Batı'nın, "Senin teröristin kötü, benim teröristim iyi" anlayışı, ne kadar evrensel bir suç ve tüm insanlık adına ahlâkdışı ise, "benim suçlum iyidir" demek de, aynı derecede rezil bir bakış açısıdır.
O "tecavüz dosyası"nın kapatılmasında başroldeki isim, bugün kimi çevrelerce neden ısrarla saklanıyor?
Dosyanın yeniden açılması, elbetteki hem maişeri vicdan planında, hem de adaletin tesisi açısından yapılmış en doğru bir iştir. O gün, (2007 yılı) henüz 13 yaşında olan üstelik de canıyla, namusuyla devletin emanetindeki bir kız çocuğuna, aralarında Fetullah Gülen'in kardeşi ve yeğeninin de bulunduğu 80 dolayında ahlâksızın tecavüz ettiği iddiası, toplumda derin bir travmaya yol açmıştı.
Kamuoyunun artık tüm detaylarıyla vakıf olduğu o iğrenç olay, bugün eni konu soruşturuluyor, geriye dönük yapılan tüm haksız ve usulsüz işlemler tek tek ortaya çıkarılıyor, paralelci savcı ve polislerin bir masum çocuğun kanına nasıl girdikleri biliniyor.
Buraya kadar çok iyi ama vahim bir eksiklik var. O da şudur: O iğrenç tecavüz olayının ardından, devletin tüm imkanları kullanılarak dosyanın sümenaltı edilmesinde, yalnızca savcı,polis ya da adli tıp uzmanı değil, devletin Erzurum'daki en tepe adamı da etkin rol üstlenmişti. Bir iki medya kuruluşu hariç neden genel medyada büyük bir ısrarla o tepe adamdan tek kelime bile söz edilmiyor?
Batı'nın terör konusundaki ikiyüzlü tutumunu eleştirirken haklı olarak diyoruz ki, "...terörün dini, ırkı ve dili olmaz, ayrıca senin teröristin benim teröristim diye bir bakış hiç olmaz."
Aynı şey bu tecavüz olayı için de geçerli...
Tecavüzcüler arasında sana yakın bana uzak diye bir tefrik yapamayız.
Alçak; her daim alçaktır, kim ve kimin adamı olursa olsun.
Öte yandan 13 yaşında bir kız çocuğunun uğradığı bu insanlık dışı saldırının faillerini kim veya kimler korudu kolladıysa, onlar da en az o tecavüzcüler kadar ahlâksız ve pislik kişilerdir.
Madem, sekiz dokuz yıl sonra da olsa o dosya yeniden açıldı ve artık faillerden hesap sorulacak, şu halde bütün suçu bir iki paralelci savcı ve polisin üstüne
yıkmak yerine, gerçek sorumlulardan da aynı hesap sorulmalıdır.
O tarihte bu şehirde tepe yönetici olan ancak bugün siyaseten daha da tepede olan bir adam, konumu icabı korunup kollanacaksa eğer, adalet asla yerini bulmuş olmayacaktır.
Dosyayı, tarafsız bir göz ve vicdani kriterler ölçeğinde ele alan bir mahkeme ya da müfettiş hiç zorlanmadan görecektir ki, o meşum olayın kapatılmasında, paralelci savcı, paralelci polisler ve adli tıp uzmanı ne kadar suçluysa, idari yönetimin tepesindeki zat da o kadar suçludur.
Bugün itibariyle o polisler tutuklu, isimleri geçen sanıklar yeniden yargılanıyor, (nedendir bilinmez sivil kimselerden tutuklu yok) fakat dosyanın münderecatına göre, baş sanık olması gereken kişi için en küçük bir işlem yapılmıyor!
Sizce de çok garip bir durum değil mi?
Tabii ki cevabını biz biliyoruz!
Çünkü o zatın bugünkü konumu(!), tıpkı 9 yıl önce paralelci polis ve savcıların, iki isim yüzünden tecavüz dosyasını kapatmasına benziyor! Diğer sanıklar, o polis ve savcıların zerre kadar umurunda değildi; ama o iki isim öyle kimselerdi ki dosyayı işleme koymaları demek, neredeyse kıyametin kopmasına denk gelecekti! Bugün de aynı dosyada, öyle bir isim
var ki, bu dava; esaslı biçimde ele alınsa siyasetin çatı katında yangın çıkar!Netice itibariyle, 9 yıl sonra yargılamanın yeniden başlatılması, suçluların layık oldukları cezaya
çarptırılmaları için hakim karşısına çıkarılmaları, geç gelen adalete rağmen alkışlanacak bir gelişmedir. Lâkin aynı şey, suça iştirak eden herkes için şamil olmalıdır ki, maişeri vicdan kanamaya devam etmesin...
Paralel yapının bu ülke ve millet için ne büyük bir tehlike olduğunu en iyi bilen kişilerdenim.
Öte yandan bu yapının geçmişte, hem ferdi planda hem de devlet çapında ne büyük ihanetler yaptıklarına, yüzlerce binlerce ocağa nasıl ateş düşürdüklerine bütün bir ülke şahit artık...
Yatacak yerleri yok yani...
Tamam da; her suçu, her pisliği ve her alçaklığı da paralelin üstüne boca edemeyiz ki...
Adam hacıyatmaz; yani her devrin dalkavuğu...
İktidara komünistler gelse anında onların Polit Bürosu'nun emrine girer, yarın iktidara IŞİD geçse onların develerinin yularına sarılır! Çünkü, herifçioğlunda kemik namına hiç bir şey yok, yusyuvarlak!
Şimdi bu eyyamcı; yediği her herzeyi paralelin hanesine yazdırıp işin içinden sıyrılıp çıkacaksa eğer, işte buradan avazım çıktığınca bağırıyorum:
O adalete, adalet denilmez...
Nasıl ki dün paralelcilerin sahte deliller uydurup, yalancı gizli tanıkları konuşturarak, mahkemelerde adaletin içine etmelerine isyan ettimse bugün de, geçmişte işlediği her suçu
paralelin üstüne yıkmak isteyen kimi çakalların korunup kollanmasına
itiraz ediyorum.
Başkasını ısıran yılan, gün gelir ki seni de ısırır. Çünkü onun doğasında sokmak vardır.
"Paralelci olursa suçlu, bizden olursa masumdur" dersek, unutmayalım ki adalet; bu ülkede, asla seraptan öte bir şey olamaz...
Mehmet Şener