Erzurum, ülke genelinde en çok göç veren şehirlerden biri; hatta ilk ona giren bir şehir…
Göç, baş döndürücü bir hızda…
Son yirmi yılda Erzurum’dan göç eden insan sayısı, neredeyse iki yüz bin sınırına dayandı.
Akşam bavulunu hazırlayan sabah yola revan oluyor.
Can acıtıcı bir tabloyla karşı karşıyayız.
Otuz yıl önce, köylerde ve kasabalarda yaşayan insanımız, başta çocuklarının eğitimi ve sigortalı bir iş gerekçesiyle şehre göç ederdi.
Şimdi ise, Erzurum’a bile uğramadan doğrudan büyükşehirlere gidiyorlar.
İstanbul’daki Erzurumlu sayısı, Erzurum’daki Erzurumlunun iki katını geçti.
Daha iyi bir hayat yaşama arzusu, Doğu ve Güneydoğu’da öyle yakıcı bir göç erozyonuna yol açtı ki, köy ve kasabalardan sonra şimdi de hayalet şehirler oluşmaya başladı.
Anadolu sabun köpüğü gibi eriyor.
Beyin göçü…
Yetişmiş insan göçü…
Sermaye göçü…
Bu üçlüye şimdi bir yenisi daha eklendi:
Gençlerin göçü…
Evet; gençleri doğu büyüdükleri şehirlerde tutmak neredeyse imkansız.
İster eğitim olsun isterse eğitimsiz; fark etmiyor…
Gençler, tıpkı Halide Edip Adıvar’ın dediği gibi, “Ateşe koşan kelebekler” misali metropollere uçuyorlar.
Hoş, oralarda kendilerine altın tepside bir gelecek sunulmadığını biliyorlar. Ama yine de koşa koşa gidiyorlar.
Göç, Türkün genlerine işlemiş bir yaşam tarzıdır, bu sebeple göç illa da kötü bir şey değildir.
Bu görüşü bayraklaştıranlar, hudut boylarında terkedilen köyleri, kasabaları ve şehirleri ya görmüyorlar ya da meselenin hala magazin boyutuyla meşguller…
Seyahat hürriyeti ve ikamet değiştirme serbestisi olduğuna göre, kimse kimseye “hey hemşerim dur hele nereye gidiyorsun” diyemez.
Şu halde başka çarelere başvurmak, yeni yönetim biçimleri geliştirmek ve taptaze iktisadi gelecekler ihdas edilmeli…
Erzurum’da doğup büyüyen ve yüksek tahsil de yapan bir genç insan, yaşadığı şehirde gelecek görmeli ki, bulduğu ilk fırsatta başka kapıları çalmasın, öteki diyarlarda ikbalini aramasın…
Önce karnı doymalı…
Düzgün maaş aldığı bir işi olmalı…
Yarınlara güven duyarak bakmalı…
Birader, bütün ülkeyi üç bilemedin beş şehirde toplamak nasıl bir siyaset mühendisliğidir?
Merak ediyorum: İstanbul’un nüfusu misal, kırk milyona ulaştığında mı “artık yeter” denilecek?
Bir devlet düşünün ki, bir bölgesi adım atacak yer yok, başka bir bölgesi de insansız…
Kimseye, “Niye şehrini terk ediyorsun, neden göç ediyorsun” deme lüksüne de hakkına da sahip değiliz.
Siz hiç Erzurum’dan vekil seçilip Ankara’ya giden ama sonra yeniden vekil seçilmeyen bir ismin memleketine geri döndüğünü gördünüz ya da duydunuz mu? (Rahmetli Şinasi Yavuz hariç)
Göç kötü bir şey değil elbette ki, öyle olsaydı bizler bugün Asya steplerinden kalkıp buralarda olmazdık.
Göç kötü değil de; göçü elzem kılan şartlaradır bizim itirazımız…
Erzurum, paydos zili çalmış okulun talebeleri gibi…
Erzurum, çarşı izni için nizamiyesi açılmış kışla gibi…
Erzurum, maçın ikinci yarısında stadın kapıları açılmış taraftar gibi…
Yirmi yılda iki yüz bin civarında insanımız bu şehre elveda deyip, soluğu İstanbul’da, İzmir’de, Ankara’da, Bursa’da yahut da başka diyarlarda aldı.
Palandöken kadar bir yalnızlık kaldı bize…
Kim bilir belki de sırf bu yüzden, her zamankinden daha çok üşüyoruz geceleri…
Hiç kimse için doğup büyüdüğü şehir hapishanesi olmasın elbette…
Lakin hiç kimse de, doğup büyüdüğü şehrin yarınlarından bugün olduğu gibi ümit kesmesin…
Kabul…
Güneşin bile üşüdüğü bir şehirdir Erzurum…
Buna rağmen güneş bize küsmeden yine her sabah Anadolu’nun çatısı bu şehirden doğuyor.
Ankara… Ankara… Ankara…
Hele bir kulak kesil bize…
Derdimiz nicedir ki, yâre veda ediyoruz
Yahya Kemal, Japonya’ya gitmek üzere yola çıkıp ancak batan Osmanlı gemisini anlattığı “Sessiz Gemi” şiirinde, “Gidenlerin her biri memnun ki yerinden, çok seneler geçti dönen yok seferinden” demiş…
Bilmiyorum…
Gidenler mi kalanlar mı daha mutlu?
Sayın sener; buradan göçün ilimiz için en büyük sorun olduğunu defalarca yazdım.tansu cillerin Aşkale cimentoyu 1 tl.simgesel bedelle sırf erzurumda kollektif ruh gelişin vilayet kalkinsin diye verdiğini bugün gibi hatırlıyorum. Ama bu şirketin kendi memleketine hayin yoneticileri bu memleketin sermeyesiyle Kadim ilimizin dışında her yere yatırım yaptı ve en büyük ortaklarından buyuksehir belediyesini bile genel kurula almadılar. Tartakladilar. Siz basın mensupları erzurum için büyük bir şans olabilecek bu şirketin tutarsız ve pervasız yatırım politikalarına alkış tuttunuz. Gururumuz diye manşetler attınız.Kadim ilimizin gerçek sorunları yerine bir takım kişi ve gruplara alkış tuttunuz.tipki her seferinde sayın sekmene doğru veya yanlış yatırımlarını bile analiz etmeden alkış tuttuğunuz gibi. İlimizin parasıyla ağrı iline yaptırdığı binalara alkış tuttuğunuz gibi. Ama ahmet küçüklere bu kadar musamakar davranmadiniz. Çünkü küçükler içimizden biriydi ama sekmen yabancıydi (her ne kadar nufus kağıdında erzurum yazsa bile).zaten biz böyle yabancıları hesapsızca baş tacı yaptığımızdan kendi insanimiza da hayın davrandigimizdan degilmi sonunda el elde el basta simdi yanlız başımıza kalmadıkmi. Yine defalarca buradan yazdım bu gidişle buyuksehir statusunude kaybedeceğiz diye. 750 bin nüfusun altına sonunda dusmedikmi. Siyasilerimiz her başının önüne çıktıklarında ilimizin sorunlarını bir gün olsun dile getirmediler.kaldiki mecliste bir gün bile erzurum demediler. Daha dünkü stad olayında bile dönemin spor bakanı kasapoglu bile bizimle kedinin fareyle oynadığı gibi dalga geçmedimi. Hangi siyasi,hangi stk , hangi basın kuruluşu net bir tepki koyabildi. Sayin sener ;Bu örnekleri siralasak erzurumdan edirneye yol olur yol. Sayın sener; ez cümle basiniyla, siyasetcisiyle, stk.siyla hatta ve hatta halkıyla eldeki kumaş bu maalesef. Bir takım elbise çıkmıyor bu kumaştan. Ya pantolunun paçası kısa kalıyor.yada ceketin kolu kısa kalıyor.
bayburt bile rzurumu solladı. gümüşhane çağ atladı. Erzurum sanki köy daha kötü durumda. Üniversite kampüsüne bir gidin resmen köy yeri adım başı pis plastik atlatmalar. Burası bir kampüs mü yoksa yol geçen hanı mı belli değil. her adaım başı atlatma olur mu. bunlar egitimsizliin cahilliğin kampüse geldiğini gösteriyor. hurşit bey zamanında çok nezih bir yer olan kampüs bugün rezalet çagdışı görünümde. aradan geçmiş tam 40 sene ama malesef geriye gitmiş.
Sayın Şener, bundan dört veya beş yıl önce dedemanda bir vekilimize soruyorlar " sayın Vekilim, Bayburt ve Gümüşhane'de doğal gaza yüzde dokuz indirim uyguluyorsunuz da Erzurum'a neden uygulamiyorsunuz " vekilimizin verdiği cevap çok ibret verici. " biz öyle küçük işlerle uğraşmıyoruz" buyurun size Erzurum'un durumu. Bu olay yaşanmış bir olaydır. Canlı şahitleri var.