Öyle ki...
Dönemin Milli Eğitim Müdürü Fevzi Budak'ı, kendinden önce işlenmiş olan bir yolsuzluktan ötürü, Ankara öyle istiyor diye, ne hak yere "içeri" atmış ve "Fevzi
Budak haksızlığa uğradı. Dahili olmayan bir suçtan ötürü sırf siyasi iktidarla ters düştüğü için haksız yere tutuklandı" şeklinde yazan bendenizi de tutuklamaya
kalkmıştı.
Layık olduğu cezaya çarptırıldı.
FETÖ üyesi olmak ve yetkilerini kötüye kullanmak suçundan 11 yıl 3 ay hapis aldı. Gerçi verilen ceza işlediği suçlara nispeten çok az ama, olsun bu daha başlangıç.
Zira, başta Fevzi Budak'ın açtığı ve halen Yargıtay'da süren dava olmak üzere, bu hukuk katilinin yargılandığı bir çok dava daha var...
Yani o 11 yıl 3 ay, muhtemelen 30-40 yılı bulabilir.
İnsanların felaketlerine sevinmiyoruz, lakin Osman Şanal ve aynı kulvardaki alçaklar, vaktiyle ellerinde olağanüstü yetkiler bulunurken, öylesine insaf, izan ve ahlak düşmanı kimselerdi ki, cezalandırmak istedikleri kişilere, kumpaslar
kurup, gizli tanıklar eliyle ölüm fermanları veriyorlardı.
O şerefsizlerden Erzurum'da tonla vardı.
Kimileri hakim-savcıydı; kimileri polis şefi, kimileri ordu mensubu, kimileri doktor akademisyendi; kimileri politikacı, kimileri üst düzey bürokrat, kimileri de
sözde işadamıydı.
O yıllarda, "hocaefendisi" ne muhalif ya da potansiyel tehlike olarak gördüğü herkesi, elindeki kanun sopasıyla döven ve millete yukarıdan bakıp, bütün
bir ahaliye şarlayıp duran o müptezel savcı eskisi, şimdi kalan ömrünü "dam"da geçirecek.
Kim ki adaletten ayrılıp ve elindeki yetkiyi millete karşı zulüm aracı olarak kullanıyorsa, Allah; onların her türlü belasını hem bu dünyada veriyor, hem de öbür
dünyada...
Osman Şanal ve benzerleri, dönemin siyasi iktidarının büyük bir basiretsizliği ve beceriksizliği yüzünden, milletin başına alikıran baş kesen olmuşlardı.
Astıkları astık, kestikleri kestikti.
En hazin olanı neydi biliyor musunuz? Onlar mazlumlara bu zulmü yaparken
Ankara'dan hem alkış alıyorlardı, hem de taltif ediliyorlardı.
Ankara, geç de olsa meseleye uyanmasına uyandı, ama bu ihanetin faturası, devlete
de millete de çok ağır biçimde ödettirildi.
Ne yazık ki bugün bile hâlâ bir takım alçaklar, ısrarla 17-25 Aralık yargı darbe girişimini ve 15 Temmuz kanlı kalkışmasını istiskal ediyor ve hatta fırsatını
bulsalar yeniden FETÖ ile kol kola olmaya çalışıyorlar!
Osman Şanal'ın izinden giden aynı kafadaki savcılar tarafından, 15 Temmuz kanlı kalkışmasından önce bu kardeşiniz hakkında tam 174 soruşturma açıldı!
Suçum şuydu: "Paralel yapıya iftira ve hakaret!" 15 Temmuz olana kadar, bir
takım saf kimseler, (FETÖ'cü değillerdi) bendenizin bu paralel yapı meselesini paranoya haline getirdiğimi söyleyip, akıllarınca gittiğim yolun yanlışlığını telkin
edip duruyorlardı.
Nasıl ki FETÖ gerçek yüzünü, o gün yani 15 Temmuz Cuma akşamı 250 insanı şehit edip 2000 insanı yaralayarak gösterdi ve devletin-milletin geleceğine kastettiyse anladılar ki, asıl kendileri yanılıyormuş.
Bir millet isterse çalışarak, inanarak, azmederek, yoksulluğu, geri kalmışlığı ve kara günleri yenebilir; her türlü zorluğun üstesinden gelebilir. Fakat hiç bir millet ya da devlet; adaletten saparak, zulüm ederek, ayakta kalamaz, ilanihaye hükmedemez.
Öyle ya da böyle mutlaka Allah o zalimlerin cezasını verir.
FETÖ ve FETÖ'cülerin kararan akıbetleri, bu ilahi adaletin müşahhas bir neticesidir.