BB Erzurumspor, Cumartesi günü köprüden önceki son kışı geçti. Şayet, mavi-beyazlı ekip o çıkışı alnının akıyla geçememiş olsaydı, bugün şehirde bambaşka bir hava esiyor olacaktı. Çünkü maçın deneyimli hakemi Cüneyt Çakır, öyle vahim yanlışlar yaptı ki, sanırsınız, "Erzurum'un ne işi var Süper Lig'de, düşüp gitsin" demeye getirdi! Bunu biz değil, ülkenin en önde gelen spor adamları diyor:
"BB Erzurumspor'un iki penaltısı çalındı, yani hakem Cüneyt Çakır tarafından verilmedi."
Bu galibiyetle elbette ki rahat bir nefes aldık almasına ama, bu tehlike sınırından büsbütün uzaklaştığımız anlamına gelmiyor. Çünkü, geride daha üç maç ve ligde akıllara durgunluk veren entrikalar var. Düşünün ki, geride kalan maçlarımıza Cüneyt Çakır gibi hakemler verilirse ve biz Bursa maçında olduğu gibi iki gol atacak kabiliyette olmazsak, soruyorum size durumumuz nice olur?
Birader anlamasına anladık, Türkiye'de futbol, sahada oynanan maç demek değil! Tamam da, tıpkı Gezi Parkı'nda üç tane ağacı bahane ederek, kıl payı kalsın Türkiye'ye "cehennemi" yaşatmak isteyenler demişti ki, "Hala anlamadınız mı, mesele üç beş ağaç değil." Ne yani biz de şimdi şunu mu anlamalıyız:
Türkiye'de futbol; iki takım arasında sahada yapılan ve tamamen önceden belirlenen kurallar dairesinde oynanan bir spor müsabakası değil. Futbol; içinde her türden zebaninin cirit attığı bir çıfıt çarşısıdır.
Dediğiniz tam da buysa eğer, şu halde bunca çaba, bunca alın teri, bunca kaynak, bunca emek, bunca yakınıp dövülme niye? Söyler misiniz Allah aşkınıza, Cüneyt Çakır gibi beynelmilel bir hakemimiz, bir maçtaki iki bariz penaltıyı nasıl göremez? Ömer İKBAL - Palandöken