Sosyal medyada sıkça paylaşılan bir rapor var, görmüş olmanız muhtemel. 2008 yılında Amerikan istihbarat biriminin, dünyayı 2025 yılında nasıl bir gelecek beklediğine ilişkin hazırladığı rapordan söz ediyorum. Bu rapor, 120 sayfa kadar içerisinde birçok ülkenin tek tek ele alındığı, özellikle ekonomik büyüme ve muhtemel çevre krizlerinin detaylı şekilde açıklandığı bir rapor. O raporun 95. sayfası ise küresel bir salgın senaryosuna ayrılmış.
Bugünü bire bir anlatan bir rapor. SARS benzeri yahut korona virüsten kaynaklı, solunum zorluğuna sebep olacak bir hastalığın meydana geleceği ve bunun Çin gibi nüfus yoğunluğu ve hayvan eti tüketimi fazla olan bir ülkeden çıkacağı raporda belirtilmiş. Raporda, hastalığın küresel bir risk taşıdığı anlaşılana dek haftalar geçeceği ve bu arada virüsün özellikle kıtalar arası ulaşım sebebiyle çoktan tüm dünyaya yayılacağı anlatılmış. Buna benzer raporlar doğruluğundan emin olmamakla birlikte sosyal medyada dolaşıyor yahut zamanında bu raporlardan yola çıkarak birtakım yazılar kaleme almış, konuşmalar yapmış kişiler kâhin gibi imajı çiziyor. Ancak durum bu kadar da karmaşık değil, insanlık tarihi boyunca belirli aralıklarla görülen bulaşıcı hastalıkların globalleşen ve insan haklarının, özellikle seyahat özgürlüğünün kısıtlanmasının ekonomik ve politik sonuçlarının olduğu bir dünyada kontrol edilemez bir biçimde bulaşması ve sağlık imkanlarının bu artış hızına yetememesi tahmin edilebilir bir senaryo. Peki, böyle bir dünyada globalleşen olgular tam olarak nedir?
Avrupa Dış İlişkiler Konseyi Başkanı; geçtiğimiz günlerde bununla ilgili, yükselen
ama hala azınlıktaki sağcı liderleri bir kenara bırakırsak genel Avrupalı siyasetçi profiline pek de uygun olmayan bir tweet attı. Carl Bildte göre, yalnızca güvenlikle ilgili meselelerde değil her fırsatta meydana çıkan BM Güvenlik Konseyi şimdilerde görünmez taklidi yapıyor, uzun vadede güvenlik ve ekonomi ile ilgili de ciddi etkileri olması beklenen bu salgınla ilgili, küresel bir adım atalım gibi bir derdi yok. Yine Bildte göre G20 deseniz gerek din turizmindeki gerek petrol fiyatlarındaki düşüş sebebiyle üretime dayalı bir ekonomisi olmadığı için zor günler geçiren Suudi Arabistan veliaht prensinin ellerine bırakılmış durumda. Amerika ise Trump yönetiminden beri Önce Amerika ve her koyun kendi bacağından asılır
politikasıyla hareket ediyordu. Dünya Sağlık Örgütünün, bu yalnızca Çini etkileyecek bir virüstür açıklamaları ve şimdi de dünya çapında bir adım atmakta basiretsiz davranması onun da böyle kriz anlarında yetersiz kalacak bir iyi gün kuruluşu olduğunu maalesef ortaya koydu. Dolayısıyla Bildte göre globalleşen tek şeyin virüs odluğu böylece ortaya çıkmış oldu. Dünyanın herkesin birbirine faydası dokunduğu küçük bir köye dönüşmesi söz konusu olmadı.
Bildt açıkça ifade etmediği için ona böyle bir düşünce yüklemek etik olmayacaktır
ancak bize göre; uluslararası organizasyonları ve ülkeleri eleştirirken bir dönüp ABnin de bu sınavdaki performansına bakmakta fayda var. ABnin daha ilk günden
Avrupa Ekonomi Topluluğu olarak bir ekonomik entegrasyon amacı ile kurulduğunu hepimiz biliyoruz. Fakat zaman içerisinde bu topluluk; kimi konularda ABnin
AB ülkelerini temsil eden bir organ gibi hareket etmesine yol açan, malların ve
insanların serbest dolaşımı konusunda dünyada daha önce görülmemiş uygulamalara
izin veren, AB hukukunun üye devletlerin hukukuna üstünlüğü kuralını getiren,
Kıta Avrupası tek bir ülke olmaya doğru mu gidiyor sorularını meydana getiren dev bir organizasyona dönüşmüştü. Bu entegrasyona rağmen şimdi İtalyanın verdiği mücadele, Fransa ve İspanyanın ondan geri kalmayan durumu gösteriyor ki iyi günde kötü günde, hastalıkta sağlıkta hiç bozulmayacak bir Katolik nikahı yokmuş AB ülkeleri arasında da.
Yani bırakın globalleşmeyi, bölgesel entegrasyonda parmakla gösterilen AB bile
aslında ülkelere fayda getirdiği ölçüde kaynaşmayı kabul etmiş. Bir engelle
karşılaşıldığında onlar da çok eleştirdikleri Trump gibi her memleketin imkânı kendine diyormuş. Netice itibarıyla gerçekten yalnızca virüs globalleşmiş, ulus devlet ise perde arkasında, güçlerini ortaya çıkaracakları günü beklemiş.