Her hafta köşesinde yazmaktan iftihar ettiğim bu gazete yirmi yedi yaşında, ailedeki hesaplama biçimimizle ablamla yaşıt, biz dört kardeşin de 5. kardeşi niteliğinde. Anne babanın evlatları arasında ayrım yapmayacağı düşünülür ancak kendisine verilen emek, ayrılan zaman bakımından belki de bizim Palandöken’i kıskanmamız beklenir. Ömrünün önemli bir kısmına yaşım nedeni ile şahit olamadığım Palandöken Gazetesi’nin nasıl bir heyecanla kurulduğunu, maddi ve manevi zorluklara rağmen Mehmet Şener’in gazeteyi ayakta tutmak için nasıl bir çaba sarf ettiğini kendisinden olmasa da o süreçlere tanıklık eden birçok insandan defalarca dinledim. Zira Mehmet Bey, sıkıntıları konuşmaktan hoşlanmaz, karamsarlığa kapılmak ise onun mayasında eser miktarda dahi bulunmaz. Onun için her zaman bir çare vardır, yorulmak, risklere girmek ve birçok engele göğüs germek pahasına o çare bulunur ve yola devam edilir.
Bugün şehrimizin ve Türkiye’nin saygın haber kanallarında görev yapan, gazetecilik heyecanıyla yanıp tutuşan kıymetli gazetecilerin yetişmesine önem veren başyazarımız, bu uğurda bir bebek gibi bakıp besleyip büyüttüğü gazetesinin mutfak gibi kullanılmasından hiç gocunmaz. Genç gazeteciler burada hata da yapabilir, kar odaklı başka yerlerde atamayacakları cesur adımları da atabilir. Bugün medya devlerinde gördüğümüz gibi, sabah bülteninde şu lafı etmişsin, muhasebeden çıkışını alabilirsin, yoktur bu gazetede. İşte bunun örneklerinden biri de benim, gazetecilik eğitimim yok, 4. sınıfta okuyan bir hukuk öğrencisiyim, üstelik kalemim de pek güçlü sayılmaz. Buna rağmen şu günlerde üçüncü yılını geçmiş bir biçimde bu köşede her hafta, o hafta boyunca zihnimi meşgul eden meseleleri sizlere aktarmaya çalışıyorum.
Son günlerde 26 gün yayın yapabilen, daha sonra sermayecisine gerçek habercilik ağır geldiği için kapatılan Olay TV’nin sahibi Cavit Çağlar’ın aksine, benim onay verdiğim görüşler yazılacak, benim istediğim tarzda gazetecilik yapılacak baskısına Palandöken’de rastlamak mümkün değil. Mehmet Şener ile birçok konuda farklı düşünmemize, meselelere çoğu zaman farklı pencerelerden bakmamıza rağmen sansürün imasında dahi bulunulmadı. Öyle ki aldığım en büyük editoryal eleştiri yazılarımın şu anda da olduğu gibi uzadıkça uzadığı oldu. Bu gazetede yıllarını geçirmiş hiçbir gazeteci abi ablamızın da bu yönde bir şikâyeti olduğunu duymadık. Uzun lafın kısası, sermaye devlerinin yapamadığını Erzurum’da Mehmet Şener başarmıştı. Palandöken Gazetesi gibi, Türkiye’nin dört bir yanında meseleleri düzeltmeye yerel problemlerden başlamak isteyen, kendi şehrine hizmete niyet etmiş onlarca yerel gazete olduğuna eminim. Nitekim Erzurum’da da Palandöken Gazetesi dışında örneklere rastlamak mümkün. Kimisi internet gazeteciliği ile, kimisi Youtube kanalı ile kimisi geleneksel basın ile düşük bütçelerle ancak büyük heyecanlarla faaliyet göstermeye devam ediyor. Kolay kolay hiçbiri de zorluklar karşısında 180 gazeteciyi işinden edip kapıyı kilitleyip gitmiyor.
Bugün, bu köşe yazısını kaleme alıp serzenişlerimi paylaşmama fırsat verildiği için ne kadar şanslı hissediyorsam, üç yılı geçkin bir süredir çoğu zaman Ankara’dan her hafta yazılarımı e-posta ile gönderirken aynı şansı ve gururu hissettim. Özgür basının arkasında duran ve bu konuda maddi, manevi, hukuki mücadele veren bir ismin görüşlerimiz çarpışsa da arkamızda olduğunu biliyordum. Bir gün Türkiye’deki tüm basın organlarının Mehmet Şenerlerce yönetilebilmesi dileği ile…