanını okusunlar. Vezir midir, paşa mıdır, bey midir, rütbesinin ne olduğunu öğren, sonra çek yağını!
***
Devlet, hükümet erkânı; 'tetkik ve incelemelerde' bulunmak üzere seyahate çıktıklarında?
Kurban kesme yarışlarını, kırmızı halı serme telaşını, tören mangaları gibi dizilme uğraşını gördükçe hep bu hikâyeyi hatırlar ve şöyle fısıldarım kendi kulağıma:
-Devir devran değişiyor, ama 'Ya veziriazam!' nidası hiç değişmiyor!
***
'Devletlûlar' her hangi bir şehri, ilçeyi, beldeyi, kurumu onurlandırdıklarında?
'Aman ha kimse karşılamasın, kimse hürmet göstermesin, kimse istikbal etmesin' düşüncesinde değilim.
Milletvekilliği gibi onurlu bir payeyi hak etmiş dostlarınızın aman ha yanına yaklaşmayın, onları içtenlikle tebrik etmeyin, canla başla çalışmayın demiyorum.
Olur mu hiç öyle vefasızlık, yakışık alır mı hiç öyle ilgisizlik.
Gelen misafirdir, hem aziz misafirdir. Elbette lazım gelen özen gösterilmelidir.
Hem devlet 'teşrifat' demektir. Tören demektir. Biraz gösteriş, ihtişam demektir.
Madem öyle?
Gereken usulünce yapılmalıdır.
Yeter ki 'doz idrakine' sahip olunsun.
Vakur bir hürmet ile sulu yağcılık arasındaki çizgi muhafaza edilsin.
***
Biliyorum bu çok kolay değil.
Devletlû taşıyan trenin önünde dizilen temenna mangaları kadar, oradan inecek misafirin tavrı da önemli.
"Güç yönetimi", tıpkı "Kriz yönetimi" gibi maharet ister. İnce sanattır. Gücü yöneten kişi; kıvamında, kararında yapmalıdır her işi!
Usta aşçılar, yemek tarifi yaparken kilo-gram falan gibi ölçüler kullanmazlar. "Kararında biber, kararında yağ" derler.
Gücü yöneten kişinin de öfkesi, tebessümü, havası-civası kararında olmalı? Ne bir eksik, ne bir fazla!
Bütün bunlar kararında olursa, işler de kıvamında olur.