Ülke olarak sıkıntılı günlerden geçiyoruz.
Kan ve irfan ile kurduğumuz vatanımız iç ve dış tehditler altında.
İslâm ülkeleri dâhil etrafımızda dost diye güveneceğimiz bir ülke yok gibi. Uğruna
şehitler verdiğimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı dahi bize
ihanetin peşinde.
ABD güdümlü Fetönün Devletin can damarlarına girip silahlı kuvvetlerimizi
,emniyet teşkilatımızı, istihbaratımızı, adalet sistemimizi, üniversitelerimizi
içten içe nasıl çökertmeye çalıştığını unutmuş değiliz.
40 yıldır eli kanlı terör örgütü ile hâlâ mücadele etmekteyiz.
Küfür tek millettir mesajına rağmen ABD ve Rusya arasında tercih yapmaya
zorlanıyoruz.
Suriye batağında sarmala sarıldıkça sarılıyoruz! Aşımıza ve işimize ortak olan milyonlarca sığınmacıyı Avrupaya göndermenin peşindeyken,şimdi İdlipden
sınırımıza dayanan bir milyon sığınmacının endişesini yaşıyoruz.
Ruslar, 93.Harbi hatırlatması ile aba altından sopa gösteriyor!
ABD, canı sıkıldıkça ekonomik savaşla tehditlerini sürdürüp, sözde Ermeni soykırım
iddialarını kaşıyor.
Libyadan bile şehit cenazeleri geliyor.
Bu kadar sıkıntının üstüne birde Corona Virisü ile de ciddi bir tehdit altındayız.
Depremi, çığ felaketini, ekonomik sıkıntıları ve işsizliği unutmuş durumdayız.
Suriyeden gelen şehit haberleri yüreğimizi yakıyor. Sıvası olmayan ,boyasız,
badanasız tek katlı şehit evleri ülke gerçeklerini hatırlatırken, siyasilerin bitmeyen
ihtirasları da bu değişmez gerçeklerden biri olarak yüreğimizi bir kez daha dağlıyor.
Bu değişmez gerçeklerden biri ne yazık ki bu hafta Meclisin çatısı altında yaşandı.
Mehmetçiklerimiz savaş meydanında yiğitçe vuruşurken, ülkeyi yönetenlerin hafta içinde Büyük Millet Meclisini savaş meydanına çevirip, dünyanın gözü önünde tekme,tokat bir birleriyle kavga etmeleri yüzümüzü kızarttı.
Gördüğümüz bu tablo karşısında üzüldük, sıkıldık, utanç duyduk.
83 milyonun temsil edildiği bu çatı altında gördüğümüz çirkinlikler Gaz
Meclisimize hiç yakışmadı.
İlkel kabile kavgalarını hatırlatan bu görüntüler siyasetin genel profilini yansıttığı
gibi ülkemizin dünya kamuoyundaki imajına da gölge düşürdü.
Şehit haberleriyle oturup kalktığımız ve en fazla birlik ve beraberliğe ihtiyaç
duyduğumuz bu zor günlerde siyasetin ayrıştırıcı ve ötekileştirici üslupları kabul
edilebilir bir yaklaşım değildir.
Birbirine hasımhane tavırlar içerisine giren siyasetçilerin sert açıklamaları, uzlaşmaz
tutumları ve bel altı vuruşları, ülkenin ihtiyacı olan birlik ve beraberlik ruhuna zarar
verdiği gibi siyasete olan güveni sarsmakta, dolayısıyla millet olma bilincini de sekteye uğratmaktadır.
Şehit cenazelerinde dahi birbirleriyle tokalaşmayan liderlerin topluma barış ve
kardeşlik mesajları vermesi elbette ki düşünülemez.
İşin tehlikeli boyutu siyasetçilerin bu olumsuz davranış biçimlerinin taraftarları
tarafından kabul görmesi ve karşı fikirdeki siyasî anlayışı ötekileştirmesidir.
Vekillerin asilleri olarak bu yaklaşımları asla tasvip etmiyoruz. Ülkenin alî menfaatlerinin her türlü siyasî beklentinin ve çıkarın üstünde olduğunu tekrarlıyor, Meclisin çatısı altında bu çirkin görüntüleri sergileyenleri, milletimizden özür dilemeye davet ediyoruz.