Rahmetli Erbakan'ın siyasi mücadelesi, doktor ve doktora üstü tezlere konu olacak kadar, etkileyici ve bi' o kadar da özgündür.
Misal; siyasi hayatının ilk yıllarında, partisinin pazar günü seçimi kaybettiğini görürdü ama pazartesi günü sanki haftaya pazar seçim varmışçasına yeni bir çalışmaya koyulurdu. İşte bu azim, bu samimiyet ve bu yüksek seciye sonucudur ki, gün geldi,kendisini "Hocam kadayıfın altı kızardı mı" şeklinde ti'ye alanlara rağmen Necmettin Erbakan bu ülkede başbakan oldu.
Tamam; 28 Şubat'ın zebani kılıklı postallıları O'na siyaseti ve de başbakanlığı dar etmesine ettiler ama Hoca, zaten bir imkansızı başarmıştı.
Gerisi hikaye...
Ahir ömründe İsmet Paşa, Diyanet İşleri eski başkanı Lütfü Doğan'ın, (sakallı haliyle) Erzurum senatörü seçildiğini öğrenince, "biz kaybettik" demişti. İsmet İnönü'nün "biz kaybettik" derken kastettiği şey, bu millete rağmen dayatılan faşizan bir statükodan başkası değildi. Çünkü o öğretiye göre, kendileri gibi düşünmeyen herkes ya haindi, ya yobaz, ya da padişah sevdalısı meczup...
(Kabul edelim ki, bugün olduğu gibi o gün de kafi derecede hain vardı, hatta şairin dediği gibi 'ham yobaz' da çoktu. Ama Erbakan'ı o torbanın içine atmak en hafif şekliyle büyük bir insafsızlıktı. Çünkü Hoca milliydi. Tek suçu(!) muhafazakar olmasıydı.)
İsmet Paşa'nın, adından çok sakalından ifrit olduğu Lütfü Doğan, esasında bir itirazın ve bir varoluşun simgesiydi.
Gün geldi, Hoca'nın siyasi tedrisatından geçen talebeleri, Türkiye'nin en büyük ve kesintisiz olarak en çok seçim kazanan partisinin kurmayları oldu.
O partinin adı, AK Parti'dir.
Dün basında okuyorum: Belediye, CHP'nin standını dağıtmış, afişlerini yırtıp yerlere atmış.
Şayet bu haber doğruysa -ki, böyle olduğuna katiyen inanmıyorum- hakikaten yazıklar olsun.
Rahmetli Erbakan hayatta olsaydı, seneler boyunca kendine yapılan bu zulmün bir başkasına yapılmasına rıza gösterir miydi?
Kesinlikle hayır...
Paralel yapının okyanus ötesindeki Tiran'ı vaktiyle kendisi için, "...bana o adamdan söz etmeyin" demiş olmasına karşın O, "... Hoca, kıymetli bir din adamıdır" diyecek kadar, Ensar kültürüne sahip bir liderdi.
Bilmiyorum; eğer doğruysa, yani dün bu şehirde CHP'nin seçim faaliyetleri belediye eliyle inkıtaya uğratıldıysa, bu cürümden ötürü başta AK Parti yönetimi olmak üzere, tüm adaylar utanmalıdır, nadim olmalıdır ve vaktiyle kendilerine yapılan aynı eylemi bugün kendilerinin başkalarına yapmaya kalkmalarından dolayı bin pişman olmaları lazım...
Tayyip Bey'in de Davutoğlu'nun da bu çirkinliğe "evet" diyeceklerine zerre kadar ihtimal vermem. Belli ki birileri kraldan çok kralcı olmak istemişler.
İşte bu eyyamcı üsluba göz yummamak gerekir.
Kimse kusura bakmasın ama bunu söylemek zorundayım:
Erzurum'da, yani AK Parti'nin 13 yıldır kesintisiz olarak seçim kazandığı bir şehirde, şayet AK Partili birileri tarafından CHP'nin seçim afişleri koparılıyor ve propaganda faaliyeti zayıflatılıyorsa, demek ki AK Parti paniğe kapılmıştır.
Bu eylemi, birileri AK Parti aleyhine olsun diye yapmış da olabilir. Bu, çok mümkün. Şu günlerde çokça örneği de mevcut...
Şu halde AK Parti Erzurum teşkilatı ya da büyükşehir belediyesi hemen devreye girmeli ve "CHP'nin afişlerini biz söktürmedik" demelidir.
Sekmen'in gazete okumadığını, ayrıca gazete okumakla görevlendirdiği kişilerin de adeta yemin etmişçesine Erzurum basınına sırt çevirdiklerini biliyoruz!
(Erzurum basını da sırf bu yüzden karalar bağladı!)
Dolayısıyla, Mehmet Sekmen, ithal ettiği ve kendince her birini asrın müçtehidi olarak gördüğü o kadrosu yüzünden bu türden iddialara hedef olmaya devam edecektir.
Gelinen şu nokta artık ortaya koymuştur ki, Erzurum Büyükşehir Belediyesi'nin bir basın daire başkanlığı yoktur. Vardır ama tamamen kâğıt üzerindedir, o da kibri ve küstahlığı yüzünden kâğıt üzerinde bile bir kıymet-i harbiyeye sahip değildir.
İşte buradan soruyorum:
Erzurum Büyükşehir Belediyesi Basın Daire Başkanı kimdir?
Tabii ki cevap yok...
Çünkü beyzademiz kendini laüsel görüyor ve parti emriyle kendini Erzurum'a kakalayan iradenin dışında hiç bir emri kabul etmiyor!
İşte bu yüzden Erzurum'da işler yolunda gitmiyor.
Sekmen çabalıyor ama nafile, kendi memurları O'nu ha bire dibe çekiyor.
CHP'nin afişlerini yırttırmayı bir seçim piyarı olarak gören bir belediye basın dairesi varsa eğer... (hala inanmak istemiyorum)
Bırakın AK Parti o seçimi kaybetsin. Çünkü hile ve şer'le kazanılmış bir seçim, hilesiz ve şer'siz kaybedilmiş bir seçime göre yüz bin defa şerefsizdir.
AK Parti'nin bu türden alçaklıklara zerre kadar ihtiyacı olmadığı halde, bu türden namussuzluklar AK Parti adına yazılacaksa eğer, tüm emekler boşa gitti demek...
Yazık... Yazık...