Hani adamın biri cami avlusunda uygunsuz halde yakalanmasına rağmen yüzüne tüküren hocaya, "dua et iş üstündeyim, yoksa camiye tükürmek neymiş sana gösterirdim" diyor ya...
Emin olunuz, aynı durumla karşı karşıyayız. PKK destekçisi katiller sürüsü tefeci bir çeteye, "çete" dediğimiz için son üç günden beri işitmediğimiz hakaret kalmadı!
Dilleri de bir uzanmış bir uzanmış ki, sanırsınız her biri günümüzün Zaloğlu Rüstem'i !
Açık açık tehdit ediyorlar: Asacağız, keseceğiz!
Malum, Aşık Mahsuni Şerif o meşhur şiirinde, kendisini tehdit eden hadsizin birine şöyle seslenmişti:
(...)
Bu herifin önü sonu ayandır.
Anlayana benim sözüm beyandır.
Senden korkan hayvan oğlu hayvandır .
Gel de Mahsuni'yi vur hele hele...
İt'in önde gideni tehdit mesajında soruyor bana:
"Sen bu adamların eşkıya olduğunu nereden biliyorsun?"
Gülünç...
Belli ki o it, bu soruyu kime sorduğunu bilmiyor!
İşte buradan açık açık uyarıyorum:
Mesele, birilerinin sandığı gibi basit bir şey değil.
Erzurum, PKK destekçisi tefeci çeteler tarafından yeniden kuşatılmak isteniyor.
Biz bu çetelerin cemaziyel evvelini biliyoruz.
20 yıl önce bu çeteler; her türlü suçun birinci derece failleriydi. Öyle ki cinayet, gasp, tehdit ve şantaj bunların işlediği suçlardan yalnızca bir kaçıydı!
Kabul edelim ki..
O vakitler, ne yazık ki devletin içine çöreklenmiş kimi rüşvetçi şerefsizlerden aldıkları destek sayesinde bir süre at oynatabilmişlerdi!
Kendilerini unutturduklarını zannederek bugün yeniden boy göstermeye başladılar!
Duvara tosladıklarının farkında değiller. Çünkü:
Eski çamlar bardak oldu.
Bugün ne emniyetin, ne de yargının içinde bu çeteye kol kanat gerecek bir Allah'ın kulu yok, çok şükür...
Bizi tehdit etme meselesine gelince...
Ne diyelim, gülüp geçiyoruz işte...
20 yıl önce bunların ağa babaları üzerimize gelmişti.
O gün geri adım atmamıştık ki, bugün de sinip bir köşeye çekilelim.
Mesele, benim şahsi bir meselem değil.
Ne benim ne de bir yakınımın bu çetelerle uzaktan bile bir ilişkisi yok.
Bazı meslektaşlarım gibi ben de üç maymunu oynasam, bana da sataşmazlar ve tehdit etmezler.
Lâkin mesele, memleket meselesidir.
Fakir fukaraya baskı yaparak, tehdit ederek malını mülkünü gasp eden bu aşağılık kimseler, nasıl bu kadar edepsizce ve pervasızca davranabilirler?
Hoş biliyorum; devlet, bunların da bunlar gibi olanların da "yolunu" yemez.
Erzurum bir "ivme" yakaladı. Öyle inanıyorum ki, yapılacak olan yeni yatırımlar sayesinde, bu güzel şehrimizin "makus talihini" değişecek.
Eğer bir takım suç şebekeleri ve terör çeteleri şehirde yeniden esip savurmaya başlarlarsa, doğal olarak insanlar tedirgin olur, korkar ve geri durur.
Devletin kesinlikle buna müsaade etmemesi lazım.
Kimseye suç isnat edilsin, itham altına alınsın demiyoruz. Fakat bu çeteler, tekrar insanlara saldırıp mallarını gasp edebiliyorlarsa demek ki, ortada yeniden uç vermeye başlayan bir sorun var.
Bizi tehdit etmelerini ciddiye bile almıyoruz.
Dediğimiz şudur:
Herkes bilmeli ve inanmalı ki Erzurum, çobansız köy değil, bu çeteler de derebeyi...
En hafif şekliyle soralım:
Ne zamandan beri tefecilik meşru bir ticaret oldu ki, bu çeteler tefecilik üzerinden yüzlerce milyonluk servetlere sahip oluyorlar?
Namusu ve şerefiyle ticaret yapan insanlar, bu alçakların cirit attığı bir şehirde nasıl iş yapabilir?
Bizden söylemesi...