“Ölçülü olmak”, Müslümanı hayatta tanzim edici, ıslah edici, iyileştirici, ihya edici bir karakter haline getirir. Zarafet ise beyefendi veya hanımefendi yapıp insanların gözdesi haline sokar.
Molla Cami diye bilinen meşhur İslam âlimi Mevlânâ Câmî (1414- 1492) ile ilgili bir menkıbe bu konuda çok çarpıcı bir “Müslüman şahsiyeti”nisergiliyor. Şöyle ki:
Mevlânâ Câmî’nin yaşadığı dönemde tanınmış âlimler, şairler, yazarlar ve bilginler “Suskunlar Meclisi” adını verdikleri bir heyet oluşturmuşlardı. Meclisin üye sayısı ise otuz kişiyle sınırlı tutulmuştu. Mevlânâ Câmî de bu heyete girmek istemiş, ancak suskunlar meclisinin üye sayısının sınırlı olması onun bu meclise girmesine imkân vermemiştir.
Bir gün suskunlar meclisinin üyelerinden birinin öldüğünü duyar Mevlânâ Cami. Bunun üzerine üyeleri toplantı halindeyken toplantı yapılan binaya gelir. Binanın önünde bir kapıcı beklemektedir. Ona hiçbir şey demeden isteğini bir kâğıda yazıp içeriye gönderir.
Meclis üyeleri Mevlânâ Cami’yi yakından tanıyorlardı, fakat vefat eden üyelerinin yerine birkaç gün önce başka birini almışlardı. Ama Mevlânâ Cami gibi birini de kapıdan çevirmek, “seni üye yapamıyoruz” demek oldukça zordu.
Kendi aralarında epeyce bir müzakere edip, ardından da bir bardağı ağzına kadar su ile doldurup kapıcıyla Mevlânâ Cami’ye gönderirler. Bununla meclisin üye sayısının tam olduğunu, yeni bir kişiye yer olmadığını anlatmak isterler.
Kendisine, ağzına kadar su ile dolu bir bardak gönderilen Mevlânâ Cami, meclis üyelerinin ne demek istediğini anlar. O da hemen yanındaki gülden bir yaprak koparıp yavaşça bardağın üstüne koyar. Haliyle gül yaprağı bardağı taşırmaz.
Meclis üyeleri ağzına kadar su dolu olan bardağın üzerine bir gül yaprağı konarak kendilerine geri gönderildiğini görünce durumu hemen anlarlar. Sayıyı Mevlana Cami için otuzun üzerine çıkarmaya karar verirler. Mevlânâ Cami meclise gelince başkan onun adını da listeye yazıp, üye sayısını belirten otuz sayısının önüne bir sıfır yazarak Mevlânâ Cami’ye verirler.
Başkan bununla Mevlânâ Cami’nin katılmasıyla meclisin değerinin on kat arttığını anlatmaya çalışır.
Listeyi eline alan Mevlânâ Cami, kendisinin gelmesiyle meclisin değerinin on kat artmış olduğu düşüncesine katılamadığını göstermek için otuz sayısının sağına eklenen sıfırı silip otuzun soluna yazar. Verdiği bu cevapla meclisin üye sayısını artırmadığı gibi, kendi değerinin, bu meclisin yanında solda sıfır olduğunu anlatmak istemiştir. Ve bu cevapla, gösterdiği saygı ve alçak gönüllülük ile Mevlânâ Cami, suskunlar meclisinin en değerli üyelerinden biri olduğunu ortaya koymuştur.
Evet! Bulunduğu ortamı sıkmayan, oradakilere yük olmayan, hatta yüklerini hafifleten, her ortamı güzelleştiren, oraya değer katan insan... İşte güzel Müslüman örneği budur.
Velhasılıkelam, Allah Teala’nın bildirdiği, Rasulullah Efendimizin nezih hayatına yansıyan ölçüler dışında Müslümanlık yoktur. Her Müslüman ve her İslam toplumu, bugün, yarın ve tüm zamanlarda, Kur’an ve sünnet çizgisinde İslami değerlerle donanmak zorundadır.