Yaz aylarının gelmesi ve yerli ve yabancı turistlerin sayısının artması ile birlikte plajlardaki Suriyeli rahatsızlığı da artmış durumda. Öyle ki geçtiğimiz hafta içinde Antalyanın Gazipaşa ilçesinde belediye meclisinin aldığı bir kararla plajlara Suriyelilerin girmesi yasaklandı.
Yasağın içeriğinin apaçık bir ırkçılık örneği olduğu su götürmez bir gerçek. Söz konusu meclis kararını; bir ırka mensup insanın Antalyada denize girmekten mahrum edilmesinin ötesinde Türkiyedeki ırkçılık ve özellikle Suriyeli tepkisi açısından okumakta fayda var.
Daha önce bu köşede de kaleme aldığım ve belki de son on yıldır birçok alandan yazarın, uzmanın dikkat çektiği Avrupada aşırı milliyetçiliğin yeniden yükselişi malumunuz. Milyonlarca yabancı uyruklu kişinin yaşadığı, kimisi o ülkeler için ekonomik, sosyal ve hatta politik olarak önemli konumlarda bulunan yabancılara karşı ırkçı davranışlar tüm dünyayı endişelendirmekte.
Söz gelimi Almanyada Türklere karşı gerçekleştirilen nefret eylemleri haklı olarak Türkiye tarafından büyük bir tepki ile karşılanmakta. Yani söz konusu Türkiye dışında yaşayan Türkler olunca son derece hümanist ve aşırı milliyetçilik karşıtı bir halkız. Oysa Suriyedeki iç savaşla birlikte cumhuriyet tarihinin en büyük yabancı göçünü alan Türkiyede durumlar pek de
dünyadaki diğer devletlerden beklediğimiz ırkçılık karşıtlığına benzer şekilde ilerlememekte.
Almanyanın bir kentinde taşkınlık yapan, suç işleyen ve yerli ve yabancı turistleri rahatsız eden Türk bir grup yüzünden tüm Türklerin bir alana, örneğin bir parka girmesinin yerel yönetimce yasaklandığını düşünün. Bu iki ülke için muhtemelen diplomatik krize neden olacak ve Türk halkı tarafından Almanya Nazi dönemine dönmek ile suçlanacaktır. Böylesi bir
senaryoda da tepkimizin yersiz olduğu iddia edilemeyecektir.
İşte yukarıda bahsi geçen Gazipaşa ilçesi meclis kararında benzer bir durum olduğunu
görmemek vebunun ırkçılık olmadığını belirtmek için ırkçılığın insan ırklarının sosyal ve bireysel meseleleri belirlemede ölçüt olması gerektiğini düşünmek olarak tanımlandığını bilmemek gerekir.
Gazipaşa sahillerinde yerli ve yabancı turistlerin konforunu, güvenliğini tehlikeye atan bir durum varsa hangi milletten olduğu önem taşımaksızın ona kolluk kuvvetlerince müdahale edilecek ve bir belediye meclisi kararı gibi idari kararlar, önlemler de doğal olarak alınacaktır. Fakat suçlar ve cezalar, idari yaptırımlar bireysel olmalıdır.
Aksi bir davranış aynen ırkçılığın tanımında da belirtildiği üzere ırkların sosyal hayata şekil vermesine izin vermek anlamına gelecektir.
Bu kararı ayakta alkışlayanların ve karara karşı çıkanlara linç girişiminde bulunanların
görmesi gerekir ki yalnızca Gazipaşa sahilinin değil tüm sahillerimizin, caddelerimizin ve nihayetinde Türkiye nin her bir köşesinin yaşanabilir, güvenle ve huzurla vakit geçirilebilir alanlar olması kuşkusuz ki hepimizin arzusu ve uğrunda çalışması gereken amacı olmalıdır. Bu
amaçla kısıtlayıcı, acıtıcı nitelikte de olsa kararlar alınması suçlara karşı verilen cezaların
kaçınılmaz sonuçlarıdır. Fakat bu yaptırımların suçu işleyen kişilerin şahıslarının ötesine taşınıp mensup oldukları ırka isnat edilmesi kabul edilebilir bir durum değildir.
Bu nedenle söz konusu belediye meclisi kararı tarihe Türk yerel yönetimleri açısından
kara bir leke olarak Gazipaşa Kararı adıyla geçecektir.